Kırdığım pottan beri aramızda konuşma geçmemişti. Uzun sürenin ardından Zoe konuşunca -ben kendimi iyice kötü hissederken- ona baktık.
"Aileden farklı olarak özel olunca çoğu aileler çocukları sevmiyor galiba." dedi duyguyu seçemediğim bir tonda. Üzgün değildi. Kızgında değildi. Anlayamamıştım.
"Farklı olsa ne fark eder? Sevmeyince sevmiyor işte." dedi bir yandan karnını doyururken Maria.
"Şu konuyu kenara atın artık." dedi içeri giren Bonnie. O içeri girince hepimiz ona dönmüştük. Boynuda dahil tüm vücudunu kapatacak şekilde giyinmişti.
Ellerinde koyu cam göbeği renginde eldivenler,ayağında siyah alt bacağının yarısını kapayan bot tarzı sporlar,koyu lacivert renkte alttaki demirleri belli etmeyecek pantolon tarzı bol bir alt vardı. Üstünde ise yine siyah renkte,boynunu da kapayan,kapşonlu bol bir uzun kollu vardı. Tek sorun bize göre sağ taraftaki robot gözü,olmayan gözü ve parlayan saçları...
"Kıyafetler nasıl Bonnie?" diyince Maria,Bonnie ona dik bir bakış attı.
"Metalde sinirlerim yok. Bu yüzden hissedemiyorum." Maria'ya yeni dank etmiş gibi yavaşça kafasını sallarken önüne döndü. Kısa süre sonra herkes kendi halinde takılmaya başladı. Zoe; uyukluyor. Maria; sakin olan Anna ile bize katılacak kişiler kim diye tahminde bulunuyor. Asi olan Anna; hançerini bileyiyor. Bonnie; Dünya hakkında kitap okuyordu. Beni sormayın. Ben sadece oturuyorum.
Bir sürenin ardından Zoe aniden hafif bağırarak ve irkilerek uyandı. Uyanırken bize göre sağ tarafındaki gözü değişip bel kısmından uzantıları çıkıvermişti. Aniden sivri şekilde çıkıveren uzantıların üçü bir yerlere saplanmış biri ise boğazımın dibinde durmuştu.
"Zoe,iyi misin? Noldu?" dedim sakim bir sesle. Bir kaçımız kaşlarını çatmış bir kaçımız ise şaşkınca bakıyordu. Zoe bir süre tepki vermedi. Kabus gördü ve onun şokunda olsa gerek.
Ben böyle düşünürken olayları idrak edebilir hale gelip uzantıları geri gireken gözü düzeldi. Yinede bir şey demedi.
"Zoe?"
"Yok bir şey....iyiyim. Olay için özür dilerim." Maria ağzını tekrar açamadan kalkıp lavaboya hızla gitti. Ne gördü de birden coştu acaba?
"Ne oldu acaba?.." diye kendi kendime mırıldanırken diğerleri ile birlikte Zoe'nin girdiği lavaboya bakmaya devam ettim. Zoe geldikten sonra sorular sorduk ama cevap alamadık. İstemediğini anlayınca da vazgeçtik zaten. Bir süre sonra eski moduna döndü en azından....yanii biz cidden öyle düşünüyoruz.
Aradan geçen bir yarım saat sonra hepimizi bir alana toplamıştlardı. Denene göre eştaşlarımız buraya gelecek. Ne? Meslektaş oluyorda eştaş olmaz mı?
Bir kaç dakikaya kapıdan Eric girince kollarımı bağdaştırmaya çalışıp yapamayıp tuhaf hallere girdim. En sonunda pes edip ellerimi cebime soktum.
Eric benle mi eştaş ki? Öyle olsun. Başkası ile olmaz. Çıldırtmayın beni.
Eric'in arkasından bir takım -üç kişi- girdi. Hepsi de oğlan. Özellikleri sırasıyla; turuncumsu saç ve sarı gözler,kan kırmızısı saç ve robottan cam göbeği tonunda gözler,kırmızı gözler ve ön tutamlar lacivert olan siyah saçlar.
"Evet,kızlar. Bunlar iki manada da eşleriniz."
"Höyt? Ne? Kim?" Anna'nın Eric'in dediği cümle üzerine verdiği tepki ile önce gözler ona dönüp sonra oğlanlara geri döndü. Eric lütfen bende dahilim ve ben seninkiyim de. Öbür türlü sap kalıyorum kesinlikle kabul değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...