Çaresizlik insanı tüketen bir duyguydu. Ne kadar çok sararsa ruhunuzu o kadar ölmüşsünüz demekti. Ekim de ölüyordu. Bu karanlık odada bağlı halde kaldığı her saniye ölüyordu. Kurtulabilecek miydi? Caner Tözün onu kurtarmak için çabalayacak mıydı? Sanmıyordu. Belki onu kaçıranlar akıllı davranıp Rüyaların Kızını kaçırsalar istediklerini elde etme şansları da olurdu. Ancak şimdi şansları yoktu. Çünkü kocası onun gibi biri için hiçbir şey yapmazdı. Burada ölecekti.
Genç kadının düşündüklerinin aksine Caner Tözün ortalığı birbirine katmıştı. Tanıdığı tanımadığı herkesi aramıştı ipucu bulabilmek için. Bir an bile gitmiyordu gözlerinin önünden karısının kan içindeki yüzü. Ne kadar korkuyordu Allah bilir. Evlendiği adamın kim olduğunu, Tözün soy isminin de ne anlama geldiğini bilmiyordu. Nasıl can aldığını bilmiyordu.
Bir araması daha sonuçsuz kaldığında öfkeyle duvara yumruk attı. Çaresizlikten nefret ederdi Caner Tözün. En son babasının cenazesinde böyle hissetmişti ve ondan sonra da yemin etmişti güçlü olacağına.
"Karını bulamayacak kadar acizsen gücün, soy ismin neye yarıyor, Tözün? Ekim orada acı çekerken bir bok yapamıyorsan yaşaman niye?"
Çalan telefonu ile derin bir nefes aldı. Bu gün kaçıncı olduğunu bilmediği kere umutlanmıştı yine. Ekimle ilgili öğreneceği her hangi bir habere muhtaçtı. Onu bulmalıydı. Canı daha çok yanmadan önce bulmalıydı. Katlanamıyordu çünkü. Kabuslarla boğuşacak kadar acı çekmiş olan birinin o şerefsizlerin elinde olması nefesini kesiyordu. Telefonunu eline aldığında kaşlarını çattı. Özel numara. Haber tanıdıklarından değildi, bizzat o şerefsizlerdendi. Aramayı cevaplayıp küfürlerini sıralamak için hazırlandı.
"Ulan seni var ya..."
"Hop! Önce bir selam ver be, Tözün. Karı koca ne saygısız insanlarsınız."
"Karımın ismini ağzına bile alma."
"Karın suratıma tükürünce sorun olmuyor da, ben onun hakkında konuşunca mı sorun oluyor?"
İçinde bulundukları duruma rağmen kendini tutamayıp güldü adam. Belki de ilk kez Ekimin soy ismine layık biri olduğunu düşünüyordu. İçinden mücadele etmeye devam etmesini dileyerek "Karım nerede?" diye tısladı.
"Karını almana daha çok var, Tözün. Kendini suçlama evreni tamamladıysan diğerine geçelim."
"Ne diğeri lan?! Karım nerede diyorum!"
"Karın baya dayanıklıymış, Tözün. Ne yaptıysak sesini çıkarmadı ama artık oyunu daha da tehlikeli yapalım dedik."
"Lan, eğer..."
"Eğer susmazsan karının sesini duyamayacaksın."
Kanayan elini umursamadan bir kez daha yumruk atıp gözlerini sıkıca kapattı. Tek istediği karısının nefes aldığından emin olmaktı.
"Güzel. E Ekim hanım, artık sesinizi çıkarak mısınız? Demek hayır. İyi, benden günah gitti."
Caner duyduklarından hiçbir şey anlamasa da, sessizce dinledi. Ekim niye konuşmuyordu? Diyelim ki onu yalnız bıraktığı için kızgındı. Kızgın diye böyle bir durumda konuşmayacak kadar aptal olduğunu düşünmüyordu. O zaman neden konuşmuyordu?
Adamın cevabı bulması uzun sürmemişti. Kısa bir sessizliğin ardından duyduğu çığlıkla birlikte yere çöktü. İstedikleri karısının konuşması değildi, çığlık atmasıydı.
"Şimdi de karının çığlığı hatırlayıp dur, Tözün. Tabii istersen ne oldu da çığlık attı diye de düşüne bilirsin."
Aramanın sonlanmasıyla herkesin gücüne hayran olduğu Caner Tözün gözünde akan tek damlaya engel olamadı. Adamın dediği olmaya başlamıştı bile. O çığlık bir daha unutamayacağı şekilde zihnine kazınmıştı.
***
"Şunun parmağını sarın. Sonra da yanıma gelin, söyleyeceklerim var."
Ekim Tözün yaşlarla ıslanan yüzünü omzuna silip bakışlarını yanına gelen adama çevirdi. Canının yanması zerre kadar umurunda olmadığından daha çok acıtarak sardı parmağını. Yeniden kendisiyle baş başa kaldığında saatlerdir engellediği çığlığını serbest bırakmıştı. Saatlerdir yapmak istedikleri şey video çekmekti. Acı çektiğini Canere göstermek istiyorlardı. Direndiği her saniye yüzünden şimdi acı içinde kıvranıyordu. Atılan tokatlara dayanmıştı da, tırnağının koparılması dayanamayacağı bir acıydı. Daha ne kadar kalacaktı burada? Bu adamlar onun Caner Tözün için değerli olmadığını ne zaman anlayacaklardı? Cevabını bilmediği sorulardan nefret ederdi.
Hoş, bildikleri de iyi gelmiyordu ya. Kimi suçlayacağını şaşırmıştı artık. Suçlu olan sadece onu yalnız bırakan kocası değildi. Onunla evlenmesine sebep olan ailesi, ailesine muhtaç olmasına sebep olan Araf, hayatını alt üst eden Rüyaların Kızı... Şu anının suçlusu onlardı ama en çok kocasıydı. Araf da az yakmamıştı canını, biliyordu. Yine de ölümle burun buruna gelmesine de sebep olmamıştı. Zaten ölüm kapısını çaldığında o çoktan gitmişti. Ya Caner? Caner ne defolup gidiyordu ne de adam gibi yanında olabiliyordu. Evleneli kaç hafta olmuştu daha? Bu kadar kısa sürede başına bu kadar bela açmayı başardığı için tebrik etmeliydi adamı Ekim. Eğer buradan kurtulursa en güzel ve özel teşekkürü edecekti zaten, tokatla.
"Allah belanı versin, Tözün. Senin de, Arafın da, Rüyanın da... Topunuzun Allah belasını versin."
***
"Nazan hanım, istediğinizi yaptım."
"Önemli bir şey buldunuz mu?"
"Önemli olup olmadığını da, size söyleyip söylememeyi de çok düşündüm."
Kadın gerginlikten dolayı sürekli kravatıyla oynayan adama kaşlarını çatarak baktı. Ekimle ilgili ne öğrenmişti de bu kadar gerilmişti bu adam? Anlayamıyordu. Mahirden cevap alamayacağını bildiği için önünde duran dosyayı aldı. Geliniyle ilgili her şey burada yazıyordu. Dosyanın kapağını açıp okumaya başladı.
Okuduğu her kelime biraz daha yakıyordu canını. Her yazılan gözünden akan yaşları hızlandırıyordu. Yine de durmadı. Ekim Solmazın hayatı kadının dehşete düşmesine sebep oluyordu. Yüzündeki o güzel gülümsemeyi hatırladı bir an sonra. Nasıl başarıyordu? Bunca şeye rağmen gülümsemeyi nasıl başarıyordu? Ya oğlu? Oğlu böyle birini hayatını daha da berbat etmeye nasıl cesaret etmişti? Yapması gereken bu kadını korumaktı. Kimseden değil, kendinden korumaktı. Çünkü okuduklarından anladığı şuydu. Ekimin en büyük düşmanı kendisiydi.
Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Çirkin Aşkı
FanficAtılan tokatın sesi hala ikisinin de kulaklarında yankılanırken gözleri bir kez daha buluştu. İlk kez kadının gözleri de adamın öfkesine eşlik ediyordu. Bu adam ona binlerce kötü söz söylemiş, onu her fırsatta aşağılamış, ondan nefret etmiş, iğrenmi...