Çantamı kaptığım gibi dışarı attım kendimi.
Ellerim titriyor ayaklarım haraket bile etmek istemiyordu.
Aklımı kaybettim sanırım..
Gözlerim hala durmadan akıyor.
Minik minik betona düşüyordu.
Hızlı hızlı gideceğim yere vardım..
Gecenin 12'sinde lisa'dan başka kime gidebilirdim ki..Kimim var ki koşacak. En yakınım gitti. Lisa gitti jin gitti rose gitti jennie gitti. Hah!! Kızım bile bıraktı gitti beni.
.
Kapkaranlık mezarlığa girdim sessizce. Acaba lisa neden gömülmek istedi.
Onun ailesinde çoğu kişi yakılmış.
Fakat lisa gömülmek istedi.
.
Lisanın mezarı karşımda olacak şekilde durdum. Durmayacaktım aslında neden durduğumu da bilmiyorum ya."Ben geldim"
Boş gözlerimle, içinde yaşama sevinci kalmamış gözlerimle mezarlığa baktım.
"Kabul eder misin beni? Sende kaçmazsın dimi benden"
Ne yaptığımı bilmezcesine koşarak soğuk olan mezar taşına sarıldım.
Anın verdiği duygudur belkide bilmiyorum ama o mezar taşı aynı lisa gibi kokuyordu. Sanki sarılıyor bana."Lisa"
Hıçkırıklarımı serbest bırakarak ağlamaya devam ettim.
Ellerimi taştan ayırıp gözlerimi sildim. Güzelce yattım soğuk toprağın üstüne.
Tam ortası olmasa da yanında gibiydim. Saçlarım toprakla iç içeydi."Bugün reddedildim lisa. Ailem beni reddetti.. Jin.. bir zamanlar uğruna kariyerimi, uğruna Yang'ı, uğruna milyonları karşıma aldığım jin bugün beni yüz üstü bıraktı. Kapıyı yüzüme kapatıp gitti lisa. Peki kızım.. benim kızım ya. Ji bunu yapan ji. Senden korkuyorum dedi bana."
Toprakla oynadım.
"Rose benimle ilişkisini kesti. İşi de bıraktı biliyor musun? Babasıyla yaşıyor. Yani geçimini babası sağlıyor. Yoksa hala yurtta. Geçen gün çok ağırıma giden bir şey oldu. Jin'in omzunda saatlerce ağlayacağım bir şey oldu. Anlatmamı ister misin?"
Sanki evet dercesine bir rüzgar esti.. Lisa beni dinlerdi zaten..
"Chaeyoung'u aradım. Hani sen ona park chaeyoung diyordun ya. Gülüşüyorduk falan. Arayıp aynen öyle dedim ve bana siz kimsiniz dedi. Lisa ah"
Devam edemedim. O zaman jinin omzunda ağlamak istemiştim. O an o telefonu fırlatıp kendini öldürmek istemiştim.
"Ömrümü adayıp beraber büyüdüğüm kız beni tanımadı lisa. Ya da numaramı silmiş. Bir şey fark eder mi ki? İkisi de felaket bir şey değil mi?"
Ceketimi biraz daha çektim. Konuşurken ağzıma giren toprağı temizledim.
"Jennie zaten.. jennie zaten gitti. Aramıyor. Sormuyor... jennie yok gibi lisa. Yani jennie ruh gibi. Var ama yok.. ne yapacağım sarı papatyam. Yanına gelsem kızar mısın bana? Sahi lisa neden bana haber vermeden gittin"
"Unnie"
Kafamı kaldırdığımda lisayı gördüm... yine başlıyorum. Onu bu ara daha sık görüyorum. Bu dün yaşansaydı korkardım ama artık korkmuyorum. Topraktan kalkarak mezar taşının arkasına lisanın yanına gittim.
"Yanıma gelmişsin unnie."
"Çaresizim.."
Gözlerime öyle bakıyordu ki. Tanrım öyle gerçek gibiydi ki..
"Korkma unnie. İnan bana düzelecek. Bak ben atlattım"
"Düzelmesi için senin gibi mi yapmalıyım lisa?"