Şirketten yeni geldim. Elimdekileri ayakkabı dolabına bırakarak salona geçtim.
Saat gece 4 olduğundan jin de ji de uyuyordur diye düşünmüştüm. Salonun ışığı açıktı girdiğimde jini gördüm.
"Ben gelddiiiim"
Yanına oturup ellerimi boynuna doladım.
Bir kaç saniye durduktan sonra uykum var diyerek kalktı odaya gitti.
Şu ara hep böyle yapıyor ve beni hem yoruyor hem korkutuyor.
Odaya girip sırt çantamı elime aldım. İçine pijamalarımı ve bir kaç kıyafetimi alıp odadan çıkacakken jin kafasını kaldırdı.
"Nereye jisoo?"
"Yurda gideceğim."
"Orda mı kalacaksın?"
Şaşırmıştı. evet zaten bende şaşırmıştım.
Kafamı salladım.
"Emin misin yapabilecek misin? Yani oraya girebilecek misin?"
Gözlerimi kapatıp nefes aldım. Kararla kafamı salladım.
"Peki"
Geri yatarak üstünü örttü.
peki mi?
Peki mi?
"Bir şey demeyecek misin?"
"yo görüşürüz"
"dikkat et de mi demeyeceksin"
"Ah unuttum üzgünüm dikkati ol varınca mesaj at"
Hiç bir şey demeden çıktım.
Sahile yakındı evimiz. Yurda gitmeden oturdum oradaki bankların birine.
Sahi nasıl gideceğim ki yurda.
Kapının önü lisanın atladığı yer içerisi santim santim her yerde anılarımız.Mezarlığa gitsem ne olur diye düşüncelere dalmıştım.
Şimdi mezarlıklar içen insanların yuvası oldu. Acaba gitmesem mi?
Lisa orda sonsuza denk durabilecekse bende gidebilirim. Korkmanın kimseye faydası yok. Yanıma birini alsam güzel olurdu ama arayabilecek kimim var ki benim?
Telefonumu açıp kucağıma koydum. İsimlere göz gezdirdim
-HAYATIM
-PASTAM
-MY JENDEK
-KOOKSE:D
-MİNİK FAREM
Sahi arayabilecek kimsem yok.
Jini mi? Sanki gitmemi çok taktı da benimle mezarlığa gelecek.
Rose mi? Hiç sanmıyorum. O zaten yurtta kalarak büyük bir acı çekiyor. Onu götüremem.
Jennie? Jennie herkesten soyutladı kendini. Gitti ve uzak olmayı tercih etti. O da olmaz.
peki ya lisa? Onun yolu çok uzun.. Ziyaretine ben gideceğim onu yormamalıyım.
Ayağa kalkarak yoluma devam ettim. Mezarlığın kapısına gelene denk hiç durmadım ama şuan burası fazlası ile karanlık duruyordu.