☆28☆

6.2K 338 41
                                    

Araf içkisini yudumlamaya devam ederken bir kez bile başını kaldırmamıştı. Yaptıklarından sonra o kadar utanıyordu ki, tek dostunun yüzüne bakamıyordu. Ekimin ona gerçekleri anlattığından emindi. Buna rağmen utanıyordu sebep olduklarından.

"Normalde karşıma çıktığın an seni hastanelik edecektim. Ama yine elimi kolumu bağladın."

"Onda uzakta olduğum her gün sen hayatında olduğun için şükür ettim. Sen olmasan bırakamazdım onu."

"O zaman keşke hayatında olmasaydım da bırakmasaydın." Çağatayın söyledikleriyle farkında olmadan başını kaldırıp bakışlarını birleştirdi. Neden böyle söylediğini anlamamıştı. Ekim için en değerli insanın karşısındaki adam olduğunu biliyordu. Evet, aşık olduğu adam kendisiydi ama Ekimin canından çok sevdiği de Çağataydı. "Senden sonra neler olduğunu bilmiyorsun, değil mi?"

Adam duyacaklarından korkarak "Bilsem gidemezdim," dedi boğuk sesiyle. Doğru söylüyordu. Eğer giderken vedalaşsaydı ya da onun acı çektiğini görseydi terk etmek yerine onunla birlikte ölürdü.

"Her günü yanına gittim. Yalnız kalmasın diye hastanedekilerle bile kavga ettiğim oldu ve... Ve iyileştiğini düşündüm. Atlattığını, iyi olduğunu, aşkının sahte olduğunu kabullendiğini sandım." Yüzünü ıslatan yaşları fark ettiğinde hızlıca yüzünü kuruladı. O günlerden bahsederken sanki kalbini söküyorlardı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Ekiminin kanlar içindeki halini gördüğü anı her hatırladığında o an hissettiği acı katlanarak ruhunu sarıyordu. "Taburcu olacağı gün mekanı süslemiştim. Evinden çok sahneyi, sahnede olmayı sevdiğini biliyorsun. İyi geleceğini düşündüm. Her şey hazırdı. İyileştiğini düşündüğüm Ekimi huzurla sarıp sarmalamak için her şeyi hazırlamıştım ama olmadı. Ben gelmeden önce çıkmış hastaneden. Evleneceğiniz zaman taşınacağınız eve gitmiş."

Bir süre sustular. Çağatay anlatacaklarının ağırlığı, Araf da aklına gelen ihtimallerle boğuşuyordu. Düşündüğü gibi olmamasını umuyordu. Onun tanıdığı Ekim böyle bir şeyi asla yapmazdı. Arafın sevmediği, sevemediği kadar çok seviyordu hayatı. En kötü günlerde bile yaşamak ve gülümsemek için sebepler bulan kadındı Ekim. Böyle birinin onun yüzünden kendine zarar vermesi... Arafı öldürebilecek ağırlıktaydı.

"Kanlar içindeydi, Araf. Giderken bana emanet ettiğin canımdan daha kıymetli olan Ekimim kanlar içindeydi. Onu koruman, yaşasın diye gitmen... Hiçbiri hata değildi. Senin en büyük hatan onun sensiz yaşayabileceğini düşünmendi. Eğer güzelliğini yok etmek için şans vermesem yine deneyeceğinden o kadar eminim ki. Senin hatan buydu işte. Ve şimdi eğer vazgeçersen, yaralarını sarmadan pes edersen bu hatan diğerinden daha büyük olur." Eski dostunun gözyaşı ve sorularla parlayan gözlerine bakıp "Evet, seni affettim ama bir kez daha gitmeyi aklından bile geçirirsen yemin ederim yakışıklı suratını dağıtırım ve bizim gibi peruğa, bene, gözlüğe, lense ihtiyacın olmadan çirkin olursun," deyip içkisini bitirip yenisini sipariş etti. Daha konuşulacak çok şeyler vardı, biliyorlardı. Ama önemli ve can yakan kısım bitmişti. Şimdilik.

***  

Ekim saatlerdir bakışlarını aynadan ayırmıyordu. Yıllardır sadece sahneye çıkmadan önce kendini kontrol etmek için gerçek görüntüsüne birkaç dakika bakıyordu. O kadar bakmıştı ki çirkin yüzüne şimdi başkasına bakıyormuş gibiydi. Yemyeşil gözler, yumuşacık saçlar, pürüzsüz ten... Ona ait değil gibiydi. Oysa gerçek Ekim şu an baktığı kişiydi. Sandığı gibi güzel diye yalandan sevilen Ekim değildi. Sevdiği adam tarafından sırf o yaşasın diye ondan vazgeçecek kadar çok sevilen Ekimdi. Sandığı gibi sırf güzel diye aşık olunan Ekim değildi. Güzelliğine rağmen çirkin hali için terk edilen Ekimdi. Araf da, Caner de onu sevmişlerdi. Biri güzel halini, biri çirkin halini sevmiş olsa da, ikisi de sevmişti. Genç kadının düşündüğü gibi güzelliği onun laneti değildi.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin