☆8☆

9.6K 487 43
                                    

Ekim yatmaktan bunalınca ayağa kalkıp pencereye yaklaştı. Yorgun hissediyordu, her zamankinden daha çok hem de. Eve geleli birkaç saat olmuştu. Yol boyunca hiçbir şey konuşmamış, eve geldiklerinde de Nazan hanıma mutlu karı koca rolü oynayıp odaya çıkmıştılar. Caner sadece odadan ve yataktan çıkmaması konusunda karısını uyarırken onunla konuşmuştu. Sonra yine sessizliğe bürünüp odadan ayrılmıştı. Ekimin tahminine göre evden de ayrılmıştı.

Genç kadın derin bir nefes alıp başını pencereye yasladı. Gözlerini açık tutmakta bile zorlanıyordu. Vücudu mu iflas bayrağını çekmişti, ruhumu? Bir türlü karar veremiyordu. Kendini tutsak gibi hissediyordu. Bu evliliğin sadece kağıt parçasından ibaret olması gerekiyordu, fazlası değil. Oysa şimdi soy ismini taşıdığı adamın evinde, yatak odasındaydı. Şimdiki hayatının eskisinden farkı neydi? 21 yaşındayken onu görmeye tenezzül eden ailesi de hayatını tutsak gibi yaşamasını istememişler miydi? Kimse çirkin kızlarını görmesin, soy isimlerine zarar gelmesin istiyorlardı. Onlara inat hayatını yaşamaya devam ederken hemen hemen her gün kavga ediyorlardı. Öylesine kimsesizdi ki... Tek bir fotoğrafları bile yoktu, doğduğu gün çekilen fotoğrafı saymasa. Onun da anneannesinin ısrarları sonucu çekildiğine adı kadar emindi. Oysa yaşadığı o koskoca 21 yıl öyle miydi? O kadar güzel ve özel anılar biriktirmişti ki. Ta ki o güne kadar...

Nefes alamayacak kadar kötü olduğunu hissettiğinde sadece telefonunu alıp odadan çıktı. Nazan hanıma ne söyleyeceğini bilmiyordu. Belki de bir şey söylememek daha iyiydi. O kadını daha fazla kandıramazdı, istemiyordu. Oğlunun böyle biri olmasında suçu yoktu. Etrafı dikkatli şekilde kontrol ettikten sonra dışarı çıktı. Şu an yanında olmak istediği tek kişi vardı. "Yakışıklı" diye kaydettiği kişiyi arayıp buluşmak istediğini söyledi. Çağatay her zaman olduğu gibi neşesiyle gülümsetmişti kadını. Onun gülümsemesine hayrandı. Bu yüzden de telefonda bile olsa üzgün olmasına dayanamıyordu.

***

Genç adam o çok sevdiği manzarayı hiçbir içeceğe değişmeyeceği çay eşliğinde izlerken son zamanlarda hayatında olan değişiklikleri düşünüyordu. Artık evliydi. Bir kadın onun soy ismini taşıyordu. Üstelik ondan nefret ediyordu. Kendisinin de Ekime bayılmadığı yok sayılmayacak gerçekti. Kadınlar Canerin hayatında önemli yere sahip olmamışlardı. Geçici ilişkileri hayatı renklendirmek için kullanırdı. Yine de asla birlikte olduğu kadına ihanet etmemişti. İlişkisi bitene kadar kadına sadıktı. Ya Ekim? Ona sadık olabilir miydi? İmkansız gibi görünüyordu, hele de Rüyaların Kızıyla tanıştıktan sonra.

Kadını hatırlamasıyla yüzünü güzel bir gülümseme süsledi. Onu ilk kez gördüğünden beri her gün özlüyordu. Bir insan böylesine nasıl etkilerdi başka birini? Caner Tözüne bu durum çok garip geliyordu fakat bir taraftan da güzeldi. Anlamsızca Rüyaların Kızını düşünmek iyi geliyordu adama. Gözlerinin önünde onun görüntüsünün dolaşması bile yetiyordu gününü güzelleştirmeye. Gerçekten anlayamıyordu.

Bakışlarını kulağına dolan kahkahaların geldiği yöne çevirdi. Kalbi hızlanırken dudakları hafifçe aralanmıştı. İşte oradaydı. Tam da aklından ve kalbinden geçtiği sırada gözleri onu bulmuştu. Rüyaların Kızı sahne arkadaşı ile birlikte ileride oturmuş kahkaha atıyordu. Mutluydu. Dışarıdan ona bakan her insanın enerjisi yükselirdi ama bu durum Canere daha fazla etki etmişti. Bunun sebebini bilmekten korkuyordu. Birinin hüznü hüznünüz, gülümsemesi gülümsemeniz olduğunda aşık olmuşsunuz demekti. Ya Caner Tözün? O aşık mı olmuştu? Sanmıyordu. Daha ikinci kez görüyordu Rüyaların Kızını. Bu kadar kısa sürede aşık olmak imkansızdı.

Hiçbir şey yapmadan dakikalarca onu izledi. Arada sırada saçlarını savurmasını, karşısındakini dinlerken tırnağını kemirmesini ve en çok da gülerken parlayan gözlerini kaydetti hafızasının en özel yerine. Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilirdi? Caner anlayamıyordu ve içinden bir ses kalbinin güzelliğinin yüzüne yansıdığını söylüyordu. Hiç tanımadan birinin iyi ya da kötü olduğuna ilk kez karar veriyordu nedensizce. Şansı olsaydı ömrünün sonuna kadar Rüyaların Kızını izlerdi. Böyle birini şimdiye kadar nasıl fark edememişti? Ekimle evlendikten sonra hayat onu neden karşısına çıkarmıştı? O evliliğe şu an için mecburdu. Şirket tamamen onun olana kadar Ekimle soy ismini paylaşmaya mecburdu. Peki o zamana kadar ne yapacaktı? Rüyaların Kızından uzak duramayacağını onu izlerken anlamıştı. Bu kadın sadece zihnini değil, ruhunu da işgal etmişti.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin