Bölüm 11

591 25 3
                                    

Bugün Leyla sürekli camdan dışarı bakmak istiyordu. Gökyüzü birkaç bulut dışında açık ve masmaviydi. Havada hafif bir rüzgar vardı, Güneş dev bir spot ışığı gibi parlıyordu. Bu havalara bayılırdı Leyla. Perdeleri çekti, camları açtı, bir müddet camdan dışarıyı seyrettikten sonra saç bağını düzeltti ve salonun ortasındaki vileda kovasına ilerledi. Paspası sapından tutup kovaya bastırırken salona göz gezdirdi. Halı ikiye katlanmış, koltuklar kaymış minderleri de üst üste ortadaki sehpaya dizilmişti. Kısaca dağınık ama aynı zamanda temiz bir görüntüydü.

"Yaşasın temizlik pazarı (!)" diye mırıldandı paspası duvara dayayıp telefonundan çalan şarkıyı değiştirirken. Ardından yeni şarkının ritmine uyarak zemini paspaslamaya başladı.

Kendini çok rahat hissediyordu. Evindeydi, hava çok güzeldi, sabah gözlerini açmasıyla içine güzel bir enerji dolmuştu sanki. Altında siyah taytı, üstünde kalın askılı mavi-gri çizgili tişörtü, dağınık ev topuzu ve koyu mavi bandanasıyla temizlik yapması bile keyfini bozmuyordu.

Kapının çalmasıyla paspası bıraktı ve kapıya doğru ilerledi.
"Mücahit, hoşgeldin."
Kapının ardındaki kişi Mücahit Serdengeçti'ydi.
"Hoşbulduk, nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın? İçeri gelsene?"
Mücahit ayakkabılarını çıkarırken duyduğu müziğin sesiyle gülümsedi. İçeri girdikten sonra Leyla kapıyı kapatırken o da salona göz gezdirdi.
"İyiyim ben de. Temizlik mi yapıyordun? Kolay gelsin."
Leyla teşekkür etti ve beraber fuşya koltuğa oturdular.
"Akşam müsait misin?"
"Temizlik dışında bir planım yok, neden ki?"
"Erdem komutanımla beraber şöyle hep birlikte bir yemek yiyelim diyoruz bu akşam. İstersen sen de gel?"
Leyla gülümsedi. Hiç bilmediği bir şehirde bir nevi ailesi gibi olmuş insanları daha yakından tanımak için çok iyi bir fırsattı bu.
"Çok iyi olur."
"O zaman sekizde alayım mı seni?"

Leyla şaşırdı. Yani beraber mi gideceklerdi?

"Olur."

Mücahit telefonunun zil sesini duyunca cebinden çıkarıp açtı ve kulağına götürdü.
"Efendim Avcı."
Telefonun diğer ucundaki sesi dinlerken gülümseyen yüzü giderek sertleşmeye, ciddileşmeye başlamıştı.
"Tamam, geliyorum hemen."
"Mücahit? Hayırdır inşallah?"
"Yok bir şey. Bizim işler işte. Benim gitmem gerek."
Sesi kalınlaşmış, daha derinden gelmeye başlamıştı. Leyla, özel kuvvet askerlerinin görev gizliliğini bildiğinden üstelemedi. Kalktılar ve kapıya yöneldiler. Mücahit
"Görüşürüz." dedi. Leyla da Mücahit'e kapıyı açarken onu yanıtladı.
"Görüşürüz."

Mücahit gitti, Leyla da kapıyı kapattı. Yüzünde ışıl ışıl bir gülümsemeyle kovanın yanına gitti.

🍃

Yılan mavi gözlerini tekrar yerdeki cesede dikti. Gerçekmiş gibi gelmiyordu ona.

Burada, bu fare deliği gibi küçük ve karanlık odada öldürülmüştü.

Ne kadar... Aciz duruyordu.

Demek ki onu bile ortadan kaldırmak mümkündü.

"Artık terfi almanın zamanı geldi."dedi tok bir ses Yılan'ın ardından. Yılan yavaşça arkasını döndü. Önündeki takım elbiseli adamlara göz gezdirdi ve en öndekine elini uzattı. Adam Yılan'ın elini sıkarken konuştu.
"Onunla yeterince zaman kaybetmiştik. Sana güveniyoruz."
"Elbette."

Yılan içeriyi aydınlatan loş ışığın sadece dar bir pencereden geldiği karanlık odadan çıkarken elindeki telefonunu açtı ve ana ekrandaki Leyla'nın fotoğrafını seyretti. Damarlarında gücü hissediyordu. Ve bir anda fark etti ki, güzel sevgilisini (!) uzun zamandır ziyaret etmemişti.

ÖĞRETMEN HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin