Annem karşımda hiç utanmadan duruyordu, "Ne işin var senin burda?!" diye boğazım yırtılırcasına bağırdım. "Kızım bir dur, bir dinle beni lütfen" "Ne dinlicem seni ben be? Neyini dinlememi istiyorsun, yıllar önce nasıl beni bıraktığınımı!" "Kızım" dedi, sesi titriyordu, içi acıyordu özlemişti, bunu o ses tonundan anlayabilirdiniz. Bana kızım dediğinde yüreğime birşey dokundu, boğazımda bir yumruk oluştu, gözlerim doldu, "Kızım" sözcüğü bir insana öylece söylenebilirmiydi? Bana yaklaşıp elleriyle yüzümü avuçladı, ne kadar orda durmak istesemde bir adım geri çekildim boğazımda bir yumruk oluşmasına rağmen zorlukla konuştum "Kızım kime denir biliyormusun?, onu yetiştirdiğin, ona sevgi ve mutluluk aşıladığın, onun üzerinde ufacık bir hakkının olduğu kişilere denir, ama sen ne bana sevgi ve mutluluk aşıladın nede üzerimde biraz olsun hakkın var, sen beni kendi ellerinle o Canavarın önüne atmış kadınsın şimdi ne sen bana KIZIM de nede ben sana ANNE!" Bu son sözlerimde gözlerimden akan yaşları durduramamıştım, gözyaşlarım tenime her değdiğinde, içimdeki ateş dahada alevleniyordu, kalbimin sızısı artıyordu. Tahir omzuma sarıldı, ondan beklemediğim birşey olduğu için aniden kafamı ona döndürdüm Bana masum masum, naif, kırılgan, duygusal yanını yine gözlerinin içine baktığımda gösteriyordu, beni yine kendine aşık ettiriyordu, işte ben bu adamı bu yüzden seviyordum, her ne olursa olsun düştüğümde kaldırdığı için, içimdeki kalbi acıyan nefesin kalbini elleriyle birtek o sarabildiği için! beni omzumdan sarmalayıp hemen merdivenlere yönlendirdi ve hemen aşağıdaki bahçeye götürdü, hızlıca kollarından ayrıldım önce şaşırmışçasına bakıyordu, ama ben onun omzuna atladığımda, karşılık verdi, kulağına usulca fısıldayarak "Sen nasıl bir adamsın" dedim ağlamaklı sesimle "Nasıl?" dedi benim gibi fısıldayarak. "Kalbime öyle bir dokunuyorsunki ne acı kalıyor, ne keder, derman oluyorsun sen bana be adam!" bu sözlerimle daha sıkı sarıldı ve "O zaman alışsan iyi olur çünkü bu adam senin kalbine yer kurup gerekirse orda yaşayacak!" Utanmıştım, sen zaten ordasın! tam diyecekken aklıma o mesaj konusu geldi. Aniden kendimi Tahirden ayırdım, "Tahir!" "Nefees!" "Ben sana mesaj konusunu açmışmıydım?" "Ne mesajı?" "Ya bir bana çok yakında orda olucam birlikte hiç ayrılmamak üzere hayat kurucaz falan diye saçma sapan boş bir mesaj atmıştı." Tahir deli deli bir sağa bir sola doğru bakarak beni dinliyordu "Kim bu şerefsuz?" "Bende onu söylicektim o kişi annemde olabilir belki" aniden durdu ve gözlerini gözlerime değdirerek, "Hee doğru dedun ha oni!" bileğimden nazikçe tutarak okulun içine soktu ve hızlıca merdivenlerden çıkmaya başladık. Sınıfın kapısına geldiğimizde annem yere çömelmiş elleri ensesinde yüzü yere eğik birşekilde oturuyordu. Bizim yaklaşan ayak seslerimizi duyunca hemen kafasını kaldırdı, beni baştan aşağı süzdü ve ayağı kalktı, "Kızım, y-yoksa beni af mı ettin?" dedi umutla bakan gözlerle, boğazımda istemsizce yine bir yumruk oluştu "Öleceğimi bilsemde, asla seni affetmem, öleceğimi bilsemde o bok çukurunda beni bir başıma bırakıp gittiğini unutmam!" dedim boğuk sesimle, umutla bakan gözleri, yerini umutsuzluğa bırakmıştı biz o şekilde bakışırken tahir beni o durumdan kurtarıp araya girdi "Nefese o mesajı gönderen senmiydin?" annem aniden kafasını Tahire döndürdü korku dolu gözlerle bakıyordu ona, "NEFESE, O, MESAJI, GÖNDEREN, SENMİYDİN!?" Annem kafasını onaylarcasına aşağı ve yukarı salladı, "Derdin ne senin?!, buraya gelip birlikte yeni hayat kurmamızımı sanıyordun, mutlu mesut yaşayacağımızı falan." Birden bağırdım "Herşey o kadar kolaydı sanki!" Benim bağırmamla sınıfın kapısı açıldı, coğrafyacı kafasını uzattı arkadanda diğer öğrenciler. "Bir sorunmu var Nefes?" dedi anneme bakarak, ben hocaya dönmeden annemin gözlerinin içine öfkeyle bakarak "Hayır hocam yok!" dedim sakince. Sonra hoca tekrardan bize bakıp yavaşça kapıyı kapattı. "Neden ya neden? Niye canımı yakıyorsun? Defolup gitmişken niye geliyorsun?!" Yutkundum ve daha sakince devam ettim, boğazımdaki yumruk her kelimemde dahada artıyordu içimdeki acının alevleri dahada artıyoru. "Git, birdahada gelme ANNE! Annem yüzüme sonbirkez kinle daha bakıp arkasına dönüp gitti, yine beni bıraktığı izle yanlız bırakmıştı.
*
*
*
*
Tahirin yine beni kalemin ucuyla delercesine dürtmesiyle uyandım (Komiklikler, şakalar, espiriler falan filan) "Tahir birgün o kalemi sana sokucam o olucak!" Kafamı kaldırdım, herkez yerinden kalkmış, belliki tenefüstü. (Çok zekisin be Nefes! Jdjgjf) "Ne istiyorsun ya niye dürtüyon yine?" Kollarımı bağdaş yapıp kafamı tahire doğru dönerek yattım. "Ne yapmamı bekliyorsun benim?" "Kalk gezelim" şaşırmıştım ilk defa böyle birşey istiyordu"Benimlemi?" "Eveet, elin ayağın var gibi gözüküyor" "Komik! tamam kalk gidelim" dedim, ayağa kalkkarken, oda ayağa kalktı biz yan yana birlikte aşağıdaki kantine doğru yavaşça ilerledik, Tahir kafasını bana dönüp "Niye daha önce söylemedun?" dedi, "Neyi?" "Şu mesaj olayını" "Korktum, eğer o kişi annem değilde sana zarar verebilecek bir başkası olsaydı, asla sana söylemezdim çünkü sen benim peşimden ayrılmazdın dahada korumacı davranırdın bende o zaman o kişi sana zarar verir diye korkup söylemedim" "Yani binevi beni korumak için" "Evet" desim gözlerimi kaçırarak, Tahirse benim gözlerimin içine bakabilmek için yüzünü yüzüme dahada yaklaştırdı ama ben kafamı diğer tarafa tamamen çevirerek bu olayı çözdüm.
Kantinin kapısına yaklaştığımızda, Murat, Fatih, Akın,Mert oturuyorlardı, bide Berrak vardı. Berrak ve fatih el- ele tutuşuyorlardı. Biz yan masadan sandalye çekip oraya oturduk, "Selamünaleyküm kardeş" dedim, "Aleykümselam" dedi herkez aynı anda "Bro naber?" dedi elini Tahire uzatan Akın, ama Tahir elini tutmayıp delici bakışlarını Akına gönderdi. "Haa ben anladım, neyse bro canın sağolsun" Ben bir Tahire Bir Akına bakarken "Noluyor sizin aranızda ya?" dedim. Murat "Bak şimdi Ballı Çörek-" Tahirle aynı anda "Ballı Çörek ne lan?" dedik, Tahirin ses tonu daha kızgın ve her an patlayacakmış bir volkan gibiydi, benimkisiyse Ne saçmalıyon aq? dercesine bir ses tonuydu. "Kuymağımda diyebilirim" dedi sırıtarak. Tahir dişlerinin arasında "Abicim, etma! Eceline kafa atıyosun!" dedi. "Harbiden, karşim bro dersin anlarım, karşim dersin anlarım Kuymak ne?! Yada ballı çöreğim, o nedu da?!" dedim şive yaparak Tahirin siniri yerine pis pis sırıtmaya bırakmıştı. Tahir "Yakışııır!" dedi, Saçımı savurarak "Ne sandın?" dedim. Biraz bakıştık, sonra gözlerimi ondan kaçırdım, Murat arkamdan birine bakıyordu, "Neye bakıyon lan zırzop?!" arkamı döndüm, yan masamıza oturmuş, bizim masaya bakan Nazarı gördüm, hemen ayağa kalkıp yanına gittim, ben kalkınca oda kalktı "Selam Nazar?" dedim, yüzüne yapmacık bir gülüş oturtarak "Selam" dedi. Masaya tekrardan dönüp baktığımda Tahiri kesen bir adet Mercan gördüm "Gözün bozulacak gözün!" dedim, hemen kafasını bana döndürüp "Sanane be!" dedi, "Ha yani bozulmaz diyorsun" dedim sakince, "Hee, diyrım! Varmı?" Aslında banane, ben onun hiçbirşeyi değildim, ne kardeşi, ne kuzeni, nede Sevgilisi. Kendimi toparladım, "Haklısın, banane" dedim, her ne kadar umursamaz bir tavır takınmaya çalışsamda olmuyoru yine içimde biryerlerde bana acı veren birşeyler vardı.Bu sözümle Tahir bana şaşkın şaşkın, anlam veremeyen bakışlarla bakmaya başladı, aynı şekilde diğerleride. Önüme dönüp Nazarla konuşmaya devam ettim, "Neyse, görüşürüz" diyip yüzüme samimi bir gülüş takındım. Masaya gidip tekrardan oturdum Murat hala Nazara bakıyordu "Ağzının suyunu sil, ağzının suyunu" dedim, "H-ha?" diyip zorlada olsa bana baktı "Diyorumki, ne kestin kızı bee, yeter rahat bırak sal kızı artık" Berrak hemen söze atıldı "İstersen birşeyler ayarlarız Nazarla kardeşim, kasma!" "Ciddenmi?" dedi gözleri parlarken Murat, Bende o sırada söze atıldım "Tabii ya, sen bizi ne sanıyorsun, biz Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarız (sözün öyle olduğundan pek emin değilim ama djfjdj) rahat ol karşim"
Murat gözleri parlarken yine bana döndü "Helal bee, favori kızlarım sizsiniz bundan sonra kar-" Tahir ve Fatih bor anda Muratın sözünü kestiler, ikiside dişlerinin arasında "Yavaşş" Murat kedi gibi pısarak "Tamam ya sanki ne dedik!" Ben "Harbiden abartmayın bukadar abi ya" diyip kafamı sandalyeye yasladım,Berrak sırıtarak "Ben Fatihi anladımda, sen neden atıldın Tahir?" Doğru! Tahirde zaten şu sıralar bir haller vardı, Muratla konuşmama bile kızıyordu, kafamı hemen kaldırıp sırıtarak tahire baktım tahir yüzüne fener tutulmuş kedi gibi bakıyordu "Yani şeyy bu şerefsuzun sağı solu belli olmuyor,her an birine yavşıyabiliyor, ben o yüzden şey ettim" Ben sırıtarak sorumu ona yönelttim "İyide, bizde o şeyin sebebini soruyoruz" Tahir bana delici bakışlarını yollarken zil çaldı, bizde sınıfa çıktık, herkez sırayla sınıfa girdi, biz tahirle en arkada kalmıştık, hemen beni kolumdan sertçe kavrayıp sürüklemeye başladı, e tabiki Tahir Kaleli sizi sürüklüyorsa, elbetteki onun kolundan orda ölsenizde kurtulamazsınız. Beni hızlıca bir sınıfa sokup kapıyı kapattı, ve dibimde bitti. Burun burunaydık, nefesi tenimin her zerresine değdiğinde adeta eriyordum, nefes nefese kalmış sesimle fısıldayarak
"beni niye buraya getirdin?" Oda aynı şekilde nefes nefese fısıltıyla "Konuşmamız gerek" "Ne konuda?" "Murat konusunda" "Neden" "O şerefsizin teki, kızlarla sadece takılmak için takılıyor." "Ama ben ona sadece arkadaş olarak yaklaşıyorum, hem sen bana neden bunu söyleme gereği duydunki?" "Çünkü-Eveet, bu sefer ben burda kestim kapı falan açılmadı yani. Neyse buda bir süpriz bölüm birdaha görüşmek dileğiyle esen kalın efenim! (Lütfen bu emeğime karşı vote atmayı unutmayın öpüldünüz 🖤)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdamısın Sen?
Ngẫu nhiênTenim törpülenmiş gibi hissiz, ama teninin yumuşaklığı hafızamda. Kokun az önce yastığından başını kaldırmışçasına taze burnumda. Ve tadı dilimin ucunda dudaklarının, ne yesem, ne içsem, ne çeksem geçmiyor. Unutulmaktan korkar gibi saklanmış. Yutkun...