-Calum-
Azula, saçları da ruhu gibi dağınık bir şekilde yerde otururken Michael kısa sakallarını kaşıyor olduğu yerde daire çiziyordu.
Azula ne kadar da Kelsey'in ağzına sıçmak istese de buna müsaade etmemiştik. Önce ortada ne bok döndüğünü anlamamız lazımdı fakat beynimden henüz bir sinyal gelmemişti. Kelsey'in bizi aldatması hepimizi fena etkilemişken üstüne köstebeklik yapmasını hiçbir şekilde anlamamıştık. Ulan bu nasıl bir şerefsizliktir be. Stiles'a neden Azula'nın fotoğraflarını atıyordu, aklında ki şey neydi hiçbir şekilde anlayamamak beni deli ediyordu. Azula'yı bu kadar üzgün ve aynı zaman da sinirli hiç görmemiştim. Ona nasıl davranacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim onun yanında olmam gerektiğiydi ve olacaktım da. Çözecektim. O iki orospu çocuğuna gününü gösterecektim.
Azula avuç içlerini gözüne geçirmiş sessiz sedasız dururken yanına oturdum. Minik ellerini gözlerinden çekerken ağzından bir mırıltı döküldü. "Bok gibiyim."
Başını göğsüme yaslarken konuştum. "Biliyorum."
Bir elini sol tarafıma yerleştirdiğin de kalbim 'ben burdayım' diye bağırıyordu sanki. Telefonumun titremesiyle burnumu Azula'nın turuncunun en güzel tonu olan saçlarından çekip cebimden telefonumu çıkarttım. Luke ve Ashton Stiles'ın evine gitmişlerdi fakat onun orda olmadığını belirten bir mesaj atmışlardı. Sinirle iç çektim. İş başa düşmüştü anlaşılan.
"Michael."
Ona seslenmem üzerine Azula bedenini dikleştirmiş, Michael hızla bana dönmüştü.
"Haber var mı?"
Dudağımı birbirine bastırıp kafamı olumsuz yönde salladım. "Evde değilmiş."
Ellerini kırmızı uzun saçlarına daldırıp sert bir nefes verdi. "Bu orospu çocuğu nerede o zaman lan!"
Aramızda öfkesine en yenik düşen kişi olarak şuan ortamda ki en sakin kişi olmaya çalışıyordum. Michael'dan da aynı performansı bekliyordum ama haklıydı çocuk. Fakat bu sadece Azula ve onun daha çok stres olmasına sebep oluyordu ve tabii benim de Stiles'ı öldürme eylemine geçmeme.
Kafamı iki yana salladım.
Azula ayaklandığın da onunla beraber bende ayaklandım. "Nereye?"
Omuzundan bana baktı. "Polise tabii ki."
Ellerimi iki yana açıp yüzümü buruşturdum. "Sence bizim gibi ergenlerle ilgilenirler mi?"
Yeşil gözlerini kısıp tamamen bana dopru döndükten sonra burnumun dibine girdi. "İlgilenecekler! Zorundalar!"
Bağırmakta haklıydı. Korkuyordu tedirgin ve sinirliydi fakat işi bu kadar büyütmemeliydi. Eğer cidden biz çözemessek o zaman polis devreye girebilirdi. Ama önce benim Stiles'ı ölesiye dövmem lazımdı. İçim başka türlü rahat etmeyecekti.
Azula'nın kolunu tutup belime doladım ve onun omzuna küçük bir öpücük bıraktım. Diğer elimle saçlarına masaj yapmaya başladım. Bu hep onu rahatlatırdı.
Kapı çaldığın da Michael koşarak kapıyı açtı. Ashton ve Luke gelmişti.
"Oğlum Kelsey'de ortalıkta yok. Beraber gitmiş olmasınlar."
Michael umutsuz bir şekilde koltuğa oturdu. "Nereye gidebilirler ki?"
Luke hiçbir şey demeden yanımıza geldi. Azula'yı benden ayırıp kocaman sarıldı. Ben de Michael'ın yanına oturduktan sonra bu kez Azula'nın telefonu titremişti. Bu oldukça normal bir şeyken içinde bulunduğu durum yüzünden Azula oldukça tedirgin olmuştu. Luke komodinden Azula'nın telefonunu aldığın da kaşları bugün milyonuncu kez çatılmıştı. Hepimiz etrafında toplandığımız da konuştu. "Stiles bir gönderi de Azula'yı etiketlemiş."
Azula benden önce davranıp telefonu aldığın da direk yere fırlattı ve küçük bedenini yere atıp çığırmaya başladı.
"Onları öldüreceğim!"
Michael yerden telefonu alırken bende Azula'yı zapt etmeye çalışıyordum ama nafileydi. Azula güçlüydü ve şuan kendini parçalıyordu. Saçlarını çekiyor, dizlerine vuruyordu. Onu engelleyemeyince ayağa kalkıp dolan gözlerime küfrettim. Kapıya yöneldiğim de Ashton kolumu tutmuştu. "Bir şey yapamazsın."
Kötü olanda buydu zaten hiçbir ley yapamıyordum.
Gece çocuklar bizde kalmıştı. Sabah en erken kalkan ben olmuştum. Aslında hiç uyuyamamıştım. Azula bütün gece ağlayıp durmuş ve ben onu teselli etmiştim. En sonunda dayanamayıp uyuya kaldığın da ise onu izlemiştim.
"Luke ve sen bugün okula gelmeyeceksiniz."
Azula dediğim ile çatalını bana doğru attığında 'ne bok yiyorsun' bakışlarımı ona gönderdiğim de sinirle soludu. "Ne demek gelmeyeceksiniz."
Ashton ayağa kalkıp Azula'nın başına dikildiğin de Azula bakışlarını benden ona yöneltmişti. Ashton omuzlsrına masaj yaparken konuştu. "Okula gidip moralinin bozulmasını istemiyoruz Azula."
Azula, Ashton'ın elini tutup omuzundan ittirdi. "Ne zamandan beri bir avuç gerizekalının düşündüklerini umursar olduk. Bundan utanacak kişi ben değilim."
Arkasını dönüp Ashton'a parmağını uzattı. "Stiles piçi ve Kelsey sürtüğü."
Ayağa kalkıp mutfaktan çıktığın da Luke mırıldanıp onun peşinden gitti. Michael ise hala uyuyordu.
Ashton ile ceketimizi giyip çıkmaya hazırlanırken Azula, ablamın siyah deri pantolonunu ve benim grup tişörtlerimden birini giymişti. Üstüne kendi deri ceketini giyerken bana kaş göz hareketleriyle 'neye bakıyorsun' demişti. Ona gülümseyip cebimden sigara paketimi çıkarttığım da yanıma damladı ve bir tane dalda o aldı. Yaktıktan sonra Luke'ın elini tutup beraber evden çıktıklarında bizde peşlerinden çıktık.
Sadece, sadece bir dakika sonra Azula'nın sigarasını bir kızın yüzünde söndürdüğüne şahit olduk...
Kendini bu kadar çabuk toparlaması yüzüme küçük bir gülümseme kondurmuşken kızın üstünden kalkıp ona tekme atıp gönderdiğinde bana dönüp 'çak' işareti yapmıştı. Ellerimizi tokuşturduktan sonra kulağıma fısıldadı.
"Aynısını Kelsey'e yapmadan pes etmek yok."
Geçiş bölümü falan filan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
point break 》c.h
FanficElini kalbimin üzerine koydu. "İşte benim kırılma noktam tam olarak burası Azula."