Koşmaktan ve önüme gelenin gırtlağını ikiye ayırmaktan dağılmış saçlarımı geriye attım. Kendime şöyle bir göz atıyorum. Evet,biraz leke var. Kan lekelerini yok edip kapının önünde çıkmasını beklediğim kızıl çıkmasıni beklemeye döndüm. Kısa süre sonra kapının açılmasıyla kafamı ona çevirdim. "Sonuç?"
"Negatif." yüksek sesle oflayıp kollarımı bağdaştırdım. "Şu Eric bozuntusu da bıraktı gitti zaten. Neymiş kendisi tek kalabilirmiş. Ayrılmak hızı arttırırmış. Beyni var,gücü var diye direti-" ağzım kapanınca sesim homurtu olarak çıktı. Bozulmuş bir ifade ile gözlerimi de kısarak Jessica'ya baktım.
"Çok söyleniyorsun." elini çekerken bana tebessüm etti. Onu tebessümünü görünce bende hafif tebessüm edip omuz silktim. Kısa sürede ilerlememize döndük. Bir odaya geldiğimizde Jessica girmekte tereddüt etti. "Hey,noldu?" Jessica hafifçe ağzıni kapatmış, yüzünü buruşturmuş içeri bakıyordu. Kaşlarım hafif çatılırken ondan önce içeri girdim. Gördüğüm manzara ile kaşlarım biraz daha çatıldı. Stephanie yeni geldiği zamanlarda sürekli ona dadanan,ona yılışan,'bana verin' diye yırtınan adam şimdi kan gölünün ortasında yatıyordu.
"Jessica hiç girmeye gerek yok gibime geliyor." Jessica bana sorgulayan bakışlar atarken yerdeki silahi gösterdim. "Şu silah Stephanie'nin küçükken kullandığı silah. Stephanie'nin davranışlarindan biliyorum. Durum buysa doğru yoldayız. Stephanie buradaymış." üzerimde hissettiğim baskı ve dikiz hissi ile hafif kafa silkip Jessica'ya baktım. Bana gözlerini kısarak bakıyor.
"İyi izlemişsin." ne? Biraz durup göz kırpıştırdım. Kendimi gülmemek için tutarken ortamda ufak bir kıkırtı serbest kaldı. "Anna! Gülmesene." derken hafif yanak şişirdi. Lakin bir sorun vardı. "Jessica o ben değildim." onunda kaşlari çatılırken ikimizinde kafasi hızla bir süredir önümüzdeki kan gölünde yatan adama döndü. Ses ondan mı geldi? İmkansız. Tekrar kıkırtı gelirken adam üstü başı kan içinde doğruldu. Refleks olarak hızla elimi Jessica'nın önüne uzatıp onu kendimce korumaya aldım. "Kızlar. Bu adama bir el atarsınız değil mi?"
"Hay-" dişlerimi bastırıp Jessica'yi kolundan tutup devam ettim. "Koş! Koş!" ikimizde arkamızda radeolarda kırmızıya fazla mağruz kalmış boğalar gibi koşuyorduk. Bir kaç köşe döndükten sonra Jessica aniden durup ensesini tuttu. "Jessica?" durup yanina geldim. O tam ağzıni açarken yakınlardan bu sefer yabancı bir ses yankılandı.
"Jessica...ben seni o sadist oyunca ile sırf onları getir diye yolladım. Sen onlara yardım ediyorsun ama." bu sefer ağzim durmayıp ilk başta ağzımdan kaçacaklar kaçtı. Aşağı dönünce içecem. Her şeyi unutup kafa dinleyecek kadar hemde.
★★★★★★★★
Ne zamandır veya nereye koşuyorum en ufak fikrim yok ama koşuyorum işte. Yolda yine bir kaç kişi tutmaya çalışmış bende koşarak geçmiştim. Bende ki de can! Önüme gelene durup bayıltıp duramam yoruluyorum! Üstelik üstümde o manyak adam hâlâ peşimde gibi bir his var. Onu tam kafasından vurduğuma eminim. Ölmüştü. Bunları düşününce bir an bacaklarım hissizleşip midem kasılınca düşünmeyi bıraktım. Düşünürsem buraya yığılırım. Yine de konuyu kendimce bir kerecik düşünmek bile o anları gözüme getirip durdu.
Dayanamayacak hale gelince bir köşeye saklanıp bacaklarımi kendime çektim. Pis Eric. Senin suçun hep. Korunmaya ihtiyacım yok. Yinede düşünürken bile kalbim tekliyor. Kafamı hafif silktim. Bana bakmaz o. Beni sadece ortalıkta zamanı kontrol edebilen çok yok diye korumaya çalışmıştır. Öyle konuşmasaydın şu an kızlarla oturuyor,tıkınıyor,gülüşüyor olurdum.
'Biliyorum. Özür dilerim. Seni bulmama yardım et. Ulaşamıyorum. Söz sonra sana istediğin kadar yemek ve şeker vereceğim.' kaşlarımı çatarken hızla kafamı kaldırıp sağa sola bakındım. Eric'in sesini duydum. Ya da duyduğumu sandım. Hayır,duydum. Değil mi? Karnımın guruldaması ile iç çekip iyice büzüldüm. Açlıktan ve yalnızlıktan kendi kendime sesler duyuyorum.
Bir süre daha saklandığım yerde kaldıktan sonra oradan usulca çıkıp büyük adımlarla ilerlemeye başladım. Tam o anda önünden geçtiğim koridora göz atıp yavaşladım. Büyük bir kapı vardı. Kenarında şifre kısmı ve kapıda 'Personel harici yasak' yazısı var. Nedensizce ilgi duydum. Gidesim var ama ya yakalanırsam?
Kendimle çelişirken aniden yanımdan geçen kadınla kaskatı kesildim. Lakin kadın beni tınlamadı. Sadece göz ucu ile bakıp önüne dönüp o kapıya gitti. Bir yerden tanıdık geliyor nedense. Ayrıca benden yana gibi hissediyorum. Neden bilmiyorum. Sadece....his...Ben onu izlerken,görebileceğim şekilde,şifreyi sakin sakin girdi. ''2080"
Ama neden? Oraya girmemi mi istiyor? Tuzak mı,yardım mı? Yinede giremem yakalanma olanığımı çok yükseltmiş olurum.*girdi*
Yavaşça kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapı ile aramda yaklaşık beş ile on metre kaldığı anda önümde bir grup belirdi. Hepsi bana dönüktü. Tek sorun bunların artık insan olmaması. Hepsi DNA'sı ile oynanmış,şekli bozulmuş eski insanlardı. Geriyr adımlayıp arkamı döndüm. Bu sefer geldiğim yönden bir grup geliyor! Vee şansim beni yüz üstü bırakır. Başım yavaşça öne düştü. Güçlerimi düzgün kontrol edemiyorum:onlarda kullanamam. Kaçamam;çok yorgunum.
"Kader yine taktın bana,değil mi?!" diye hafif sesimi yükselttim. Tokası eskiye eskiye tel kadar toka sayesinde dağılmaya yüz tutmuş saçlarımı geriye doğru attırıyorum. Ve o esnada nerdeyse dibime gelmiş kalabalığın arasından biri zıplayarak duvara basıyor ve kendini öne atıp önümde beliriyor. Gözlerim nemlenirken ve kocaman açılırken yüzümü ne hale sokmam gerektiği hakkında en ufak fikrim yoktu. İlk defa tuhaf bir şey yaşamış ama o anın duygusunu adlandıramayanlar gibiyim şu an.
"Genç bir hanımı çaresiz gördüm. Yardım ister misiniz?" bir kaşım havaya kalkarken diğerini iyice çattım.
"Siz daha da batırırsınız." bana sırıtadak saçlarını karıştırdı. "Özürlerimi aşağı dönünce başka bir şekilde sunacağım. Üstelik size seslendiğimde yardım etmediniz hanımefendi." aaa hayal değilmiş. Aklına bir şeyler gelmişsine yine bana baktı. Fark edip gözlerimi çekmek üzereyken durup ona geri baktım.
"Şu anda seni,sana takmış kaderden kaçırmaya gelen kötü çocuk oluyorum o zaman." yüzüme minnacık bi tebessüm yayılırken başımla onayladım. "Çok kötü bir çocuk hemde." karşımdaki de bana sırıtma,gülümseme tarzı bir tebessüm sundu. Anne melek gördüm sanırım. "Ben geldim."
"Hoş geldin....Eric."
Çok kısa oldu aģlıyorum:')) gelmedi kelimeler bana:')) telafisini yapacam sözX'ı şimdilik bybyX'ı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...