6

2.9K 124 74
                                        

DIE POTATO DIE

Azula:
Gidiyorum euueueueheh
Starbucks'a gideceğiz

Luke:
Öpücük almasına izin verme

Azula:
Oradan bakılınca mal gibi mi duruyorum?

Kelsey:
Evet

Michael:
Evet

Luke:
Evet

Azula:
Sağolun ya

Calum'ın whatsapp'ından

Ashton piçi

Calum:
Bir de öpücük falan diyor
Şu Luke'ı ölesiye döveceğim
Burada haşmetli kudretli Calum Hood varken Stiles sadece benim yumruğumun tadına bakabilir

Ashton:
Yaaaaaaaaaaaaa
Ama ben düştüm
Kötü çocuğum benim
Grrrrr

Calum:
İki dakika insan ol
Patates püresi hazırladım

Ashton:
Niye

Calum:
Stiles'a fırlatırız diye düşündüm

Ashton:
Ben...
Şey düşünmüştüm
Stiles, Azula'ya sarkarsa
Kafenin dışına çıkarıp döveriz
Ama bu da iyiymiş

Calum:
Senin dediğin gibi yaparsak
Azula ikimize de tekmeyi basar tanımıyor musun onu?

Ashton:
Evet ama
Bundan önceki bilmem kaç kişiyi dövdüğümüz de böyle olmadı

Calum:
Galiba Stiles'a önem veriyor
Ne bulduğunu zaten anlamış değilim çocuk bir kere kasıntı

Ashton:
Boşver kanka kaşardı zaten

Calum:
Kendimi keseceğim

👽👽👽

Azula, evden çıktığını mesaj attığında üstüme kapüşonlu bir hırka ve siyah kot ceketimi giyip, güneş gözlüğü taktım. Gerçi Azula, benim burnumu 2726336 kilometre öteden tanıyabilirdi. Beraber geçirdiğimiz çoğu zaman sürekli burnumla oynar fotoğrafını çekerdi. Stiles'ın burnu ise yamuktu bir kere. Gerçekten hayat hiç adil değil. Bu hayat bana kendi ellerimle patates püresi yaptırmıştı...

Ashton ile buluşup gittikleri kafeye doğru yavaş adımlarla ilerliyorduk. "Daha önce hiç Starbucks içmedim." konudan oldukça uzak bir şey söylediği için kaşlarımı çatıp ona baktım. "Bu hiç umurumda değil."

Beni duymamış gibi elinde ki çikolatasını ısırdıktan sonra konuştu. "Sen hiç içtin mi?" teslim olmuş gibi omuzlarımı düşürdüm.

"Azula hassas dönemlerinde Starbuck'a gelmeyi çok seviyordu." Ashton yüzünü buruşturdu. "Yani çok kez içtim."

Ashton boş muhabbet döndürürken on belki on beş dakika sonra kafenin önüne gelmiştik ki Azula ve Stiles'ı sarılırken gördük. Kendimi Civil War'da Bucky için Yüzbaşının yalan söylediğini öğrenip beyninden vurulmuş Tony Stark gibi hissettim. Bu ikisi hangi ara bu kadar samimi olmuşlardı. Ben Azula'nın babası ve bizim dışımızda -akrabaları saymıyorum çoğunu sevmiyor- sarıldığını görmemiştim. Ben gördüklerim karşısında zoraki bir şekilde yutkunurken Ashton'da çikolatasını düşürdü. İkimiz aynı anda birbirimize baktıktan sonra boğazımı temizledim. Tekrar Azula'nın olduğu yere döndüğümde, Stiles'ın koluna girmiş, kafenin içine giriyordu. Onlar siparişini verip oturana kadar Ash ile dışarıda beklemiştik.

Onların hemen arkasında ki mamaya oturup konuştuklarını dinlemeye çalıştım. Tabii bunu da usta Ajan H olarak telefonumu masalarının altına ses kaydını açıp ittirdiğim de kolaylıkla başardım.

İlk başlar da oldukça normal konulardan konuşurken birden Stiles'ın masanın altından Azula'nın bacağına dokunduğunu gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Alnımda ki damar attığında çenemi dahası mümkünmüşçesine sıkarken patates püresi olan kaptan birazcık alarak elimde top haline getirip elimden geldiğince farkettirmeyecek şekilde Stiles'a fırlattığım gibi kafamı aşağı eğip yerden bir şey alıyormuş gibi yaptım. Çünkü ikisi de şaşkın bir şekilde bizim olduğumuz tarafa dönmüştü. Ashton doğrulabileceğimi söylediğin de tekrar düzgün bir şekilde oturdum ve onları seyretmeye bir yandan da alt dudağıma eziyet etmeye başladım.

Stiles hiç komik olmayan espriler yapıyor ve Azula'da buna hunharca gülüyordu. Bu kız gerçekten salaktı. Ben dayanamayıp yüzünün ortasına bir tane daha püre attığımda Azula aniden sandalyesinden kalkıp bize dönüp bağırmıştı. "Calum Hood!"

Bir anda gelen sıçıp sıvama hissinden kendimi arındırarak omuzlarımı salladım. "Tanımıyorum."

Dibime girip yakamdan tuttuğu gibi beni ayağa kaldırdı. Sanırım anında pişman oldu çünkü kendisi 1.56 falandı. Gözleri dolu bir şekilde bama bakıyordu. Azula sinirlenince genelde ağlayan biriydi. Bu sefer kendini zor tutuyor gibi gözüküyordu. Ama yaptığımdan pişman olmadım. Gevşek olacak değildim ya.

"Artık bu tavırlarından bıktım usandım." ellerini yakamdan çekip beni ittirdi. Tüm gözlerin üzerimizde olmasının yanı sıra Stiles'ın için3 içine gülmesi beni sinirlendiriyordu.

Ashton ayağa kalkıp Azula'nın omuzlarından tuttu. Stiles, Ashton'ın elini ittirdi. Yaptığına karşılık tek kaşımı kaldırdım.

"Buradan defolup gitmek için sana şans veriyorum."

Beni dinlemeyip hiçbir adım atmadığında gözlerim, Azula'nın yeşilin en güzel olan gözlerine gitti.

"Hala ama hala hayatıma karışıyorsun." ellerini saçlarına götürüp çekmeye başlayınca onu durdurmaya çalıştım. Hıncını benden çıkaramadığı için kendinden çıkaracaktı. Ellerini benimkilerden kurtarıp bağırmaya devam etti. 

"Bırakta biraz kendi başıma olayım. O kadar bencil bir insansın ki bana danışmadan sırf sen hoşlanmadın diye hayatıma giren insanları benden uzaklaştırıyorsun."

"Azula... Seni korumaya çalışıyorum."

İşaret parmağını göğüsüme bastırıp konuştu. "Kimse sana beni korumanı söylemedi. Benim korunmaya ihtiyacım yok. Bunu anla! Ben o yedi-sekiz yıl önceki kız değilim. Artık hata yapıp o hatalardan ders çıkaracak yaştayım. Stiles kötü biri mi, bırakta bunu yaşayıp ben göreyim!"

Dilim tutulmuş, gözlerim dolmuş bir şekilde ona bakıyordum. Benim için ne anlama geldiğini anlayamamış olması canımı yakmıştı. Daha bir kaç haftadır konuştuğu biri için bana bunları söylemesini yedirememiştim. Çenemi sıkıp devam etmesini bekledim.

Gözünden bir damla yaş aktığı gibi anında silip hışımla çantasını masadan aldı.

"Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun."

Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun. Beynimde yankılanan bu cümle ile ağlaya ağlaya sigara içtim. O da Stiles ile gitti.

point break 》c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin