Gözlerimi kapatmamla, nefesini ve dudaklarının yumuşaklığını tenimde hissetmem bir oldu, öyle nazik öpüyorduki, kıyamıyordu sanırsam bana, ama benim içimdeyse onun dudaklarını parçalama isteği doğuyordu adeta ama bu karşılık vermemle dudaklarını dahada hissetmemle son buldu. Dudaklarımız birbirine kenetlenmiş, alev alıyorduk ikimizde, birden kapının çalmasıyla ikimizde ayrıldık, nefes nefeseydik, asiye ablaydı bu "Gız nefees" Tahir hemen ders masama ilerledi ve eline geçen ilk defteri aldı "Defterini almaya geldim tammamı?" Dedi, kafamı onaylarcasına salladım, ve geri adım atarak kapıyı açtım, Asiye abla beni ve Tahir gördü, "Oy nenem, ula senun ne işun var burda?" Dedi sırıtarak. Tahir elindeki defteri kaldırarak, "Görmüyormusun yenge, defteri almaya geldim." Dedi, asiye abla sırıtmaya devam ederek "Ula niye dudaklarunuz kızarmuş o zaman?" O an ben yerin bin kat derinine inmiştim sanırım, "Asiye ablaa, sen ne dicektin bana?" Diye söze atladım durumu kurtarmak için "Hee, uyumaduysan gel biraz aşağuda oturalum diyecektum ama işun varsa" "Tamam sen git ben geliyorum" dedim. Asiye abla arkasına baka baka gitti, hemen ardından kapıyı kapattım. "Hadi başkası daha bizi yakalamadan git sende" Burnumun dibine kadar yine yaklaştı, kalbim yine çarpmaya başlamıştı, "Bikere sevgilim de gidim" "Ne? Tahir saçmalama git hadi!" "Ben o sözü ağzından alırım ama" "Demaa! Nasıl olacakmış o?!" "Görürsün yarın" diyip çıktı, bende arkasında çıktım ne demek yarın görürsün ya? Asiye ablanın yanına indim, çekirdek çintleyerek televizyon izliyordu, bir yandanda sövüşlerdeydi "Ula ne şerefsuzsun sen, gül gibi kizu aldataysun!" Bende yanındaki kaseden bir avuç çekirdek alıp izlemeye başladım, işin garip tarafı 2 dakikada bende asiye abla gibi olmuştum bir yandan sövüşlerde, bir yandanda çekirdek yiyordum. Sonra merdivenin kenarına yaslanmış Tahir ve mustafa abiyi farkettim. Asiye ablada farkedince "Ula ne bakaysunuz!" dedi, İkiside sırıtırken, Tahir yüzünü toparladı "Ula uyutmadunuzki, sabahtan beri adama sövüyorsunuz" "Napalım oda karısını aldatmasaydı!" dedim. "Hee sövmeyelimde nedelim?" dedi Asiye abla, Mustafa Abi "Hee doğri diysın Asiyam", "Sen hiç benlan konuşma mıstafa, bu gün burda yatacağum ben!", sonrada ekledi, "Yada ben niye yatayrum ya, sen yatacasun!" Diyip saçını savurarak yukarı çıktı. Biz onları Tahirle sırıtarak izlerken kendimi toparlayıp, Tahirin elinden tutarak yukarı çıkardım, garibim mustafa abiyide en son çekirdek çintlerken görmüştüm. Tahirin elinden çekiştirerek yukarı çıkardım, ve kapısının önünde durdurdum. "Hadi geç yat sabah erken kalkıcaz" diyip elini bıraktım tam odama gidecekken, elimden tutup kendine çekti ve "Gitme!" "Neden?!" "Kokunu özlerim" "O zaman birazdaha özle çünkü ben KENDİ odamda yatıcam" diyerek odama girdim ve ardından hemen kapıyı kapattım tahir tabiiki kapıya gelip kırarcasına çaldı ama ben açtımmı? Asla!
*
*
*
*
"Ya sıkacam kendi kafama o olacak!" Ama bu sefer alarm değil telefonum çalıyordu, gözümü açmadan ve yataktan doğrulmadan komidine uzandım ve telefonu alıp açtım "Ne var ya!" "Sanada günaydın Nefesim!" Ne? Nefesimmi?! "Tahir?!" "Buyrun benim" "Yavrum salakmısın niye yan odadan arıyorsun" "Gelip öperek uyandırmalıydım dimi nefesim?" Yüzümde kocaman sırıtmayla "Eveet" "Bekle geliyorum" diyip yüzüme kapattı. 2 dakika sonra kapı dan diye açıldı, gelen kim elbette Tahir Kaleli "Hoş geldin Sev-" ve sözümü tamamlayamadan buz gibi suyu yüzümde hissetmem bir oldu, hemen yataktan doğruldum Tahir ve yangazlar karşımda hiç utanmadan duruyordu, "Siz bunu yaparak ölüm fermanınızı imzaladınız!" ben atağa geçip üstlerine saldırmaya çalışırken Tahir beni hemen kucakladı, "Bir kere sevgilim de bırakim" "Sen benden bok beklersin artık o kelimeyi!" Murata dönüp "Karşim senden hiç beklemezdim bu sümsüğün aklına uyacağını"(İç ses: sümsük? Sümsük senin babandır!) Murat dudağını büzerek ve küçük emrah duruşuyla "Affet başkan, emir kuluyuz!" dedi, O an o bana o kadar tatlı gelmiştiki, Tahirin kucağından kayarak Kuala gibi Muratın boynuna sarıldım, "Ya ben sana kıyamamki yhaaa!" Fatih ordan "Yenge biz evlatlıkmıyız" diyince hemen onunda boynuna sarıldım Tahir "Hani bana diye baksada" "Bakma öyle onu bana bunu yapmadan önce düşünücektin" dedim, ve kolumu yangazların boynundan ayırdım. "Hadi çıkın elimi yüzümü yıkayim üstümü değiştirim gelicem bende." Onları teker teker dışarı çıkardım ve bende çıktım banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, sonra dişlerimi fırçaladım ve yüzümün bazı bölgelerini kapatıcıyla kapatıp odama gittim, üstüme birşeyler geçirdim ve aşağı indim. Kahvaltı hazırdı, bende hemen oturdum "Asiye abla kusura bakma kalkamadım" "Yok kuzum önemli değul afiyetle ye" Biz kahvaltı yaparken herkez çok sessizleşmişti ama bu sessizliği saniye anne bozdu "Ben yaylaya gidecım" Hepimiz; "Ne?" (Oğuzhan Uğur kospilav gjdjg)
"Hee doğru duydunuz gidecım, valizim hazurdur, haberinuz olsun dedum" Musatafa abi "Ana niye da?" Ben hemen söze atıldım "Bencede gitmeli, herkezin biraz kafa dinlemeye ihtiyacı var", Saniye anne bana bakıp kafa salladı ve "Beni anlayacağuni biliydım" dedi, Mustafa abi çayından bir yudum aldı ve ayağa kalktı "o zaman hayde, kalk! senu bırakurum sonra ordanda işe geçerum" Yangazlar, Tahir ve bende ayaklandık hep birlikte çıktık. Ben Tahirin arabasına yan koltuğa geçtim bunu fırsat bilen hödük bey "Affettinmi beni?" dedi, "Henüz değil, hemen herşeyi fırsat bilmesene!" "Tamam da tamam, sonuçta bu lafları yediricem ben sana!" Ben bu lafın üstüne sezsiz kalmayı tercih ettim, ama deli gibide ne olacağını merak ediyordum. Okula geldiğimizde arabadan indim ardımdan hemen Tahir gelip, elimi kavradı. Sonrasındada yangazlar geldi, ben tahirin gelip elimi kavraması şokundan çıkıp okula doğru ilerledim benimle birlikte onlarda ilerledi. okulun içine ilerlediğimizde Mert ve Akının kürsüde olduğunu elindede mikrofon tutuyorlardı, Tahiri görünce kürsüden indiler, elimi bıraktı ve o geldiğinde onun eline verdiler, ben hala ne olduğunu anlamamıştım, murata dönüp "Kanki noluyor burda?" "Birazdan ilan-ı aşk gelicek Nefes az sabır!" Muratın o sözleri kulağımda çınlıyordu, kalbimin atışlarını kulağımın içinde duyabiliyordum, içim kıpır kıpır, böğrümde kelebekler uçuşuyordu sanki. Tahir mikrofonu alıp konuşmaya başladı."Evet iki dakikanızı buraya ayırın bi"
Herkez oraya yavaş yavaş toplanmış pür dikkat Tahiri dinlemeye başlamıştı."Şu kadının" beni göstererek;
"Şu kadının kılına zarar gelse, hepinizi sikerim! O kadının her zerresi benimde her zerrem ben neysem, onada o olacak, ha olmazsa Ananızı avradınızı, neyse...
Ben bu kadının kokusunu içime çekerken huzur buluyorum lan, yüzünün her ayrıntısına bakmak bana keyif veriyor. Ben bu kadını çok seviyorum!Nefes! Yaptığım eşşeklik içonde özür dilerim. Bu kadına yavşayan olursa elini götüne sokar çıkartırım, sonra birdaha sokar birdaha çıkartırım. Ha şu murat şerefsizinide Nefese yavşarken görürseniz hiç çekinmeyin iznede gerek yok ağzını yüzünü kırın. Hadi eyvallah!"Diyip kürsüden indi, gelen geçen bana bakıyorsu, Tahirde bana doğru yaklaştı, her adımında dahada kalbim çarpıyordu, her adımında daha gözlerim kamaşıyordu, bu adam beni benden alıyordu, Yanıma kocaman bir sırıtmayla gelip "Affetinmi şimdi?" dedi, affetmedim diyip süründürsem e bu özürede kimse hayır diyemez, diyende çarpılsın bir zahmet. "Affettim" dedim, "O zaman sevgilimi söke söke alıyormuyum?" "Hayır o ne ya ben sana pislik diyim, bu onun yerine geçsin" "Onada kabul be Nefesim!" Sonrasında arkamdan bir ses yükseldi "Tahir!" Arkamı döndüğümde koskoca okul müdürü karşımızda duruyordu, Murat eğilip "Jest yapıcam derken boku yedin abi" dedi sırıtarak. Bencede öyle olmuştu Jest yapıcam derken boku yemişti.
(evet arkadaşlar, bu gün sizlerle Tahir'e kışkırtma yaptık. Beğendiyseniz aşağıdan beğenmeyi unutmayın, ve kanalıma abone olmayıda bir dahaki videoda görüşmek üzere bay bay!) Şaka bir yana umarım keyifle okumuşsunuzdur, emeğime karşılık vote atmayı lütfen unutmayın.🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdamısın Sen?
De TodoTenim törpülenmiş gibi hissiz, ama teninin yumuşaklığı hafızamda. Kokun az önce yastığından başını kaldırmışçasına taze burnumda. Ve tadı dilimin ucunda dudaklarının, ne yesem, ne içsem, ne çeksem geçmiyor. Unutulmaktan korkar gibi saklanmış. Yutkun...