Caner Tözün başındaki ağrıyla gözlerini araladığında zonklayan başını ovuşturup bakışlarını kollarında uyuyan karısına çevirdi. Ekim tüm gece kabuslar görmüş, toplamında bir saat bile uyumamıştı. Sabaha doğru zar zor titreyen bedenini kollarının arasına alıp sakinleşmesini sağlamış, bu şekilde uyumuşlardı. Annesini kaybedeli iki hafta olmasına rağmen karısı iyileşmiyordu. Ne zaman baksa gözlerinde derin bir acı görüyor, hep susmasını istediği kadının sesini duymak için ne yapacağını düşünüp duruyordu. Doğru dürüst yemek bile yemiyordu ve Caner artık çaresizliğini kabul etmişti. Ne kadar çabalarsa çabalasın iyi gelemiyordu Ekime. Son iki haftada nefesi olan karısına...
Birkaç dakika ucube karısını izledikten sonra kalkıp mutfağa gitti. Annesi de onun kadar çırpınıyordu Ekim iyi olsun diye. Her gün, hatta her öğün farklı yemekler yapıyordu belki canı çeker de yer diye. Öz kızıymış gibi yanıyordu canı kadının. Gelininin yeterince acı çektiğini biliyordu zaten. Şimdi de ölüm acısı...
"Günaydın, anne."
"Günaydın, oğlum. Ekim nasıl?"
"Kabuslarla dolu bir gece daha işte. Sabaha karşı uyudu. Uyanmaz birkaç saat her halde."
"Ne yapacağız, Caner? Bir şey yemiyor, doğru dürüst uyumuyor. Hastalanacak diye korkuyorum."
"Bu gün dışarı çıkarmaya çalışacağım. Hava almak iyi gelir belki."
Kadın oğlunun gözlerindeki acıyı görüp yanına oturdu. Caner bu iki haftada yaşlanmış gibiydi. O nasıl oğlunun acı çekmesine dayanamıyorsa Caner de karısının acısına dayanamıyordu. Ekim ne kadar uyuyorsa Caner de o kadar uyuyordu. Ekim ne kadar yiyorsa Caner de o kadar yiyordu. Sadece çektikleri acı... Sadece oydu farklı olan.
"Sende bu kadar yıpratma kendini, Caner. Ekimin güç alabileceği tek kişi sensin şu an. Sende böyle çökersen ne yapacak gelinim?"
"Elimde değil, anne. Annesinin öldüğü gün... O gün gerçek Ekimi tanıdım ve hala etkisinden çıkamadım. Öylesine güçsüz, öylesine kimsesizdi ki. Keşke..." Devamını getiremedi adam. Ne diyecekti ki annesine? Onun canını nasıl yaktığını, neler söylediğini mi anlatacaktı? Yapamazdı ki. Annesi onları birbirine aşık sanıyordu. Ona yaşattıklarının küçük bir kısmını anlatsa yeterdi annesinin yüzüne tükürmesine. Bu yüzden de susmayı tercih etti.
"Günaydın."
Karısının sesi kulaklarına çalındığında ayaklanıp hemen yanına gitti Caner. Yürümekte bile zorlanıyordu Ekim. Koluna girip "Bu gün daha iyiysen dışarı çıkalım diyorum," diye mırıldanıp annesinin yanına oturmasına yardım etti. Göz altlarındaki siyah halkalar gün geçtikçe artıyordu ve bu durum daha çok yakıyordu canını adamın.
Evden çıkmak istemese de, adamın annesine bakıp başını salladı Ekim, kalbindeki acı bir an bile dinmezken. Ne kadar kaybıyla devam etmek istese de, hayatına göz ardı edemeyeceği gerçekler vardı. Caner Tözünle sahte bir evliliği vardı ve karşısındaki kadının acıdan, stresten uzak durması gerekiyordu. Annesi tarafından sevilmeyen o bile bu hale geldiyse onun ölümüyle Caneri düşünmek bile istemiyordu. Dün gece nefes nefese sıyrıldığında kabusundan kalp atışlarını dinlediği adamla birlikte söz vermişti kendine. Caneri de, annesini de koruyacaktı. Acı çekmesine izin vermeyecekti. Ne olursa olsun koruyacaktı kocasını.
"Olur. Birkaç dakikaya hazır olurum. Arabada bekle istersen."
***
Genellikle sessizliğin hakim olduğu parka geldiklerinde gözlüğünü takıp "Annen yüzünden bana katlanmana gerek yok. Gidebilirsin. Akşam buluşup birlikte döneriz eve," diyerek arabadan indi. Canerin bu parkı biliyor oluşuna şaşırmış olsa da, yüzü ifadesizliğini korumuştu. Tek isteği kendisiyle baş başa kalmaktı. Kaybettiği yıllarını, kimsesizliğini düşünecek bundan sonra ne yapacağına karar verecekti. Çimenlerin arasına yatıp sırtını ağaca yasladıktan sonra kulaklıklarını taktı. Dinlemek istediği şarkı yoktu. Sadece başkalarına sağır olmak istiyordu, en başta da kendisine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Çirkin Aşkı
FanfictionAtılan tokatın sesi hala ikisinin de kulaklarında yankılanırken gözleri bir kez daha buluştu. İlk kez kadının gözleri de adamın öfkesine eşlik ediyordu. Bu adam ona binlerce kötü söz söylemiş, onu her fırsatta aşağılamış, ondan nefret etmiş, iğrenmi...