9

2.6K 124 28
                                        

Sanırım kimsenin beni anlamadığı o vakite gelmiştim. Luke bile bana destek çıkmamıştı. Çok değişik duygular hissediyorum ve bu kelimelere dökebileceğim cinsten değil. Hata yaptım fakat şöyle bir gerçek vardı ki, grubumuz da benim dışımda herkesin sevgilisi olmuştu. Kelsey bile Michael ile çıkmadan önce birkaç kişi ile beraber olmuştu. Fakat iş bana geldiğin de hepsi birlik olup-sanki Calum tek başına yetemeyecekmiş gibi- konuştuğum çocuğu dövüp benden uzaklaştırdılar. Bundan şikayetçi değilim tabii ki. Sevilmek güzel bir şeydi. Sevilmeyi hissetmek... Benim rahatsız olduğum taraf ise, Calum ve ya diğerleri bana istediği şekilde davranıyordu fakat onların sevgilisi olduğu zaman kendimi geri çekmek zorunda kalıyordum. Bütün ilgi ve alakanın kendi üstünde olmasını isteyen bir kız için bu üzücü bir durumdu. En çok üzen şey ise belliydi zaten. İlk defa grubumuz dışı biri ile eğleniyordum. Stiles iyi ve komik bir çocuktu benim için. Onunla basketbol maçı seyretmek bile güzeldi. Benim düşündüklerimi diğerlerinin de anlamasını istiyordum. Benim düşündüklerime önem vermelerini istiyordum. Benim bir birey olup kararlarımı kendi başıma verdiğimi unutuyorlardı. Onlar için hayatımı 6 kişi yaşamam lazımdı. İş Stiles'a dokunana kadar rahatsız edici değildi fakat iş oraya geldiğinde sevildiğimi değil de önemsenmediğimi düşünüyordum. Onlar da haklı tabii ki. Haksız demiyorum. Calum'a yüklenmem, grupla plan varken Stiles'a söz vermem hataydı ama şu da vardı ki Stiles beni heyecanlandırıyordu. Aklımdan uçup gitmiş olabilirdi değil mi?

Tüm bu düşünceleri kafamın bi köşesine ittim ve dünyamıza döndüm. Stiles kaşlarını çatmış yüzümü inceliyordu. Bir elini yanağıma koyup okşadığında gülümsedim. "İyi misin?"

"Bir şey yok." dermişçesine omuzlarımı kaldırdım. Bu sefer elini çekip iki eliyle de masada ki elimi tuttu. İri gözlerini yeşillerime dikti. "Senin yanındayım bunu biliyorsun değil mi?" iç geçirdim. İhtiyacım olan kişi Calum'du. Şu lanet çocuk ne zaman aklımdan çıkacaktı? Kendime bir bukle küfrettikten sonra Stiles'a başımı sallayıp gülümsedim. Elimden geldiğince samimi olmaya çalışıyordum.

Elimi dudağına götürüp hafif bir öpücük kondurdu. Yüzünde muzip bir şekilde gülümseme belirdiğinde gülüp gözlerimi kıstım. "Şimdi, sen o güzel aklını yormuyorsun." elimi tekrar öptü. "Beraber en büyüğünden bir hamburger gömüyoruz, seni evine bırakıyorum ve mışıl mışıl uyuyorsun."

Kıkırdadım. Ne yani planı beni duba yapmak mıydı? İç sesime göz devirdim. "Saçmala saat gecenin on ikisi. Tişörtümğ giydiğim de sanki üç boyutluymuş gibi durmasını istemiyorum Stiles." diyip gözünün önünde işaret parmağımı iki yana salladım.

Üzülmüş gibi davranıp hemen kendini toparladı. Kafasıyla arabayı işaret ettiğinde ayaklandım. Sandalyede duran sırt çantamı takıp montumu elime aldım. Stiles'da ayaklanıp hesabı ödemeye gitti.

Hızlı adımlarla arabanın ön koltuğuna iliştim. Ellerimi nefesimle ısıtmaya çalışırken Stiles'da bindi. Hiç konuşmadan ikimiz de yolu izledik.

Eve gidecektim ama kendi evime değil. Güzel kalpli Calum Hood'un evine gidecektim. Ona sımsıkı sarılıp bolca özür dileyip yanaklarına sulu sulu öpücükler konduracaktım. Yoksa bu vicdan azabı ile daha fazla dayanamayıp ağrı kesicilerle intihar girişiminde bulunacaktım.

Ben böyle iç sesimle konuşurken evimin önüne gelmiştik. Elimi kapı kulpuna yerleştirirken Stiles'a döndüm. İkimiz de gülümserken birden uzanıp hiç beklemediğim bir şekilde yanağımı öptüğünde yanaklarımı kasıp kavuran sıcaklığı hissettim. Teşekkür edip arabadan indim. Büyük ihtimal eve girene kadar beni izleyeceğini düşünürken çoktan hareketlenip uzaklaşmaya başlamıştı. 'Öküz.' diye geçirdim içimden. Gerçekten öküz. Ellerim donarken aklıma gelip montumu kollarımdan geçirdim. Fermuseı ağzıma kadar çektikten sonra ellerimi ceplerime iliştirdim. Evimiz cadde üstünde olduğu için sesli bir yerdeydi. Bu yüzden korkmadan Calumların yolunu tuttum.

İçimden ona söyleyebileceğim cümleleri seçiyordum fakat hepsi aptalca geliyordu. Dudaklarımı büzdüm. Sanırım doğaçlama gidecektim. Zaten Calum beni affederdi. İçimde bunun rahatlığı vardı. Yani gecenin bir yarısı evine gelmişim, şu tatlı yüzü görmüşsün. Sana sarılıp duruyor, bir zahmet affet amına koyayım.

Kendi kendime sinirlendiğimi farkettiğim de güldüm. Gerçekten salaktım. Ama Calum seviyordu işte affedecekti. Ona sıkı sıkı sarılıp uyuyacaktım. Eminim.

Bu saatte uyumuyordur diye düşünüyorum. Bu yüzden kapıyı var gücümle çaldım. Zaten Joy teyze ölüm uykusuna yatmışcasına asla kalkmazdı. Adım seslerini işittiğimde içimi bir sıcaklık bastı. Kapı yavaşça açıldığında yüzüme masum bir gülümseme takındım. "Merhaba." anlamsız bir şekilde elimi salladıktan sonra yüzümü buruşturdum. Calum kaşlarını çatmış beni izliyordu. Böm böm bakmasına sinir olmuştum. Somurttum. "Çekilecek misin?"

Dakikalardır dikildiğini yeni farketmiş gibi irkildi. Ensesini kaşımaya başladı. "Özür dilerim, sadece seni beklemiyordum." kapıdan çekildi. Ayakkabılarımı çıkarırken konuştum. "Başka biri mi gelecekti?"

Başını iki yana salladı. Gerginliğim gitmişti. İçeri girip mutfağa doğru adımladım. Calum'da peşimden geliyordu. Kendimi tezgaha dayadığımda karşıma geçip sandalyelerden birine oturdu. Konuşmamı beklediğini anladım ve aklımda ki cümlelerin en iyisini seçmeye çalıştım.

"Sana kötü davrandığım için özür dilerim." diye söze başladığım da kahverengi gözlerini bir parıldama aldı. Gülümsedim. "Dünya üstünde ki en gerizekalı kız olabilirim." iki kere kafama vurdum. "Ama sonradan dank ediyor." gülümsedi. Biliyordum! Kendimi şuan zafer kazanmış gibi hissediyorum.

Ağzım kulaklarıma değecek kadar gülerken ayaşa kalktı. Boyu benden epey uzun olduğu için gözlerine bakabilmem için kafamı kaldırmam gerekti. Göz teması kurabilmemiz için yüzüme doğru eğildiğinde büyülenmiş gibi hissettim. Ona böyle yakından bakabilmek iyi hissettiriyordu. Dayanamadım ve yanağını öptüm. Ağzından küçük bir kıkırdama daha çıktığında tekrar öptüm. Kıkırdaması kahkahaya dönüştüğünde ellerini belime yerleştirip beni havaya kaldırdı. Kollarımı boynuna sarıp kokusunu içime çektim. Çok özlemiştim ya. Gerçekten 2 günde olsa şu çocuk kendini çok özlettiriyordu. Kokusunu, gülüşünü, ses tonunu ve güldüğünde küçük gözünün kenarlarında beliren kırışıklıklarını çok özlüyordum. Beni tezgaha oturttuğunda kollarımı boynundan çektim. Başını yere eğip güldüğünde elimi çenesine koyup kaldırdım. "Ne oldu?" aynı şekilde ben de gülüyordum.

Gözlerime bakıp durgunlaştığın da gerildim. Yutkunduktan sonra elini yanağıma koydu. Alnıma hafif bir öpücük kondurduğun da içim kıpır kıpır oldu. Gülümsedi. "Benim de söylemek istediğim çok şey var." daha fazla bekleyemeyecekmiş gibi yerimde debelendim. "Birinden başla o zaman."

Kollarını boynuma dolayıp göğüsüne yasladı. Gözlerimi kapattım. O kadar huzur doluydum ki! Beni en mutlu eden şeyi söyledi. Beni sevdiğini. Bunu bilmek, hissetmek çok güzeldi. İçimden geçirdim. Bende seni çok seviyorum Calum.

point break 》c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin