Aradan saatler geçmişti. Fakat Minseok hâlâ gelmemişti. Ona ne kadar kırgın olsam bile gelmesini istiyordum. Biraz daha bekledikten sonra odamdan çıktım.
Bütün hastaneyi dolaştım fakat Minseok yoktu. Tam odama geri dönerken Eunha'yı gördüm ve yolunu kestim.
"Hey Eunha ! Minseok'u gördün mü ?"
"Neden ? Özledin mi ?" Dedi ve güldü.
"Benimle dalga geçmeyi ne zaman bırakacaksın ?"
"Asla."
"Of neyse ne. Nerde o kuzenin olacak herif ?"
"Herif ? Vay be. Peki. Bilmiyorum. Bir kaç saat önce hastaneden çıktı gitti. Sordum ama ; 'İşim var. Geleceğim.' Dedi."
"İyi tamam sağol." Dedim ve odama geri döndüm.Yatağıma uzandım ve saatlerin geçmesini beklerken kendi kendime konuşmaya başladım.
"Ya ben niye her gün aynı şeyi yaşıyorum ya ? Uyanıyorum, yemek yiyorum, Minseok ile kavga ediyorum, sonra onu kovuyorum, o benden özür diliyor, Eunha benimle dalga geçiyor, sonra ben salak gibi tavana bakarak uyuyakalıyorum, sonra barışıyoruz, ertesi gün yine kavga ediyoruz, barışıyoruz kavga ediyoruz... offf bunaldım."
"E artık kavga etmeyelim o zaman prenses ?"
Kafamı çevirdiğimde, sağ kolunu duvara yaslamıs bir şekilde bana bakan Minseok'u gördüm.
"Sen niye geldin yine ?"
"Sana bir sürprizim var çünkü. Bekle beni." Odadan dışarı çıktı. Yaklaşık iki dakika sonra tekrar odaya geldi.
"Hadi gel bakalım." Dedi ve elini uzattı. İlk başta tereddüt etsemde, o düşümeme fırsat vermeden kolumdan tuttu ve beni yukarı kata çıkardı. Yemekhanedeydik. Masalar yoktu ve balonlarla süslüydü. Ben şaşkınca etrafa bakarken Minseok ise kolumu bıraktı ve önümde diz çöktü.
"Özür dilerim. Beni affedecek misin ?"
"Ne ?"
"Ya hani kızdın ya bana ?"
"Ha evet. Unutmuşum ki ben onu."
"Bu kadar şey için boşuna mı uğraştım yani ben ?"
"Ddeokbokki aldın mı ?"
"Evet."
"Boşuna uğraşmadın getir de yiyelim onu."
Minseok kafasını düşürdü ve güldü.
"Ya bu kadar odun olmayı nasıl başarabiliyorsun?"
"İçimden geliyor."
Ufak bir gülüş sundu ve ayağa kalktı. Cebinden telefonunu çıkardı ve birisine mesaj attı. Ardından Camın önünde duran poşeti aldı ve yanıma geldi. Elimi tuttu.
"Madem çok seviyorsun şu çatıyı, gidip ddeokbokkilerimizi orada yiyelim. Belki ben de severim ha ?"Çatıya geleli neredeyse bir saat olmuştu. Birlikteyken zaman o kadar çabuk geçiyordu ki, ne o farketti zamanı, ne de ben.
"Vay be bir saattir buradayız. Gidip hastama bakmam gerekiyor. Burada bekle işim bitince geleceğim yanına." Dedi Minseok kolundaki saate bakarken.
Onunla birlikte ayağa kalktım.
"Neden kalkıyorsun otursana."
Ona sarıldım ve derin bir nefes aldım. O da belime sarıldıktan sonra konuştum ;
"Oyalanmayınız doktor bey. Şayet yanınızda olmadığım her saniye özlüyorum sizi."Bayadır ne bölüm ne başka bir şey yazdım bekleyenler varsa çok çok çok özür dilerim. Artık yazmam gerektiğini düşünüp elimden geldiğince yazdım. Ama bir kısmını "Let it go" dinlerken yazdığım için ne kadar başarılı olmuştur bilemem osnsoshwoshwidjsish
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY DOCTOR
FanfictionSooMi, henüz yirmi dört yaşında, akıl hastası, güzel bir genç kızdı. Kaldığı akıl hastanesinde onu iyileştirmek için dört senedir çabalayan doktuna aşık olmaya başlamıştı. Belki de ilacı buydu. Aşk...