Neden bana böyle bir şey yaptı? İyileştirmek için duygularımla oynamak ne kadar mantıklıydı? Peki şimdi ne yapacaktım?
Yatağıma yatıp düşünmeye başladım. O sırada kapı yavaşça açıldı.
"Geldim güzelim."
Gelen Minseok'tu. Kafamı çevirdim ve ona baktım. Ne desem, ne yapsam bilmiyordum. Ayağa kalktım. Odadan çıkmak için kapıya doğru gidiyordum ki Minseok kolumu tutup beni kendine çekti. Sıkıca sarıldıktan sonra,"Hayırdır, nereye gidiyorsun?" Cevap vermedim.
"Yine ne yaptım?"
Sadece yüzüne baktım. Kolumda tutup beni duvara yasladıktan sonra ellerini duvara yerleştirerek beni duvarla arasına aldı.
"Küs müyüz?" Ben şaşırmış gözlerle onun pürüzsüz yüzüne bakarken, yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Pekâlâ sanırım beni nasıl affedeceğini biliyorum."
Dudaklarını, dudaklarımda hissettiğimde aniden kafamı çevirdim. Minseok şaşırmış olacak ki kaşlarını çattı ve garip bir şekilde bana baktı. Kekeleyerek, "N-neyin var senin?" Eğilerek duvara yasladığı kolunun altından geçtim. Kapıyı açıp çıktıktan sonra peşimden geldiğini anladım.
Çıkış kapısına kadar beni takip etti ve kolumdan tuttu.
"Nereye gidiyorsun?"
"Hastaneye. Minsung'un yanına."
"Gidemezsin. Buradan dışarı çıkman yasak." Dedi ve kolumdan tutarak odama geri götürdü beni. O çıktıktan sonra odamda tur atmaya başladım.
"Ne demek buradan çıkmak yasak ya?! Nasıl gideceğim o zaman ben?" Camın kenarına yaklaştım ve dışarı bakmaya başladım. Camda yansımamı görünce aklıma bir fikir geldi.
"Buradan çıkmam yasaksa, ben de çıkmam o zaman."Yine oradaydım. O büyük kapının önünde. En son yaşadıklarımdan sonra oraya tekrar girebilmek için cesarete ihtiyacım vardı. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. Koridordan geçtikten sonra morga açılan o kapıya gelince duraksadım. Fakat Minsung'un yanına başka türkü gidemezdim.
Kapıyı açtım. Fakat şanslıydım ki içeride iki kişi vardı.
"Hey! Buraya girmen yasak."
"Doktor Minsung'u görmek için geldim."
Masanın önünde duran adam yanındakine baktı.
"Hanımefendiyi doktorun yanına götür." Dedi. Yanındaki adam bana kapıyı işaret ederek "Buyrun efendim." Dedi.
Kapıdan çıktığımızda geniş bir alana geldik. Tam karşımızda bir merdiven, yanında ise asansör vardı. Adam asansörün yanında bulunan bir düğmeye bastı. İki dakika içinde asansör geldi. Adam asansöre bindikten sonra benimde binmemi söyledi. Asansöre bindikten sonra içerde bulunan düğmelerden birine bastı. Saniyeler içinde dördüncü kata gelmiştik. Beni bir koridora götürdü. Eliyle koridorun sonundaki odayı işaret ederek.
"Burası Bay Minsung'un odası."
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil, iyi günler." Dedi ve yanımdan ayrıldı adam.
Odanın önüne geldiğim zaman kapıya tıkladım ve içeri girdim. Minsung masasında oturuyor ve bilgisayarda bir şeyler ile uğraşıyordu. Beni görünce şaşırdı. Daha sonra gülümsedi ve ayağa kalktı.
"Ah SooMi. Bu ne güzel sürpriz. Hangi rüzgâr attı seni buraya?"
"Rüzgâr falan atmadı kendim geldim."
Minsung güldü.
"Pekâlâ otur bakalım." Dedi eliyle odasındaki koltuğu işaret ederek. "Bir sorun mu var?"
"Hayır. Sadece seni görmek istemiştim."
"Oh, iyi yapmışsın. Ben de yanına gelmek için zaman kolluyordum."
Gülümsedim.
"Hadi gel yemekhaneye inelim. Pek mükemmel değildir ama sana bir kahve ısmarlayayım."
Beraber yemekhaneye indik ve bir masaya oturduk.
Bana espriler yapıyor, güldürüyordu. Üzüntümü onun yanındayken tamamen unutmuştum. Kahvemizi içtikten sonra tekrar odaya çıktık. Odaya girdikten sonra Minsung kapıyı kapattı. Beni kolumdan tuttu ve sarıldı.
Biraz bu şekilde durduktan sonra geri çekildi. Ellerimi tuttu.
"Ne zaman üzgün veya çaresiz hissedersen yanıma gelebilirsin. Her zaman, her an gelebilirsin. Ben yanında olacağım." Dedikten sonra aniden kendine çekerek dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.
"Hadi seni hastaneye geri bırakayım. Girmem gereken bir ameliyat var." Dedi.
Beraber aşağıya indik. Tam dış kapıya yönelirken kolundan tuttum.
"Oradan gidemem. Minseok görürse kızar. Morgdan gidelim."
Minsung şaşırdı.
"Ah peki. Sen nasıl istersen."
Beni morga giden koridora kadar bıraktı.
"Teşekkürler Minsung. Gidebilirsin."
"Tamamdır. Kendine dikkat et."
Ona gülümsedikten sonra yürümeye devam ettim. Yavaşça odama çıktım. Odama vardığımda Minseok'u gördüm.
"Hey sana bakmaya gelmiştim. Neredeydin?"
"Bahçede oturuyordum."
"Bana olan sinirin geçti mi?"
Gözlerine baktım. Tabiki geçmemişti ama ona duyduğumu belli etmek istemedim.
Gözlerim dolarken sadece "Geçti." Diyebildim.Bu biraz kısa oldu ama olsun. Daha sık bölüm atmaya çalışacağım. Umarım beğenirsiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın ❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY DOCTOR
FanfictionSooMi, henüz yirmi dört yaşında, akıl hastası, güzel bir genç kızdı. Kaldığı akıl hastanesinde onu iyileştirmek için dört senedir çabalayan doktuna aşık olmaya başlamıştı. Belki de ilacı buydu. Aşk...