Çok heyecanlıydım. Emin adımlarla kumsala doğru ilerledim. Kocaman çiçekli yoldan yürüyerek bilmediğim biyere geldim. Yerde güllerle "jisoo-shi" yazıyordu.
"Ah mükemmelsin seokjin"
O mükemmel yeri geçip kocaman bir kırmızı gül yığınının önüne geldim. En üsteli güle bağlı bir kart vardı. Kart bile jin kokmuş diye düşündüm. Karti gülden ayırıp elime aldım.
Kartta;"Ben doğarken benimle doğup,batarken benimle batar mısın? Düşsem beni kaldırır mısın? Ömrümü adayacağım kişi olur musun jisoo-shi?"
Yazıyordu.
Ağlıyordum. Ağlarsam rimelim akar ama tutamıyorum işte kendimi.
.
Tam o anda havai fişekler patlamaya başladı. Ve onu gördüm. Kahverenginin en güzel tonu olan saçlarını dikmiş.
Üstüneki takım elbise ile mükemmel duran jin. Elinde gülle yanıma geldi. Ellerimi tuttu.
Artik tamamiyle ağladığım için, eliyle göz yaşlarımı sildi.Elindeki gülü bana uzattı. Kokladım ve gözüme kocaman taşı olan bir tektaş yüzük çarptı. Şaşkınlıkla jine baktım.
"Jisoo-shi benim prensesim olur musun?"
Gözlerine baktım.
"Jin biliyor musun bunların hiçbirine gerek yoktu. Sadece benimle evlen desen bile kabul ederdim. Ah jin.... sen-sen mükemmelsin."
Gözleri dolmuş bana gülümseyerek bakıyordu.
"Sana hayatımı adarım. EVET. SENI SEVİYORUM"
Kahkaha atarak bana sarıldı. Bir kere daha muazzam kokusunu içime çektim. Sarıldığı ve nefes nefese kaldığı için kesik kesik konuşarak "çok......çok..teşekkürler" dedi.
"Ve sıra en sevdiğimiz bölümde jisoo-shi"
Aynı anda "yemek!!" Diye bağırdık ve el ele kumsalda koştuk.
Bay Yang ileri gitme demisti ama ben evlenme teklifini kabul ettim.
Bay yang'ın fikirleri ne olacak acaba ne diyecek?
Aman yangın fikirlerinin ne önemi var.
İnek götü suratlı adam!!!