Bölüm 14

176 16 4
                                    

Camdan bakmaya devam ediyordum. Ne Minseok'tan bir ses vardı, ne de benden.
Sessizliği bozan Minseok oldu.
"Ne? Ne dedin sen?"
"Duydun."
"SooMi, sen neyden bahsediyorsun? Açık olur musun lütfen?"
"Bunları söyleyen sen değilmişsin gibi neden şaşırıyorsun? Duydun işte. Sence neyden bahsediyorum?"
Arkamı döndüm. Minseok şaşkın bi ifadeyle bana bakıyordu.
"Ne bakıyorsun öyle? Ne yalan söyleyeceğini mi düşünüyorsun?"
"Saçmalama!"
"Sana güvenmiyorum."
"Seni seviyorum."
"Cidden beni buna inandırabileceğini mi düşünüyorsun?"
"İşimden olmamak için öyle söyledim, seni tabiki hastam olarak görmüyorum."
"Hadi ya."
"Öyle olsa neden seni öpeyim?"
"Hem iyileştiriyorsun, hem de zevklerini yaşıyorsun."
"Gözünde böyle birisi miyim yani?"
"Güvenimi ve kalbimi yakıp yıkana kadar değildin. Ama şimdi, evet öylesin."
"Kalbimi kırıyorsun."
"Bir de beni düşün."
"Hadi ama inan bana seni seviyorum. Sen de beni seviyor-"
"Sevmiyorum."
Şaşkınca gözlerime bakmaya başladı. Donup kalmış gibiydi. Gözleri dolmuştu. Kekeliyordu.
"N-ne? Bu bir şakaysa hiç ama hiç hoş değil."
"Minsung'u seviyorum."
Nefes vererek yarım bir gülüş attı.
"Ciddi misin sen?"
"Evet."
Dolu gözleriyle gözlerime baktı. Ardından arkasını dönüp hızlıca odadan çıktı.
Bir süre hareketsiz kaldım. Gözümü dahi kırpmıyordum. Gözlerim dolmuştu fakat gözyaşlarımın akmasına izin vermemiştim. Derin bir nefes verdim ve başımı başka bir tarafına çevirdim. Yavaşça koltuğa doğru ilerledim ve oturdum.
"Seviyormuş. Yalancı p*ç."

Yeni sabah olmuştu. Kolktukta uyuyakalmıştım. Uyandığımda gözlerim ıslaktı. Sanırım uykumda ağlamıştım. Yavaşça ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.
Çıktıktan sonra etrafa göz gezdirdim. Karşımdaki duvarda asılı saate baktığımda saatin altı olduğunu gördüm. Normalden iki saat erken kalkmıştım.
Yavaşça odamdan çıktım ve hala karanlık olan boş koridorda yürümeye başladım. Tam dönecektim ki bir köşede oturmuş, bacaklarını karnına çekmiş ve kollarıyla onları sarmış bir halde oturan Minseok'u gördüm. Biraz duraksadıktan sonra öylece yanından geçtim. Ayak seslerimi duymuş olacak ki arkamdan seslendi:
—Nereye gidiyorsun?
Arkamı döndüm. Ayağa kalkmıştı.
—Bahçeye çıkıyorum. Hava alacağım.
Yanıma yaklaşırken üzerindeki hırkayı çıkartıyordu. Hırkayı bana doğru uzattı:
—Hava soğuk. Bunu al.
—Gerek yok.
—İnat etme.
Göz devirerek hırkayı aldım. Yüzüne baktığımda şişmiş ve kızarmış gözlerini gördüm:
—Ne oldu?
—Efendim?
—Gözlerine. Ne oldu?
Duraksadı ve kafasını eğdi:
—Soğuktandır.
Arkasını döndü ve ilerledi. Biraz baktıktan sonra ben de arkamı döndüm ve aşağıya doğru inmeye başladım.

Hava hala karanlıktı. Gökyüzünde bana gülümseyen Ay'ı görebiliyordum. Derin bir nefes aldım. Ufak bir hareketle kafamı çevirdiğimde onu gördüm:
—Çok kısa sürede, çok fazla ilerleme kaydettin hayatım.
Gözlerime inanamıyordum. Şaşkındım. Korkmuştum.
—A-anne..? S-sen.. ama sen-
—Korkma. Hala ölüyüm.
—Bu daha korkunç!
—Beni özlemedin mi?
—Özledim.. ama nasıl olurda-
—Önemli olan burda olmam değil mi?
—Evet..
Uzun bir süre sessiz kaldım. Sanırım hayal görüyordum. Ama bundan memnundum. Gözlerim ağır ağır dolmaya başladı. Gözümü dahi kırpmadan ona bakıyordum "Neden beni yalnız bıraktın?"
"Zorunda olduğumu biliyorsun SooMi. Seni yalnız bırakmayı asla istemezdim. Kötü mü oldu? Seni koruyacak, kollayacak birine aşık oldun.
"O beni korumuyor anne!"
"Emin misin?"
"Evet. Beni iyileştirme bahanesiyle kendi zevklerini yaşayıp duygularımı paramparça etti."
"Bunlar zaman zaman olur. Üzülmeyi de öğreniyorsun, sevmeyi de."
"Ama o şerefsiz hala beni sevdiğini söyleyip, bir aptalmışım gibi davranıyor!"
"Sana hiçbir şey katmadığını düşünüyorsan, belki de onu artık sevmemelisin kızım."
Duraksadım.
"Babamın doğru kişi olduğunu nasıl anladın?"
"O büyülü bir andır hayatım. Öyle bir an gelir ki, içinden bir sürü ses sana onun hayatının aşkı olduğunu haykırır."
Derin bir nefes aldım.
"Sana sarılabilir miyim?"
"Bu mümkün değil bebeğim.."
Ağlamak istiyordum. Ellerimle yüzümü kapattım ve bir süre öyle kaldım.
"Ama seni çok özledim.."
"Kimi özledin?"
Arkamı döndüğümde Eunha'yı gördüm. Fakat annem orada değildi.
"B-ben.. annemi."
"Ah.. SooMi çok üzgünüm.."
Yanıma oturdu ve başımı göğüsüne yasladı.
"O seni cennetten izliyor."
Gülümsedim. "Biliyorum."
O sırada Eunha'nın telefonu çaldı. Beni bırakıp telefonu almak için elini cebine attı. Telefonu hızlıca çıkartıp araya baktıktan sonra derin bir nefes alıp telefonu açtı.
"Alo? Geliyorum. Tamam efendim. İyi günler." Telefonu kapattı ve cebine koydu.
"Saat daha çok erken. Odana gitsen iyi olacak. Ben de kaçıyorum. Bay!"
Arkama yaslandım ve gökyüzüne baktım.
"Seni seviyorum anne. Teşekkür ederim.."

Dersler, sınavlar derken uzun süre bölüm atamadım. Bekleyenlerden çok özür dilerim. Biraz değişik bir bölüm oldu fakat umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum, iyi okumalar...❤

MY DOCTORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin