Eve geldim. Çünkü o yurda gidecek gücüm şuan cidden yoktu. Zaten sabah tekrar şirkete gidecektim.
Ji'ye bakıp odamıza girdim. Jin uyuyordu. Battaniyenin yarısı üstünde yarısı yerdeydi.
Odamızdaki halı ayaklarımı gıdıklıyordu. Bunu jine söyledim alırken ama "olsun fenamı biz de gülmüş oluruz" demişti. Bunu düşününce tebessüm ettim. Şu aralar tuhaf davransa da bu adam benim kalbim. Uğruna tüm dünyayı karşıma alabileceğim kişi.
Ayakkabılarımı çıkartıp pijamalarımı giyindim.
Önce jinin üstünü örttüm sonra da yatağa girdim.
Arkasından sarılarak geniş omuzlarına kafamı koydum.
Elleriyle elimi tutunca irkildim.
Ah uyandırdım mı yoksa?"Gelmişsin"
"Uyandırdım mı uyu sen uyu"
"Yurtta kalacaktın niye geldin?"
Ellerimi geri çekerek yatakta oturdum.
"Niye mi geldim? Geri gideyim mi jin? Evime geldim? Sen ne yaptın bu saatte dışarı da içmiş biri vardır belki seninle konuşmuştur diyerek soracağına niye geldin diyorsun"
Yastığımı alarak ayağa kalktım.
Ben dolaba doğru yürürken o da yatakta oturmaya başladı."Öyle demek istemediğimi biliyorsun jisoo"
"Bilmiyorum. Ne bildiğimi bile bilmiyorum. Hayatımın en zor dönemini geçiriyorum ve beynimi kaybetmemek için uğraş veriyorum"
Kafasını eğdi. Aldığım battaniye ile kapıya doğru gittim.
"Çok kötüyüm jin. Çok... Bak dışarıdan nasıl gözüküyor bilmiyorum ama o benim 13 senelik kardeşim. Biz biz beraber büyüdük bir şeylere beraber başladık. Ona korece konuşmayı ben öğrettim. Bu yetmezmiş gibi bir de benim bakmam gereken küçük bir kızım var. O olmasaydı gerçekten ayakta nasıl dururdum bilmiyorum. Ona bakmakla görevli olduğum düşüncesi olmasaydı dik durmaya çalışamazdım bile"
Gözlerimi sildim.
"Ama çok çaba sarf ediyorum. Geceleri dualar ediyorum aklımı kaybetmemek için. Bazen yanlız kaldığımda lisayi görüyorum bize geldiğinde hep oturduğu koltukta oturuyor. Benimle konuşuyor ve ben diyorum ki ah tanrım işte tamamen delirdim. Denemeye çalışıyorum. Çıldırıp yenik düşmemeye çalışıyorum ama... ama bu çok zor tamam mı? Zor. Çok çok zor. Nolur nolur sana yalvarırım bana bunu yapma. Daha da güçsüz yapma beni."
Arkamdan jisoo diye seslenmesini duymadan kapıyı kapattım.
Ağlayarak üst kata salona çıktım.
Koltuğa yatarak üzerime battaniyeyi örttüm.
Yastığım tamamen göz yaşı olmuştu artık..
Lisayı düşünerek uykuya daldım...
(Ertesi gün)
Burnuma gelen leziz kokularla gözlerimi açtım. Gözlerimi açmamla minik fındık faremin üzerime atlaması bir oldu.
"Annneee!! Babamm çoook leziz bir kahvaltı hazırladı ve dedi kii bu annene süprizimiz olsun"
Sırıttım. İşte mutluluğum.
"Hmm ama birtanem süpriz söylenmez diye biliyorum"
O minicik elleriyle ağzını kapattı. Gözleri aynı jine benziyor..
"Off unuttumm. Anne gözlerin neden ıslak ağladın mı yoksa?"
Ji'yi tutan ellerimi gözlerime götürdüm. Her zaman yaptığım gibi beceriksizce gülerek sildim.
"H-hayır annem yo ağlamadım"
"Ama ıslakk"
Jin kapıdan koşarak gelip ji'yi kucağına aldı