"Bu kez Çolak'ın gözüne girmek için benden bir şey bekleme Ferzan."dedi Yılan bıkkınlıkla. Sonra devam etti,
"Kendi derdim bana yetiyor zaten." Canan'ın içine merak, bir bardak suyun içine bir damla mürekkebin dağılması gibi dağıldı.
"Hayrola?"diye sordu Yılan'ın dikkatini çekebilme umuduyla. Yılan gözlerini devirdi ve Canan'a bakmadan sorusunu yanıtladı.
"Ankara'daki patlama başarılı olduktan sonra Çolak ödül olarak istediğim yere saldırabileceğimi söylemişti. Ben de bir kaç adam toplayıp Leyla'nın okuluna gittim."Canan Leyla'nın adını duyunca sinirle kaşlarını çattı.
"O salak veletleri gebertip karım yapacaktım onu. Ama sonra askerler geldi. Bir sürü adamım öldü. Olanları anlatınca Çolak baya kızdı." Yılan yumruğunu sertçe oturdukları divanın kenarına vurdu.
"Bu aralar Leyla'nın yanında gezen bir herif de var. Sanki herkes beni delirtmek istiyor!"dedi sertçe.Canan, kocası Ferzan'a göz ucuyla baktı. Öyle sünepe bir duruşu vardı ki. Yılan'la kıyaslanamazdı bile. Yılan'da Canan'ın aradığı her şey vardı: Güç.
Ama Yılan'ın neden o aptal öğretmenle ilgilendiğini anlamıyordu. Kendisi çok daha güzeldi. Evet, Ferzan'la evlenmiş olabilirdi ama Yılan, 'Canan artık benim.' dedikten sonra Ferzan ona karşı koyabilir miydi?
Ferzan'la hali vakti yerinde olduğu için evlenmişti Canan. Fakat sonradan Gücün paradan çok daha önemli olduğunu fark etmişti. Bunu fark ettiğinde de iş işten geçmişti.
"Ben gidiyorum."diye konuştu Yılan yeniden.
"Ferzan gelirken senin kızı da getir. Mamik hayli beğenmiş."
"Dilşa'yı mı?"diye cikledi Ferzan ürkekçe.
"Biz evden gönderdik onu. Şimdi kim bilir nerede. Bulursam getiririm."Yılan Ferzan'ın sünepeliğine göz devirdikten sonra,
"Unutma Ferzan. Bu akşam."diye tısladı. Ardından yürüyüp evden çıktı.🍃
'Bacım.' diye aklından geçirdi Mücahit Leyla'nın okulunun bahçe kapısından girmeden önce. 'Nazlı nasıl benim bacımsa, Leyla da benim bacım.'
Saat 15.30'u geçmişti, öğrenciler çıkmaya başlamışlardı. Leyla'nın da bu saatte çıkması gerekmiyor muydu?
Mücahit okula doğru yürüdü ve kapısından içeri girdi.
"Beyefendi Dilşa'yı size teslim etmeyeceğim. Dilşa bana evde sizden gördüğü muammeleyi ayrıntılarıyla anlattı." Leyla Ferzan'ın öfkeyle Dilşa'ya baktığını fark ettiğinde kızı biraz daha arkasına çekti.
"Anlatmasaydı bile vücudundaki morluklardan zaten anlayacaktım."diye devam etti.
Ferzan Leyla'nın üstüne yürürken konuştu,
"Öğretmen Hanım ver kızı. Kırk yılda bir işe yarayacağı tuttu, işime çomak sokma."Leyla tam da
"Ne demek 'işe yarayacağı tuttu.'?" diyecekti ki, Mücahit'in
"Hop! Ne oluyor ya?" diyen sesiyle dikkati bir an dağıldı. Sonra da duruşunu dikleştirip konuşmaya devam etti.
"Bakın, kızı istismar ettiğiniz belli. Sizi polise ihbar edip üstüne bir de buradaki konuşmamızı ve üstüme yürümenizi anlatırsam sizi tutuklamak için soruşturma falan beklemezler.""Leyla, bir sorun mu var?"dedi Mücahit Leyla'nın yanına vardığında. Ferzan'a sert bakışlar atıyordu.
"Beyefendi, Dilşa'nın babasıymış. Kendisi, kızına 'Tam da bir işe yarayacağı sırada' sahip çıktığım için hayli kızgınmış."
Leyla Ferzan'a dik dik bakarken her kelimeyi vurgulayarak konuştu.Mücahit Ferzan'ı baştan aşağı süzdü. Adamı 'Polis' lafını duyunca bir endişe sarmıştı. Hatta panik olmuş bile denebilirdi. Belli etmemeye çalışıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi.
Sonra da bakışlarını Leyla'ya çevirdi.
Genç kadının duruşu dimdikti. Arkasına saklanmış Dilşa ile siyah topuklularının üstünde bir gökdelen gibi heybetli duruyordu. Tek kaşını kaldırmış, karşısındaki adama kendine güvenerek ve biraz da küçümser bir edayla bakıyordu.
Mücahit etkilenmişti. Leyla'nın sadece bakışlarıyla bile Ferzan'ı dize getirebileceğine ve getirdiğine şahit olmuştu. Ferzan'a müdahale etmesine gerek kalmamıştı. Resmi ve iğneli cümleleriyle alenen zarifçe dikleniyordu Ferzan'a Leyla.
Mücahit ne kadar uğraşsa da inkar edemiyordu. Leyla'nın cümlelerinde onu cezbeden bir şey vardı.
Ferzan silahına davranmak üzereyken Mücahit'in ani bir darbesiyle sersemledi. "Neyse ne."dedi tükürürcesine.
"İşimi Dilşa'sız da hallederim." Sonra da defolup gitti.Leyla'nın içi kuşku doluydu. Ne işinden bahsediyordu bu adam? Küçücük çocuğu nasıl bir işte kullanabilirdi ki?
Mücahit'in hâlâ Ferzan'ın arkasından baktığını fark etti. Yavaşça koluna dokundu.
"Hadi, biz de çıkalım."dedi Dilşa'ya bakarken. Dilşa korkmuştu ama kendini toparlayıp konuştu,
"Asker abi, burada ne işin var?"
Sesi coşku doluydu ama korkuyu da taşıyordu. Leyla Dilşa'nın elini biraz daha sıktı. Sesindeki tonu tanımıştı. Leyla Dilşa'nın yara izlerini gördüğü ilk gün de küçük kız konuyu aynı bu tonla değiştirmişti."Karabayır'ın en güzel iki hanımefendisine dondurma ısmarlamak için gelmiştim"dedi Mücahit Dilşa'ya gülüp göz kırparken.
"Tabii sakıncası yoksa."diye devam etti Leyla'ya bakarken.
"Yok canım, ne sakıncası olacak, kalp kalbe karşıymış, ben de Dilşa'ya dondurma alacaktım."Üçlü, yürüyerek okulun kapısını geçtiler ve merdivenlerden indiler. Bu arada Dilşa'nın kafası karışmıştı. Sordu,
" 'Kalp kalbe karşıymış' ne demek?" Mücahit,
"İki kişinin aynı anda aynı şeyi düşünmesi gibi bir şey abiciğim." diye konuştu Dilşa'nın diğer elini tutarak. Sonra da birlikte bahçeden çıktılar.🍃
Leyla epey düşünceliydi. Dilşa televizyonda çizgi film izlerken o, halıdaki desenleri dalgın dalgın izlemekle meşguldü. Kafasında bir blenderın içinde dönen patates püresi gibi sorular dönüyordu. Sorular o kadar hızlıydı ki Leyla hiçbirini yakalayamıyor, üzerine yoğunlaşamıyordu. Tam bir soruya elini uzattığı anda kendini başka bir soruyu düşünürken buluyordu.
Mesela Ferzan neden Dilşa'yı almak istemişti? Dilşa için Leyla'yı polise şikayet eder miydi? 'Kızımı kaçırdı.'diyebilir miydi? Ferzan tekin görünmüyordu. Leyla'nın Dilşa'nın evlat edinmesi gerekiyordu. Bunu kolaylaştıracak bir yol yok muydu? Ferzan kendisini şikayet ederse hem Dilşa'yı ondan alırlar hem de meslek hayatını bitirebilirlerdi. Leyla Dilşa'yı korumak istiyordu ve bu ancak ikisinin arasında olabilecek hukuksal güçlü bağlarla olurdu.
Peki bugün akşam olanlar da neydi? Leyla, aslında Dilşa'nın doğru düzgün yemek yemeden dondurma yememesi gerektiğini bildiği halde Mücahit'in teklifini kabul etmiş ve beraber bir kafeye oturmuşlardı. Ama dondurmaları geldikten beş dakika sonra Mücahit'in sanki bir şey arıyormuş gibi yavaşça kafeyi süzmesi Leyla'ya biraz tuhaf gelmişti doğrusu. Ardından Mücahit'e gelen bir telefon apar topar kalkmalarına sebep olmuştu. Keşanlı Leyla ve Dilşa'ya evlerine kadar eşlik ederken fark ettirmemeye çalışsa da biraz gergindi.
Leyla elinde olmadan kafasında tuhaf komplo teorileri kurarken beyni 'Merhamet!' diye bağırdı. Leyla mutfağa geçti, elindeki kahve kupasını tezgaha bıraktı. 'Biraz daha düşünürsem beynim patlayacak' diye içinden geçirdi. Ve derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMEN HANIM
FanfictionBu, çocukları için her şeyi yapabilecek bir Öğretmen Hanım'la kafasını şehitliğe takmış bir manyağın hikayesi... #22072018