Leyla arabasının kapısını sıkıntıyla üfleyerek kapattı. Kafası kazan gibiydi ve normalde coşkudan uçarak gitmesi gereken okula bugün ağır ağır adımlıyordu. Atmosfere hakim olan güneşli hava bile etkilemiyordu Leyla'yı! Şaka gibi!
"Bahar haklıymış."diye mırıldandı ağlamaklı bir sesle. "Umarım çocuklar bugün çok gürültü yapmaz." Ve okula girdi.
Bir adım... Sonra bir adım daha... Ama Leyla her sabah duyduğu ve bu sabah da duymayı beklediği o meşhur gürültüyü duyamıyordu.
'Yoksa çocuklar okula gelmedi mi? Ya da örgüt okulu yine bastı da çocukları rehin mi aldı? O yüzden mi sus pus oturuyorlar?!'
Kısa bir bekleyişten sonra hırsla sınıfa doğru olan adımlarını hızlandırdı. Birkaç gülüş ve konuşma duyunca yine yavaşladı.
"Abi silahını tutabilir miyim?"
"Kaldıramazsın ki aslanım."
"Abi ben büyüdüğümde benimle evlenir misin?"
"Sen o yaşa gelene kadar ben çoktan şehit olmuş olurum güzelim."İçeride kim, neden vardı? Leyla sesi çok tanıdık bulsa da hatırlayamadı. Gülümseyerek çocuklarının masum sorularını içeri girmeden dinlemeye devam etti.
"Abi, sen Leyla öğretmenine evlensene. O çok güzel."
Ama çocuklar onu daha fazla rezil etmeden sınıfa girse iyi olacaktı.
"Evet, herkes yerine. Günaydın çocuklar! Baran, Berfin'in kalemini ver. Bugün bir misafirimiz var, biraz daha uslu olalım."
Bütün sınıfı yatıştırdıktan sonra tehlikeli bir göreve gider gibi giyinmiş kapıya en yakın sıraya oturan Mücahit'e döndü.
"Mücahit hoşgeldin. Ne işin var burada?"
"Hoşbulduk. Teneffüste konuşuruz."
"Tamam o zaman." Ardından Leyla tekrar sınıfa seslendi."Herkes defterlerini açıyor ve beni çok dikkatli dinliyor. Bugünkü konumuz: fiiller"
Leyla tahtaya fiiller yazdı ve altına üç tane ok çizdi.
"Varlıkların yapmış oldukları bir işi, hareketi, oluşu, durumu belirten sözcüklere fiil denir."
Söylediklerini bir yandan tahtaya yazarken devam etti.
"Ve fiiller anlattıkları hareketin özelliğine göre iş fiilleri, oluş fiilleri ve durum fiilleri olarak üçe ayrılır."
Mücahit kendini bir anda Leyla'yı izlerken buldu. Halbuki daha birkaç dakika önce silahını kavramış, bir saldırı durumunda hazır olmak için pozisyon almıştı.
"İş fiillerinin başına 'Onu' kelimesini getirdiğimizde anlamlı bir ifade oluşur. 'Neyi? Kimi?' sorularına cevap verebilirler. Yani bu ne demek? İş fiileri nesne alabiliyor demek. Sonuçta bir iş yapıyoruz değil mi?"
Gözlerini Leyla'dan başka bir yöne çevirmeyi denedi. Ama bu denemeler iki-üç saniyeyi geçemedi. Sanki aralarında bir bağıntı varmış gibi. Ses tonu, gülüşü öyle güzel, jestleri öyle sevimliydi ki. Mücahit'in yerinde hangi erkek olsa bakakalırdı.
"Mesela bize bir oluş fiili söyler misin Mücahit?"
Oluş fiili mi? Oluş fiili neydi ki? Ne ara oluş fiiline gelmişlerdi?!
"Yaşlanmak?"
"Evet. Çünkü kendiliğinden oluşan bir değişiklik.Yaşlanmak için özel bir çabamız yok. Ayrıca başına 'Onu' kelimesini getirdiğimizde anlamsız oluyor. 'Onu yaşlanmak' diye bir şey olmaz değil mi?Bu yüzden nesne alamaz ve oluş fiilidir."Sonra da Keşanlı'ya dönüp teşekkür etti.
Mücahit rahatlayarak gülümsedi. Kendisine parlayan gözlerle bakan öğrencilerin yanında bir örnek için rezil olmak istemezdi doğrusu.
Leyla ise kendini epey heyecanlı hissediyordu. Sıraların arasında dolaşırken bir öğrencisinin başını okşadı ve derse devam etti.
"Durum fiilleri ise fiili yapan kişinin, yani öznenin, içinde bulunduğu durumu anlatır. Özn-"
Leyla daha lafını bitiremeden teneffüs zil çaldığı için dersi bırakmak zorunda kaldı. Bütün çocuklar heyecanla bahçeye çıkarken Leyla da Mücahit'in yanına oturdu.
"Erdem Abi gönderdi değil mi seni? Bir kez daha mı saldıracaklarmış? O yüzden mi gönderdi? Göz kulak olmak için?"
Leyla'nın sesi korku doluydu. Yılan, kendisine sahip olmak için öğrencilere bir şey yaparsa kendisini asla affetmezdi. Mücahit anlayışla gülümsedi ve Leyla'nın elini tuttu. Sonra ateşe dokunmuş gibi hemen geri çekti. Bu, Leyla'nın tuhafına gitse de sesini çıkarmadı.
"Endişelenecek bir durum yok. Yarbayım sadece tedbir olsun diye gönderdi. Bir tek bugünlük zaten."
Leyla rahat bir nefes aldıktan sonra alayla gülümsedi.
"Umarım sıkılmıyorsundur derste. Senin gibi şehit olma meraklısı ve aksiyon bağımlısı bir asker için bayağı basit konular işliyoruz çünkü."
"Beni dert etme sen. Çocukluğuma döndüm sanki, hem sen de çok güzel anlatıyorsun."Leyla başını yere eğip gülümsedi.
🍃
Okul gününün son dersi de bitmişti sonunda. Öğrenciler kocaman çantalarını toplarken Leyla da kendi çantasının fermuarını çekti, kitaplarını da aldıktan sonra Mücahit'le sınıftan çıktılar.
"Kitaplar ağır görünüyor. Taşımamı ister misin?"
"Sağol ama gerek yok. Silahın yeterince ağırdır zaten. Hem kendim taşıyabilirim. Ben kendine yetebilen bir kadınım."Son cümleyi gülerek söylemişti. Az ileride yere düşen bir öğrencinin yanına gidip yarası var mı diye kontrol ettikten sonra devam etti.
"Seni tabura bırakmamı ister misin?"
"Olur."Aslında Leyla ve Mücahit, Leyla'nın Volkswagen Golf'üne binip tabura doğru yola çıkacaklardı.
Tabii, Leyla'nın ESKİ nişanlısını görmeselerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMEN HANIM
FanficBu, çocukları için her şeyi yapabilecek bir Öğretmen Hanım'la kafasını şehitliğe takmış bir manyağın hikayesi... #22072018