"Eee,ne yapacağız şimdi?" bir süredir süren sessizliği Cassandra bozdu. Elindeki şekeri kemiriyordu. "Soru mu bu? Takip edeceğiz tabikide! Azura takipte iyi olan küçük ama nitelikli bir grup kur. Hemen yola çıksınlar." Azura onaylayarak giderken Chumana'nın aniden dönüp çıkışması yüzünden Cassandra kemirdiği şekerin bir parçası boğazına kaçmış gibi öksürüp göğsüne vurmaya başladı. Jonathan onun sırtına hafifçe vurmaya başlayınca yavaşça sakinleşti.
"Çıkışmasana pat diye ya!" Cassandra kendince söylenirken Zoe Chumana'dan tırsar gibi usulca konuşmaya başladı. "Stephanieler ne olacak? Hiç bir şey olmamış gibi devam mı edeceğiz?" konuştuğu için gözler Zoe'ye dönerken Zoe bakışlardan gerilmiş gibi -özellikle Chumana'nınkinden- gözlerini kaçırıp Frederick ve Bonnie'nin arasında oturduğu yere iyice sokuldu.
"Tekrar konuşacağız. Yani en azından ben konuşacağım. Eric'ten şüphelenmelerini anlıyorum ama diğerleri kuru kuruya yanıyor." Jonathan'nın sesi yavaşça ortamı doldururken ayağa kalktı. Gözlerini Chumana'ya dikerken yeniden konuştu. "Burada hepimiz bir aradayız,aileyiz. O kapıdan içeri güvenemeyeceğimiz biri olsa baştan sokmazdık zaten." Jonathan yavaşça derin nefes alıp hızlıca burnundan verdi.
"Laf atma bana."
"Atmadım. Sen alındın." derken bu sefer elini ensesine atıp hafif kaşıdı. Ortam tekrar sessizliğe bürünürken Jonathan odadan çıktı. "Bende nöbete çıkacağım o zaman." Cassandra hızlıca kalktı ve aynı hızla çıktı. O çıkarken peşinden bir iki kişi daha çıkmıştı.
★★★★★★★★★★★★★★★★
"Tak...tak...tak..." kapıdaki kişi aynı sesi çıkarmaya devam ederken kelimeler arasında kapıya vurmaya devam ediyordu. Bunu iki dakikadır yapıyordu ve bende iki dakikadır belki pes eder diye bekliyorum. Burnumdan hızlı ve sertç şekilde aldığım nefesi aynı şekilde ağzımdan vererek doğruldum.
"İyi tamam gir!" giren kişinin iki kaşının ortasına yapıştırmak için yerdeki ayakkabımı alıp beklemeye başladım. Kapı gıcırtıyla hafif açılırken içeri kimse girmedi. Dalga mı geçiyorlar?
"Bu bir suikaat girişimi olsaydı kellen yerdeydi." oturduğum yatakta yanımdan sese bakıp ayakkabımı yere bıraktım. Ne ara girip yanıma oturdun? Onu geç ayıp bu. Hem uyumaya çalışanı uyandır hemde lak diye otur.
"Bu bir suikast girişimi olsaydı..." bir kaç saniye ara verirken suratımı ona döndürüp gözlerimi ona kenetledim. "...sen şu an o ağzını açamazdın." gözlerini aynı şekilde bana kilitlemiş kişinin yüzüne hafif bir tebessüm yayıldı. Her ne kadar zifiri karanlık olsada gözlerim iyidi. O tebessüm edince sırıtışım hafif genişledi.
"Bu konuşma biraz değişmiş şekilde tanıdık geldi." hafif daha sırıtıp önüme döndüm. Elimi ağzıma dayayıp esnerken hafif gerindim. Numarada üstüme yoktu. Bi yandan cidden uyumak istiyorum. Bu yüzden konuşmayı yarına bırak.
"Şey konuşmayı yarına-"
"Bu gün neyin vardı?" gözlerimi kapamış 'tamam yarın konuşuruz.' demesini beklerken dedikleriyle gözlerimi açıp kırpıştırarak ona baktım. Ben onun gitmesini beklerken o daha çok yatağa iyice kurulup sırtını duvara verdi. Benim anlam veremediğimi anlayınca nefesini dışarı vurdu. "Aptala yatma. Bu gün normalden daha sessizdin."
Ah..o konu. Bende bilmiyorum dersem inanır mı ki? İnanmaz. Cidden bilmediğime nasıl inandırırım ki? İnandıramam. Dünkü görevden beri başım çatlıyor. Tek sorunum bu.
"Sadece dünden beri başım çatlıyor." dürüst olmak en iyisi.
"Başın mı çatlıyor?" sert suratı hafif yumuşarken bana yanaşıp kafamı ellemeye başladı. Kesin dün darbe aldım mı diye bakıyor. "Kafamı bi yere vurmadım." durup gözlerini benim gözlerime geri dikti. Bir süre baktıktan sonra kaşlarını çatıp ben tepki veremeden ellerini kafama koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...