Üzerimde beni kaldırmaya çalışan el ile uykummdan uyandım.
"Lisa geri mi geldin ablacığım?"
"Jisoo kalk! Deli misin ya sen? Buz gibi olmuşsun ya donsaydın!!!!"
Jennie?
Toprak hep gözlerime girmişti. Yattığım toprak yumuşacık olmuştu. Gökyüzü ağlamış galiba. Omzumdan sıkıca tutan jennieye baktım ama konuşamadım. Soğuktan çenem bile donmuştu.
"Kalk jisoo!! oof deli edeceksin beni. Sen gece burada mı kaldın?"
Konuşamadığım için kafamı sallamakla yetindim.
"Yürü şurada bir ev var. Of bu mezarlık da seul'un öbür ucunda ya. Ee benim arabam da yok. Of jisoo... Ayakkabıların nerede"
Kafamla ayakkabıların yerini gösterdim. Ayakkabımı giydirip ceketini bana verdi. Burada ne işi olduğunu sormak istedim ama hala konuşamıyordum.
"Şuradaki eve gidelim telefonumu da almadım ki ben ya. Neyse şuraya gidelim telefon buluruz elbet. Ha sahi sende var mı telefon?"
Kafamı salladım. Bende sinir ve üzüntüyle sarsılarak çıktığım için almamıştım.
Evin kapısına gelip kapıyı çaldık. Yıkık dökük bir evdi. Lisanın mezarlığı da çok uzakta dağlık bir alandaydı zaten. Kapıyı bir kadın açtı. Jen hemen o bilindik sevimli gülümsemesini takındı.
"Merhaba efendim. Ben Blackpink üyesi jennie kim. Telefonumuz yok da rica etsem sizinkini kullanabilir miyiz?"
Blackpink üyesi.. Tanrım Blackpink üyesi dedi... Kadın sanırım bizi tanımıyor ama ünlü olduğumuzu duyunca hemen içeri aldı. küçücük bir evdi. Mutfağı ve salonu aynı yerdeydi. Tuvalet iççin bir oda vardı. Başka da oda yoktu zaten. Kadın bana beyaz bir kot pantolon atlet ve badi verdi. Ceketimi de kuruması için sobanın üst tarafına astı.
Koltukta oturmuştum. Dizlerimi kendime çektim ve ısınmaya çalıştım. Az da olsa başarılı oluyordum.
"Jisoo jin'in numarasını ver de arayayım onu"
"Olmaz!"
"Ne demek olmaz? Delirtme beni"
"benimle düzgün konuş. Hiç birinizi anlayamıyorum ya! Lisanınn gerçekten böyle olsun isteyeceğini mi sanıyorsunuz. Ondan sonra birbirimize daha da yakın olmalıydık. çünkü ölümü oluğunu gördük"
Gözlerimden akan yaşlar içimi ıslatıyordu. Jennie ise ayakta elinde telefon ile bana bakıyordu.
"Yarın ölsem ne hissedersin jennie? Yine mi soyutlarsın kendini he? beraber vakit geçirmektense saçma sapan bir yere gidip kendini soyutladığın için pişman mı olursun?
O zaman pişman olmak yerine kaderi neden şimdi değiştirmiyoruz"Gözleri dolmuştu. Ben ise ağlıyordum. Telefonu masaya bırakıp yanıma oturdu. Kollarını boynuma dolayıp sarıldı bana. En son Lisa öldüğünde sarılmıştık... İnanılır gibi değil beraber büyüyen insanlar en son 1 buçuk 2 sene önce sarılmış..
Bende ona var gücümle sarıldım.
Jennie'den
Sarılıp kokusunu içime çektim. Haklıydı. Her zaman ki gibi çok haklıydı.
Onu mezarlıkta yatarken gördüğümde hissettiğim duyguyu asla bilmeyecekti mesela...
Jisoo
Kollarını ayırıp elimden tuttu.
"Gidelim mi?"
Kafamı salladım. Kadına teşekkür ederek çıktık.