Öt Bakalım

30 5 155
                                    

Hâlâ öylece Anna'ya bakıyordum. Tanıştığınız birinin yıllar boyu duvar olup sonra bir anda çok kolay şekilde yıkılması tuhaf geliyor. "Tanışık mısınız?" bizim Anna yine soğuklaşarak bana baktı ve kafasını olumlu anlamda salladı. "Ben onlar tarafından üretildikten sonra Dünya'ya kaçtım. O zamanlar beraberdik. Sonra şu profesör bozuntuları tekrar çıkıverdi. Beni geri götürdüler. Tabii direnirken Jessica'nın öldüğünü gördüm. Sonra zaten direnme sebebim kalmadı ve geri getirildim. Sonraki yılları biliyorsun zaten tanıştık." Anna'yı hafifçe başımla onayladım. Anlatırken ara ara suratı yine yumuşar gibi  olmuş sonra yine ifadesizleşmişti.

"O zaman bu kız -yani Jessica- nasıl yaşıyor? Yani nasıl burada?" sorumla beraber uyanmış gibi iki Anna'da Jessica'ya dönüverdi. "Evet,öldüm. Sonra diriltip senle beraber getirildim. Yani onca zaman aynı yerdeydik. Lakin kurallar sağ olsun karşılaşamadık." bizim Annalar anlamış şekilde kafa sallarken hâlâ aklımda sorular vardı.

"Beni neden yakalamaya çalıştınız peki? Hâlâ üzerlerinizde kontrolleri mi var?" ayrıca burada neden soru soran tek benim? Kendimi kötü hissediyorum.  "Ne yazık ki evet ama endişeye gerek yok. Takipte değiliz. Laura'ya gelince o dün yakalandı ve şu an bir şey denilmedikçe bir sey yapmıyor, konuşmuyor. Tam duygusuz." daha geçen gün karşılaştığımız sadistçe de olsa,psikopatça da olsa hep gülümseyen,istediği gibi davranan Laura öylece gitmiş miydi yani?

"Laura beni hatırlıyor-" cümlemi bitiremeden bağırma sesleri gelmesi ile beşimizde irkildik. Sesler tanıdıktı. "Stephanie!"

"Annalar!" , "Çakma rapunzel!" , "Zıtızlar!" anlaşılan ben ve Annalar birden kaybolunca herkesi endişelendirmiştik. Yinede en başta ismimi duyduğum sesin kaynağını çok rahat ayırt ettim ve sanırım öğlen oldu. Hava sıcaklıyor. "Stephanie,gece yarısındayız." iyice sıcaklayarak bana kıkırdayan Anna'ya baktım. "Zihnimi okumasana ya!"

★★★★★

Ortam yatışmış herkes kendi işine dönmüştü ama benim kafamı kurcalayan şeyler var. Jessicalar neden beni yakalamaya çalıştı?

"Çok kafa yoruyorsun." derken yanıma oturan sesin sahibine hafif omuz silktim.

"Elimde değil."

"Elinde. Sadece kafa yormak tuhaf şekilde sana daha kolay geliyor." yan gözle Eric'e bakarak hafif omuz silktim. Bana tebessüm edip ayağa kalkarken hala onu izliyordum. "Yukarıya geri dönceğim. O zaman bunun nedenini bulmaya çalışırım." dedikleriyle kaşlarımı çatarak ayağa kalktım.

"Eric saçmalama istersen. Geri dönmen intahar görevi gibi bir şey." ani çıkışım ile Eric gözlerini kırpıştararak gülümseyip elini başıma koydu. Yanaklarıma hafif bir ısı gelirken ona baktım. "Benim için bu kadar endişelenme. Kriz geçirteceksin." ben anlamaz bakışlar atarken Eric ellerini cebine koyarak odadan çıktı. Kriz mi? Erkekler neden bir kız kendisi için endişelenince kriz geçirir ki? Bir  kaç saniye içinde yanaklarımdaki ısı artarken kendi kendime debelendim. Dur ama bu hâlâ gitmesine izin veriyorum demek değil!

Hızla odadan çıkıp sağa sola baktım. Onu köşeyi dönerken görünce peşinden koştum. Köşeye gelince yine kaybolmuştu. Ne yapıyor bu uçuyor mu? Yan taraftaki kapı kapanınca gözlerimi oraya çevirip delikten baktım. Bizimkiler toplanmış;Chumana,Azura ve tanımadığım bir kaç kişiye bildiklerini yukarıdaki işleri anlatıyorlardı. Sadece Eric konuşmaya başlayınca kapıyı çalıp içeri girdim. Böylece tüm gözler bana döndü.

"Tam vaktinde geldin Stephanie. Eric de tam bize intihar planından bahsediyordu." bunları diyen Zoe konuşurken bende onun yanına yerleştim.

"Eric,her şey iyi hoş ama seni bir başına yollamak demek bir sorun olursa haber alamayız demek. Yani yanına bir iki kişi al." Eric,Azura'yı başı ile onaylayıp kimler gönüllü diye bakarken elimi kaldırıverdim. Yinede Eric benim elim yokmuş gibi bir kaç kişi seçiverdi. "Bende gelmek istiyorum."

"Olmaz." Eric'e kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. "Dışarda konuşabilir miyiz?" Eric beni onaylayıp benden önce çıktı. Bende peşinden çıktıktan sonra beraber sessiz,tehna bir tere gittik. Eric küçükken tanıştığım kişinin sen olduğuna eminim. O zaman söz vermiştik." Eric hatırladığını belirtmrk için kafasını salladı. "O zaman neden senle gelemiyorum." şu anlar onunla rahat konuştuğum tek anlar. Bunları not alın.

"Bir şeyler başlatacağız, dedik. Başlattıkta. Yani artik kendini tehlikeye atmana gerek yok."

"Ama hala bu ekibin bir üyesiyim." dedim. "..değil mi?" biraz bekledim. Eric arkasını döndü. "Eric..." derin bir nefes aldım.

"Yoksa fazlalık olduğumu,size engel olacağımı mı düşünüyorsun?" içimden böyle düşünmüyor olsun diye dua ediyordum. Ne düşündüğünü duymaktan korkuyorum ama bur yandan da bilmek istiyorum. Eric'in saçları yavaşça yüzüne geldi. O çimen yeşili gözlerine bir karaltı düştü,gözükmez oldu.

Salakça bir gülümseyiş ile bana döndü,kollarını bağdaştırdı. Bunları yaparken gayet sakin bir sesle; "Aynen öyle." dedi. Ben duraksarken birden kenardan Maria çıkıverip yumruğu ile suratına geçirdi. "Eric seni salak!" derken harfleri uzatmış hemen ardından Anna da geçirivermişti. "Kalın kafalı!" son sürat uzaklaşmaya başlarken sadece Alexandra'nın arkamdan seslendiğini duydum. Yinede durmayıp dışarı çıktım.

Kaldığımız yerden iyice uzaklaştıktan sonra soluklanarak bir ağacın yanına çöktüm. Ciddi değildi. Olamazdı. Bunu sırf peşlerinden gitmeyeyim,güvende olayım diye söyledi...değil mi? Ah,saçmalama Stephanie! Ben Eric'in nesi oluyorum da benim için böyle düşünerek konuşacak? Kollarımı yavaşça kendime sardım. Bana seslenmelerine rağmen koşup gittim zaten. Kafamı hafifçe öne eğerek gözlerimi kapattım. Düşünme Stephanie. Düşündükçe saçmalıyorsun. İç çekip gözlerimi daha sıkı kapattım.

Kısa süre sonra dizlerimde bir su damlası,bi' ıslaklık hissettim. Gözlerimi aralayıp yanaklarımı yokladım. Hayır, ağlamıyordum. O zaman yağmur mu? Ama hava güzel. Beynim sulanmaya başlarken kafamı kaldırdığım anda nefesim kesildi. Tam dibimde ağzından salyası akan,kocaman ve iri dişli,iri yapılı ve büyük bir kurt tarzı bir şey duruyordu. Ve ben sadece nefesimi tutmuş onun gözlerine bakıyordum. Korkudan çığlık bile atamıyordum. Isırırsa ya kafamı koparır ya da ciddi bir hasar alırım.

"Ö-öyle ka-kal." diye zar zor konuştum ama sesim bile doğru düzgün çıkmamıştı. Kurt biraz daha yaklaşıp beni koklarken ben korkudan zangır zangır titreyerek gözlerimi sımsıkı yummuştum. Kısa süre sonra kurdun nefesini boynumda hissedince titremem iyice arttı. Yavaşça ayaklandım ama bacaklarım hâlâ titriyordu. Kurt bana tepki vermiyor ama gözlerime bakıyordu. O öylece bana bakarken hızla koşmaya yeltendim. Lakin tam gidecekken bir el boğazımı sararak ve beni yerden bir iki santim yükselterek ağaca yapıştırdı.

"Daha ne kadar saklanmayı düşünüyordun? Şimdi öt bakalım arkadaşların ve burada tanıştıkların nerde?" nefes alamıyordum. Onun burada ne işi vardı? Beni nasıl  bulmuştu? Nefes almaya çalışırken bana sorgulayıcı bakışlar atan profesöre baktım. Nefessiz olmamdan istifade zihnime girmeye çalışıyor ama yapamayınca boğazımı daha çok sıkıyordu. Ağzımı açıp "Git,geber." demek istedim ama sadrce ağzım oynadı. Boğazımı sıkması konuşmamı da engelliyordu. Gözlerim kararmaya,zihnim bulanıklaşmaya ve sesler birer uğultuya dönmeye başladı. Burada ölmek istemiyorum.

"Tamam,öyle olsun. Yukarıda seninle konuşacağımız çok vaktimiz olacak." zorla kaşlarımı çatarken beni aniden bıraktı. Düşerken kafamı vurmanın etkisiyle birlikte ben daha nefesimi düzenleyemeden bilincim kapandı.














Ölü yazarınız is hereXD yine boş bir bölümXD Miray Eda yb istiyorum XD Neyse bıbıXD

Dead EndHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin