Bölüm 3

982 47 1
                                    

Havada kovboy filmlerindeki düelllo sahnelerinin kokusu vardı. Sahnenin başrolleri ise 'Bu salak beni nasıl bulmuş olabilir?' bakışlı Leyla, neler olduğunu anlamaya çalışan Mücahit Serdengeçti ve Leyla'ya pişmiş kelle gibi sırıtan Engin.

Engin. Leyla'nın türlü emrivakiler ve Ali Cengiz oyunlarıyla neredeyse evlenmek üzere olduğu eski nişanlısı.

Ortalıktaki tek ses çocukların evlerine giderken birbirleriyle konuşmalarıydı, zaten bu ses de gittikçe azalıyordu. Bir süre sonra bahçede hiç çocuk kalmamasına rağmen Leyla Engin'i kolundan tuttu ve sertçe bahçenin arka tarafına çekti. Mücahit onları takip ederken Leyla'nın parmağından çıkarıp cebine attığı alyansı fark etmişti.

"Senin burada ne işin var?"
"Sana merhaba sevgilim. Ben de seni özledim."
"Ne halt yemeye geldin?"
"Seni eve götürmeye geldim tabiki. Evet biliyorum bazı hatalarım oldu ama..."
"Sen beni aldattın ulan?!"

Ulan mı?

Leyla da dönüştüğü şeye hayret ederken hayrete düşen başka biri daha vardı. O da şu an bu tuhaf çifte Mücahit'ti.

"Leyla, ne oluyor?"

Fakat ne sorumsuz damat adayı Engin'in ne de Leyla'nın onu duyduğu yoktu.

"Aşkım Açelya* konusunu hallettik sanıyodum?"
"Kadını hamile bırakmışsın!"
"Tamam işte, bırakıp sana geldim."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?! Diğer kadını da kanser olduğunu öğrenince terk etmişsin?!"
"Melinda iyileşti. Şeftalili pastam gel naz etme. Annemler de kafamda ötüp durdular seni geri getirmem için. Hem sen gerçekten burada kalmak istiyor musun?"

Engin son cümleyi etrafına bakıp sanki çöplükteymiş gibi alaycı söylemeseydi, belki de Leyla'nın sinirden fıttırmasını engelleyebilirdi.

"ELBETTE istiyorum. Burası da benim vatanımın bir toprağı ve beni kimse götüremez! Sen de Nesrin'ine git! DEFOL! Çok ciddiyim. Eğer hayatta kalmak istiyorsan defol!"
"Annemlere ne diyeceğim?!"
"De ki: 'Leyla benimle evlenmektense bir ahtapotla öpüşmeyi tercih edermiş. Ve Allah benim belamı versinmiş.' "
"Bebeğim annenler seni ikna edemediğimi öğrenirse beni oyar-"

Leyla "Lan bas git!" diye çığırıp Engin'in üstüne atlayacağı sırada Mücahit'in arkasına geçip elleriyle kollarından tutarak kendisini durdurduğunu hissetti. Ama Mücahit başka bir şey hissetmişti.

Leyla'nın kendine özgü lavanta kokusunu.

"Bu arada bu kim Leyla? Ve neden senin etrafında?"

Leyla sinirden histerik bir kahkaha patlattı. Kendisini onlarca kez aldatmış ve asla önemsemeyen birinin kıskanıyormuş rolü yapması çok komik gelmişti ona.

"Kocam(!). Sana nesi be? Gitsene sen?"
"Kardeşim git hadi. Kızı rahatsız ediyorsun."dedi Mücahit en sonunda. Engin
"Sen kendi işine bak!"diye direnmeye çalışsa da finalde arabasına binip gitti.

Leyla derince iç geçirdi. Kendini yine hasta gibi hissediyordu. Her üzgün olduğunda hissettiği gibi... Mücahit'e döndü ve burukça gülümsedi.
"Hadi, gidelim."

🍃

'Bir açıklama bekliyor...' diye düşündü Leyla vites değiştirirken. Ama konuşmaya utanıyordu. Hatta Mücahit'e bakmaya, nefes almaya bile...

Ama Leyla'nın hiçbir suçu yoktu. Bir cesaretle konuşmaya başladı.
"Buna şahit olduğun için üzgünüm. Çok kötü hissediyorum. Sanki ahlaksız biriymişim gibi."
"Saçmalama. O lavukla kavga ederken saydığın kadın isimlerine bakılırsa tam tersi."

Leyla kahkahayı basarken Mücahit
"Benim tam olarak anlayamadığım, o lavuk kimdi?"diye konuştu. Leyla ciddileşti ve açıklamaya koyuldu.
"Engin'le benim üniversitede bir ilişkimiz vardı. Birbirimizin aileleriyle falan tanışmıştık. Son sınıfta, ondan ayrılmaya karar verdim çünkü başka kızlara ilgi duyduğunu fark etmiştim. Ne var ki bir türlü fırsatım olmadı. Derken mezun olduk ve hemen nişanlandık. Ama kimse benim fikrimi sormamıştı! Güya zaten sevgiliydik! Her şey o kadar hızlı oluyordu ki! Sonra ailemin benim doğuya tayin isteme planlarımı öğrendiğini ve bu yüzden Engin'le apar topar evlendiğimi öğrendim. Engin'in annesi Canan Teyze de Engin'in 'çapkınlık'larını törpülemek için elini çabuk tutuyormuş."

Leyla susup Mücahit'e baktı. Dikkatle dinlediğini görünce bıraktığı yerden devam etti.

"Bunları öğrendikten sonra gizlice Karabayır'a tayin istedim. Düğün günü az önce adını saydığım kadınların 3'ü de bana Engin'in yaptıklarını ispiyonlayınca -ki, o bardağı taşıran son damlaydı.- düğün salonundan kaçtım ve eşyalarımı toplayıp Karabayır'a geldim."

Derin bir nefes aldı ve sıkıntıyla devam etti
"Belki bunu şımarıklık olarak görüyor olabilirsin ama buraya gelmeseydim şu an yedi metreyi bulmuş boynuzlarımla on beşinci çocuğumu emziriyor olurdum. Evet, olanları babama anlatabilirdim ama her şey çok hızlı gelişiyordu!"

Vitesi değişirirken sıkıntıyla ofladı.
"Buraya kaçtıktan sonra ailemle konuştum merak etme. Her şeyi anlattım. Bursa'ya tayin istemem için baskı yapmamalarını istedim. Baya bir kızmışlardı doğrusu. Ama mutlu olduğumu öğrenince yumuşadılar."
"Fakat lavuğun annesi senden ümidi kesmemiş galiba."
Leyla bir kahkaha daha patlattı.
"Evet, o biraz ürkütücüydü. Neyse, bir ara Canan Teyze'yi arar, durumu anlatırım."

Mücahit hafifçe tebessüm etti. Söylemek istediği bir şey varmış tereddüt ediyordu. Leyla gözlerini yoldan ayırmadan konuştu. "Zihin okuyamıyorum Mücahit Bey. Yani söylemek istediklerinizi sesli olarak belirtirseniz daha iyi olur."
Keşanlı bu sefer seslice güldü ve ağzındaki baklayı çıkardı.

"Az önce, parmağında alyans olduğunu fark etmiştim. Şimdi de sen bana kendi düğününden nasıl kaçtığını anlattın, doğrusu biraz kafam karıştı."
"Annemin alyansı."dedi Leyla gülümseyerek.
"Yanımda olduğunu hissetmek için takıyorum. Ama bu yüzden kendi ellerimle kısmetimi kapattığım hiç aklıma gelmemişti."

Leyla göz ucuyla Mücahit'e bakınca Mücahit'in sanki karaciğeri bozulmuş gibi kızardığını gördü ve telaşla konuştu.
"Ay dur, şaka yaptım. Şaka ya hu. Vallahi."

Alay komutanlığına kalan yol gittikçe azalıp Mücahit'in rengi normale dönerken Leyla üçüncü bir kahkaha daha atıverdi. Bu seferkine Mücahit de katılmıştı.

Leyla arabayı müsait bir yere çekerken
"Yollarımız burada ayrılıyor Keşanlı."diye konuştu. İkili nihayet tabura varmışlardı ve Mücahit'in inmesi gerekiyordu. Ama tuhaf bir şekilde kısaca duraksadılar.

Şimdi sarılmaları mı gerekiyordu? Yoksa el mi sıkışmalıydılar?

Arabanın içinde duran zaman kavramını tekrar harekete geçiren şey, Mücahit'in
"Teşekkürler, görüşürüz."deyip kapıyı açması oldu.


Leyla da Mücahit'le aynı anda kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Sonra da merakla, taburdaki askerlerle konuşan küçük öğrencisi Dilşa'ya doğru adımladı.

ÖĞRETMEN HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin