"Dilşa? Ne yapıyorsun burad-"
Leyla'nın soruları, askerlerin yanından koşarak gelip bacaklarına sarılan küçük bedenle yarıda kesildi. Mücahit'i görünce hazır ola geçen askerler Mücahit'in "Rahat." demesiyle komuta uyup anlatmaya başladılar.
"Komutanım bu küçük kızı taburun hemen dışında ağlarken bulduk. Ailesine ulaşmaya çalıştık ama bize hiçbir şey söylemedi."Leyla anlatılanları duyduktan sonra, artık ellerini yüzüne kapatmış Dilşa'yla aynı boya gelmek için diz çöktü.
Kızın her tarafı morluklarla, yaralarla kaplıydı. Kimileri uzun zaman önce oluştuğu için iyileşmek üzereydi, kimileri de yeni oluşmuştu.
"Miniğim, noldu sana? Çek bakayım şu ellerini yüzünden?"
Dilşa ellerini inatla çekmiyordu. Bir şeyler söyledi. Ama hem ağladığı için hem de elleri ağzını kapattığı için sesi boğuk çıkıyordu.
"Analığım* yine dövdü beni. Çok dövdü öğretmenim. Sonra da yemek vermeden sokağa attı. Ben de sizin yanınıza gelmek istedim."
"Babana söylemedin mi?"
"Söyledim. 'Ne b*k yersen ye.'dedi"Leyla Dilşa'nın küçük bedenine sıkıca sarılırken Mücahit büyük bir hınçla yumruklarını sıkmıştı.Gözleri dolmuş ve kızarmıştı. Yüz hatları her zamankinden daha keskindi. Çenesini sıktığı belli oluyordu.
"Tamam." dedi Leyla zorlukla gülümseyerek.
"Biz en iyisi benim evime gidelim. Güzelce yemek yeriz ve bu konuyu halletmek için çözümler düşünürüz. Olur mu kuzucuğum? Hem asker abileri de meşgul etmemiş oluruz?"Dilşa usulca başını salladı. Leyla da Mücahit'e buruk bir gülümseme gönderip Dilşa'nın elinden tuttu ve beraber arabaya doğru ilerlediler.
🍃
Leyla çayından bir yudum daha aldıktan sonra göz yaşlarını silip anlatmaya devam etti.
"Ne doğru düzgün yiyor, ne doğru düzgün içiyor. Vücudunda bir sürü morluk var. Ve her gün o morluklara yenisi ekleniyor. Kadın çocuğa beslenme koymuyormuş ya?! Yaşıtlarına göre ne kadar cılız fark ettiniz mi? Şimdi de evden atmış! Sen kimsin de bu çocuğu evden atıyorsun?!"
"Sosyal hizmetleri aradınız mı?"diye sordu Nazlı yumuşak sesiyle.
"Aradık. Ama ne okul müdürü ne de gönderdikleri adam umursadı."
"Peki, şimdi ne yapacaksın?"diye sordu Güler Hanım. Leyla da kararlılıkla cevapladı.
"Şimdiye kadar müdahale etmeye çekinmiştim ama artık yeter. Dilşa bundan böyle benimle kalacak. Bu belki çocuk kaçırmaya giriyor olabilir, ama artık Dilşa'yı o hayata terk edemem. Hem o da istiyor benimle kalmayı."Leyla haklıydı. Dilşa'ya üstüne basa basa 'Benimle kalmak ister misin? Bu seni rahatsız eder mi? İstersen seni bir akrabana bırakabilirim?'diye sormuştu. Dilşa da öğretmeninin teklifini neşeyle kabul etmişti. Küçük kız Leyla'nın misafir odasında uyurken bebekliği hariç belki de ilk defa bu kadar toktu ve bu kadar huzurla uyuyordu.
"Üvey annesi ve babası o kadar ilgisiz ve kaba insanlar ki... Bilmiyorum... Aslında Dilşa'yı evlat edinmeyi bile düşünüyorum. Bekâr olduğum için biraz zor. Erdem Abi yardımcı olabilir mi acaba?"
Son cümle için Güler Hanım'a bakmıştı. Güler Hanım kendinden emin bir sesle konuştu,
"Dur bakalım, biraz zaman geçsin vakti gelince elbette yardım ederiz bu konuda sana."
"Evet," dedi Bahar Leyla'nın kolunu sıvazlayarak.
"Hepimiz el ele veririz, Dilşa'nın hayatını değiştiririz."
Yalnız olmadığını bilmek Leyla'nın gözlerini sevinç gözyaşlarıyla doldurmuştu. Nazlı'nın kendisine sarılışına karşılık verdi ve konuştu,
"Teşekkürler hanımlar."🍃
Keşanlı hayatında ilk defa düşünüyordu. Gözlerini rastgele bir noktaya dikmiş, ilk defa 'Keşke şimdi bir görev emri gelse...' konulu hayaller kurmadan sessizce oturuyordu.
Ve... Uzun zamandır hatta hiç hissetmediği bir duyguyu hissetdiyordu. Sanki bu zamana kadar eksikmiş de dolmuş gibi...
Mücahit bunu fark ettiğinde hafifçe kaşlarını çattı. Tanıştığı yeni hisse biraz daha odaklandı. Yaşadığı duygunun üzerine düşünürken gözlerinin önünde bir görüntü canlandı.
Bugün derste tahtaya yazdığı yazısını bitirdikten sonra, sarı saçlarını savurarak öğrencilere dönen Leyla'nın görüntüsü.
Ardından öğrencilerin başını şefkatle okşayan, söylediklerini çocukça şeylere neşeyle gülen Leyla'nın görüntüsü...
Leyla'nın gülüşü, Leyla'nın enerji dolu büyük mavi gözleri...
Mücahit kendinde değildi. Sanki başka bir boyutun ya da bir sihrin içinde gibiydi. İçinde, derinlerde bir yerlerde küçük bir ses 'Ne kadar güzel...' diye fısıldadı. Bu ses, Mücahit'i çepeçevre saran sihrin bir anda bozulmasına sebep oldu. Mücahit bir rüyadan uyanmış gibi kaşlarını çattı, silkindi ve içinden 'Hayır.' dedi. Sonra da yerinden kalkıp langırt oynayan arkadaşlarının yanına ilerledi.
"Ooo geldiniz mi komutanım?"dedi Çaylak langırtın kolunu heyecanla çevirirken. Keşanlı da
"Hayır Çaylağım hâlâ yoldayım." diye alayla yanıtladı onu.
"Eee, umarım bensiz operasyona gitmemişsinizdir?"
"Yok yok merak etme. Sadece ben şu Ferzan denen adamı soruşturdum. Şimdilik sadece bir örgüt sempatizanı gibi duruyor."dedi Ateş gözlerini ortalarındaki minyatür futbol sahasından ayırmadan.
"Senin günün nasıldı?" Bunu söyleyen Fethi'ydi, gülerek devam etti
"Küçük çocuklarla ders dinlerken eğlendin mi?"
"Evet, aslında hiç fena değildi."
"Arkadaşlar bu tarihi not etsek iyi olur. Mücahit komutanım ilk defa operasyon dışında bir şeyden keyif almış."diye mırıldandı Aşık. Mücahit Aşık'a yavaşça vurup,
"Zevzeklik yapma."dediği sırada alır gibi olduğu lavanta kokusuyla kaşlarını çattı.Sinirlenmeye başlıyordu artık. Ne oluyordu ya hu?!
Dinlenme odasına çöken sessizlik Mücahit'in aklına bugün Leyla'nın elini tuttuğu kısa anı getirince hızla odadan çıktı. Önce yüzünü yıkadı ve aynada yansımasını inceledi.
Şehit oğlu şehit Mücahit Serdengeçti'ydi o! Bu yaşadığı da neydi?!
Tuvaletten dışarı çıktı ve bahçeye fırladı. Hava epey soğuktu doğrusu. Yüzündeki nem Keşanlı'yı daha çok üşütmüştü ama aldırmadı bahçede ilerlemeye devam etti.
"Miniğim, noldu sana? Çek bakayım şu ellerini yüzünden?"
Leyla'yla beraber Dilşa'yı buldukları yere gelmişti. Kafasını hemen geri çevirdi. O anda içindeki küçük fısıltı tekrar dile geldi,
'Acaba şimdi ne yapıyorlar?'Mücahit tekrar silkindi. 'Dilşa...' diye düşündü. 'Acaba O şimdi ne yapıyor? Sadece o küçük kız... Umarım iyidir... Leyla'nın ne yaptığı beni ilgilendirmez...'
Keşanlı Leyla'yı kafasından atamıyordu. Zihnini meşgul tutmalıydı. Film izleyerek... Belki bir kitap okuyarak...
Ne zaman oturduğunu hatırlayamadığı banktan kalktı Mücahit, sonra da bir kum torbası yumruklamak için spor odasına ilerledi
*Üvey anne
Dilşa'nın bölümlerini yazabilmek için Cansu Dere'nin oynadığı 'Anne' dizisinin ilk bölümünü izledim. Diziyi bilenler bilir. Vicdansızlık gibi olacak ama içim kıyıldı. Bölüm de bittiğine göre sanırım odama kapanıp biraz ağlayacağım. Hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMEN HANIM
FanficBu, çocukları için her şeyi yapabilecek bir Öğretmen Hanım'la kafasını şehitliğe takmış bir manyağın hikayesi... #22072018