Ne geçiyordu aklımdan? O karşımda gözyaşları içinde beni çok sevdiğini söylerken aklımdan ne geçiyordu? Dolu gözlerle onu izlemekten başka ne yapabildim? Hiçbir şey. Gözyaşlarını bile silmeden, daha fazla dayanamadığı sessizliğimi duymamak için hızlıca odadan çıkarken, arkasından bakmaktan başka hiçbir şey yapmadım. Sadece düşündüm. O konuşurken. O giderken. O gittikten sonra. Peki şimdi ne yapacağım? Nasıl güveneceğim ona tekrar? Yavaşça oturduğum yerden kalkarken sadece sesi yankılanıyordu beynimin en derinlerinde. Cidden beni bu kadar ağlayacak, bu kadar yalvaracak kadar çok seviyor muydu yoksa bu da mı bir oyundu? Ağır adımlarla, sessizce yürüyordum. Gözlerimde akmayı bekleyen yaşlarla birlikte sessizce yürüyordum. Kapıdan çıktığımda ya da yukarı çıkarken ne düşündüğümü dahi hatırlamıyorum. En son kendimi çatının tepesinde, kollarımı açmış aşağıya bakarken hatırlıyorum. Aklımdan ne geçiyordu? Yoksa oradan atlayacak mıydım? Yeni iyileşmeye başlamış birisi için bunlar çok mu fazlaydı? Dakikalarca orada durdum. Sadece bekledim. Bekledim. Bir anda belime sarılıp beni oradan uzaklaştıran kolları hissedene kadar bekledim...
Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Ne kadardır uyuyordum ben? Etrafa göz gezdirdiğimde başımda bekleyen Minseok'u gördüm. Uyandığımı görünce hemen toparlanıp bana baktı.
"Ne oldu bana?"
"Bayıldın." Cevap vermeden yüzüne baktım. Birkaç saniye sonra sessizliği bozan o oldu:
—Tanrı aşkına ne yapmayı planlıyordun? Kendini mi öldürecektin amacın neydi? Seni Eunha bulmuş. Orada öylece kollarını açmış bekliyormuşsun. Seni kurtarmak için hamle yaptığında bayılmışsın. Ya orada olmasaydı. Ya o yokken bayılsaydın. Ya sana bir şey olsaydı SooMi sen çıldırdın mı?
—Hatırlamıyorum bile.
Derin bir nefes aldı. "Bir süre kapında birileri olacak. Dışarı çıkmak istersen de benim haberim olacak." Ona bir kez dahi bakmadan yavaşça doğruldum. Hiçbir şey söylemeden beni izliyordu. Ayağa kalkmaya çalıştığımda durdurdu beni. "Hey! Hayır. Kalkamazsın."
"Neden?"
"Dinlenmen gerek."
"Bence yeterince dinlendim." Derince iç çektikten sonra bana baktı.
"İyi. Ne yapmak istiyorsun?" Tamamen ayağa kalktım. Kapıya doğru yöneldim.
"Minsung'a gideceğim."
Konuşmadı. Fakat seslerden hareketlendiğini anladım.
"Tamam git. Çok oyalanma ama. Gelip seni almadan geri gel." Duraksadım.
"Ne yani izin mi veriyorsun?"
"Ne? Vermeyeyim mi? Dün onu seviyorum diyordun. Beni sevmen için seni zorlayamam."
"Şey, peki. İyi. Gelirim ben yarım saate."
"Görüşürüz."
Kapıdan hızlıcaa çıkıp aşağıya doğru indim. Morga gelmiştim. Hızlıca hastaneye giden kapıdan geçtim. Fakat yukarı çıkmadım. Orada kapının önünde oturup öylece bekledim."Aman tanrım! Ne zamandır buradayım? Umarım geç kalmamışımdır." Geriye doğru koştum ve morgun içinden geçerek odama doğru gitmek için merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladım. Sadece birkaç dakika düşüncelere dalmıştım. Ne ara o kadar zaman geçti ki? Odama vardığımda tam da Minseok içeri girmek üzereydi. "İçeri girdiğimde seni göremeseydim yine kolundan çekiştirerek getirmek zorunda kalacaktım. Ama şanslısın ki tam zamanında geldin."
"Öyle bir şey yapsaydın seni tokatlayarak öldürürdüm." Kapıyı açıp içeri girdim.
"Peki sakin ol. Çok asabisin."
"Neyse geldim işte. Git sen artık."
"İlaçlarımı getirdim. İç de gideyim."
İlaçları elinden aldım. Masamın üzerinde duran suyla beraber, ilaçları da içtim.
Minseok çıkmak için kapıya yöneldiğinde içimden bir ses bana 'gitmesini istemiyorsun, bunu yapma.' diyordu. Evet. İstemiyordum. Ona güvenmiyordum. Ama çok seviyordum.
"Dur."
Duraksadı ve yavaşça arkasını döndü.
"Bir şey mi oldu?"
Hızlıca yanına giderek ani bir hamleyle boynuna sarıldım. Ah tanrım, öylesine özlemiştim ki kokusunu..
Bir süre donakaldıktan sonra kollarını belime sardı ve sıkıca sarıldı. Kafasını boynuma gömdükten sonra derin bir nefes aldı. Sessizdi. Konuşmuyordu.
"Onu sevmiyorum. Yalan söyledim. Ben ilk aşkımı nasıl unuturum?"
Omzuma bir anda düşen ıslaklıktan ağladığını anlayabiliyordum. Geriye çekildim. Gözyaşlarını sildiğimde ellerimi yanaklarından çekerek tuttu.
"Artık sadece sevdiğim birisinden fazlası olmanı istiyorum SooMi. Artık sevgilim olmanı istiyorum."
Şaşkınca yüzüne bakakalmıştım. Şoku atlattığımda gülümsedim.
"Ben de sevgilin olmak istiyorum Prensim."Çok alıştım bölüm yazmaya. Boş vakit buldukça yazmaya çalışıyorum işte bir şeyler. Sınavlarım tamamen bittikten sonra elimden geldiğince odaklanmaya çalışacağım kitaba.. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız beni motive ediyor. Hepinize iyi okumalar.. ❤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY DOCTOR
FanfictionSooMi, henüz yirmi dört yaşında, akıl hastası, güzel bir genç kızdı. Kaldığı akıl hastanesinde onu iyileştirmek için dört senedir çabalayan doktuna aşık olmaya başlamıştı. Belki de ilacı buydu. Aşk...