"Kim? Yerime koyduğun kim?
Başını omzuna koyup ağladığın kim?
Umutla baktığın kim?
Aşka davet çıkaran?"Tahirin Dilinden;
Elimdeki poşetler, avuçlarım arasından kaydı. Yalan yok, kıskandım.
Ama o adamın ona benden daha güzel bakmasını. Onun bana baktığından daha güzel ona bakmasını.Evet, yanına gidip bir yumruk geçirebilirdim. Ama yapmadım, ayaklarım gitmedi, ellerim yapamazdı. İhanetti, yalandı, aşk? Aşkı sorgulatan. Umudumu yitiren, ruhumu benden eksilten.
Yıpranmış bir çocuk gibiydim o an, hani böyle bir çocuğun yere düştüğünde dizinin kanamasındaki masum bir acıydı bu, daha fazla acıyordu benimki ama. Daha derindendi.
Gözleri, aşkla başkasına deydi. Teni, başkasında alevlendi. Ne yapabilirdim? Hiç, hiçbirşey. Tıpkı bir hiç olduğum gibi.
Poşetler usulca yere düştü, sessiz sedasız. Yanağımdan sakallarıma karışan göz yaşımla. Süzülen ruhuma..
Hoş, poşetler halbuki sessiz sedasız düşmüştü. Masum bakan ama yaptığı şeyin masumca olmadığını bilen bakışlarla bana kafasını çevirdi, yanındaki adamda öyle.Tebessümü silindi, gözlerini korku kapladı, bedeninide. Ki elleri arasına aldığı o adamın ellerini bıraktı. Tek seferde o adamı itti. Tek kalemle kalbimden onu silişim gibi.
Adam, bir bana bir ona baktı, şaşkın değildi, aksine bana doğru gelmeye başladı. Poşetlerin üzerinden adımımı atarak merdivenlerden aşağı hızlı adımlarla iniverdim.
Yokluğuna alışamayacaktım, ta ki bitti bu ayrılık derken. Bıraktığı bu iz gibi. Tamam, ne ben artık ona gelirdim, ne de o bana şu iki cihanda.
Bir veda..
Bir vazgeçişle bırakılacaktı. Yazık, benim bırakılışım gibi. Ödeşecektik belkide, her ne kadar adil olmasada.
Bir vazgeçişle, bir mürekkebin bir kağıtta bıraktığı izle.Sonrası..
Kimin umrunda?.
.
.
.Adam ardımdan bağırdı "Tahir!!" Ardıma baktım, Ama onun, o adamın kolunu çekiştirmesini görünce geri dönmeme kararı beynimde kesinleşti.
Bir mektupla, sessiz sedasız, umutsuzca gitmek. Çokça cazip geliyordu. Öylede yapacaktım.Parmak uçlarıma kadar yankılanan uyuşkluk, göz pınarlarıma nüfus edememişti. Usulca yanaklarımdan süzüldü yaşlar. Ve nefes, arkamdan bağırıyordu. "Geri dön!" Çok geçti, çoktan arabaya atlamış ve yola baş koymuştum bile.
.
.
.
.
Komikti, birkaç gün önce sarılarak kokusunu içime çekiyordum, ya şimdi? Koca bir boşluktu adeta.. Koca bir hissizlik. Elimde dudaklarıma götürdüğüm sigaramla, son kez göz gezdirdim şu elveda ettiğim kağıt parçasına, son kez sarf edebileceğim sözler varmı ona baktım. Emindim, yoktu.
Abartıyor gibi görünebilirdim ama herşey bilindiği gibi değildi, onun o adama bakışını gören herkes kesince bitirirdi. Öylece içten, öylece ait bakıyordu.
Peki neden bana adım attı? Neden tekrardan inandırdı? Hiç bilmiyorum, bir önemide yoktu zaten.
Mektup;
Beni yansıtıyor, içimdeki ve kalbimdekileri.Ne mi?
"Sevgilim, buraya kadarmış. Hala sana olan aşk kırıntılarımdan bu hitabım. Hala sana olan sadakatimden. Gitmek zorundayım..
Nedenmi?
Bakışların.. fazla etkileyiciydi, fazla büyüleyici, içimi cız ettiren türden. Fazla güzeldi, eşsiz. Bana bile benliğimi hatırlattırdı, varlığımı ve bütünlüğümü. Sonra bizi hatırlattı, kokunu, ve bu hikayeyi.
Her anı, gece yıldızlara baktığında, ışıldayan gözlerini hatırlattı bana. O kadar ki eşsizdi. O anki bakışınla eşdeğerdi.Ama bana değildi bu bakış, isterdim. Hemde çok. Ama zorlamaklada olmuyor. Gözlerin hep başkalarına bakarken böyle ışıldasın isterim. Benden daha çok hakkettiğin biri olduğunu hatırlattı o adam bana. Daha çok sevdiğin.
Daha çok sevebileceğin.Sana tek sözüm, bu satırları okuduktan sonra sadece gidişimi bilmeni istemem. Ona git, onda huzur bul. Ona sarıl ve yine ona öyle bak. Onunla mutlu ol.
Ayakların göl, başın deniz olsun. Hiçbirşeyin özlemini çekmeyesin.
Tahir.. "
Nefes'ten;
Çok uzun zaman oldu, herşey biteli. Gözyaşları kurudu, ruh teslim edildi, umutlar yitirildi, kalpler kırıldı.Elimde yine her satırını ezberlediğim o kağıt parçası. Her seferinde gözyaşlarım damlıyor üzerine. Gözyaşlarımla yıpranıyor sadece kağıt.
Gitti, herşey bitti. Kimse ne biliyor ne ulaşabiliyordu ona. Ben dahil. Hoş, ulaşsa dahi benimle mi konuşucaktı?
Kağıdı yine nazikçe katlayıp yanımdaki masaya koydum. Elime telefonu aldım. Balkona çıktım, aradım. Yine onu aradım. Açmadı.
Bende sesli mesaj bıraktım."Sevgilim, sana bu hitapla yaklaşmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü aklımda ve kalbimde hep böyleydin. Önceki sesli mesajlarımda hep seni özlediğimden bahsettim, hayatımın nasıl gittiğinden. Biliyorum çünkü ne kadar gitsende bi parçan hep bende. Aklının ucuna hep ilişirim.
Orada gördüğün adam ağbeyimdi. Yıllar sonra gelen, hiç haberimin olmadığı. Daha doğrusu babamın onu zorla başka bi aileye sattığı. Beni bulmuş, görüşüyorduk bi kaç haftadır. Yanlış anlarsın diye söylemek istememiştim. Keşke söyleseydim. Herşey böyle olmazdı.
Neyse, ben yine sana 10000. sesli mesajımı bırakiym. Belki kafan eserde dinlersin.
Seni seviyorum Tahir. İnan bana. Herşeyden çok"
Yazardan;
Nefes telefonu eliyle sıkıştırıp bir iç çekerek içeri girdi. Kendine sakinleşmek için bir su aldı. Ve içti, bardağı tezgaha koyduğu sırada kulağına bir melodi çınladı.
Evet, bu telefonun sesiydi, koşarak telefonu titreyen elleri arasına aldı. Tahirdi arayan, gözleri parlayarak, hafif mutluluk göz pınarlarına bastırırken fazla beklemeden telefonu açtı.
"A-alo!"
"Nefes" dedi Tahir ufak bir iç çekişle. Duraksadı sonra.
"Sesli mesajları dinlemediğimi kim söyledi?" dedi devam ettirerek.
Nefes hafifçe güldü.
"Dinlemişsin."
"Dinledim"
İkiside bir an durksadı ve aynı anda iç çektiler. Tahirin boğazı düğümlenmiş bir şekilde içinizi cız ettiren türden sözleri döküldü ağzından.
"Özledim"
Nefes ufakça duraksadı, tökezledi ve yüzünde oluşan tebessümle cevap verdi.
"Bende özledim, aklının almayacağı türden hasretle"
.
.
.
.The End
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdamısın Sen?
RandomTenim törpülenmiş gibi hissiz, ama teninin yumuşaklığı hafızamda. Kokun az önce yastığından başını kaldırmışçasına taze burnumda. Ve tadı dilimin ucunda dudaklarının, ne yesem, ne içsem, ne çeksem geçmiyor. Unutulmaktan korkar gibi saklanmış. Yutkun...