Büyük kapı arkamdan kapanınca derin bir nefes aldım. Bir sürü geniş,uzun dolaplar koridor oluşturacak şekilde sıralanmıştı. Eric'in bir an benim için geldiğini düşününce tuhaf oluyorum. Aman Stephanie saçma hayaller kurma zaten gelecekti. Sadece artı olarak senin yanına da geldi. Sessiz adımlarla rasgele bir koridora girdim. Küçük adımlarla Stephanie. Direk olarak gözüme çarpan yazı ile kaşlarımı çatarak durup dolabın önüne çöktüm. İki dolabın yanında küçük bir metalin üstüne soy ismim işlenmiş.
Yanlarında ek olarak başka bir şey daha yazıyor. "Bay ve Bayan ..." kaşlarım biraz daha çatılırken sağ sola baktım. Tanıdık olan başka bir sürü isim var; Jessica,Castiel,Andy,Anna,Casper,Cassandra,Athena,Harry... hafif gerilemeye çalışmam ile kalçamın üstüne düştüm. Elim titreyerek benim soy ismimin yazdığı dolapları açıverdim. Zaten açmam ile çürük,kötü bir koku yayıldı. İçimde kötü bir his var. Yinede sararmaya başlamış iki dolaptaki iki örtüyüde aynı anda çektim. Örtüleri kaldırmamla örtüleri elimden atıp kalçamın üstünde sürünerek geri çekildim. Onlar...
"Stephanie!" dedi arkamdan gelen sesin sahibi. Öylece ileri bakıyordum. Bir yanıma Anna diğer yanıma Jessica çömdü. Omzumda ise büyük bir el...Bu el beni bu sefer heyecanlandıramıyor,kalbim delirtmiyordu. Şokta olduğumdan mı? Şu an bilinçli miyim? Gözlerimden çeneme kadar ince bir sıcaklık hissettim. Çığlık atıyorum ama ağzım kapalı. Nefes alıyorum ama ciğerlerimin usulca inip kalktığını hissetmiyorum. Kalbim atıyor. Kalbim sanki kulağımda atıyor. "Stephanie bir şey de iyi misin?" ses? Kimin sesiydi bu? Jessica sanırım. Kafam hareket etmiyor.
"Stephanie eğer burda yakalanırsan bizden tüm bilgileri her türlü alırlar. Aşağıdakiler tehlikeye girer." aşağıdakiler,Kiralar. "Eric,burayı biliyor muydun?" mırıltı gibi çıkan sesim tüylerimi ürpertti. Ben mi çıkmıştı o ses? Eric bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra tok bir tonda "Evet." dedi. Bir anda kafam yine boşaldı. Ortam yavaşça sönen bir ateş gibi kararırken Anna'nın Eric'e bağırarak konuştuğunu duyuyorum.
★★★★★★★★
Gözlerimi usulca araladım. Göz kapaklarım sanki taş bağlanmış gibi ağır geliyordu. Yavaş yavaş çatlayan buz parçaları gibi çatırdayan odun sesleri geliyor. Çevrede ise hafif bir kızıllık. Karanlık çevreyi,toprağı hafif bir kızıla boyayarak aydınlatıyor. Olduğum yerde doğrularak ayağa kalktım. Ateş yakılalı çok olmuş,artık yavaşça sönüyor. Vücudumda bir sersemlik,kaslarımda bir uyuşukluk var. Sanki ateşim yükselmişte ağrısı kaslarıma vuruyor gibi. Kendimi zorlayarak biraz gerindim ve yanan ateşin üstüne toprak attım. Sönecek duruma gelmiş olsa bile riske atamazdım.
Seyrek ağaçların arasında hafif sallanarak ilerlemeye başladım. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Belki bulurum umudu ile ilerliyorum sadece. Ortamda duyulan bir kaç çatırtı ile en yakınımdaki ağaca yaslandım. Çatırtı hâlâ usul usul devam ediyor. Kurt mu? I-ıh,hayır. Çatırtılar bir kurdun çıkaramayacağı kadar sert. Buna sevinmeli miyim,üzülmeli miyim bilmiyorum. Yaslandığım ağaçtan kayarak yere oturdum. Ağacın girintileri,çıkıntıları kıyafetime hafif takılarak kaymış,kolumda bir iki çizik oluşturmuştu.
"Heey! Sen ordaki!" çatırtılar hızlanırken duyulan ses beni diken diken etti. Hızla kalkıp uzaklaşayım dediğim anda ağacın çıkıntısına takılan saçım yüzünden kalktığım yere geri düştüm. Az ilerimde yavaşlayan ayak sesleri ile kafamı kaldırdım. Küçük bir kız mı? Benden küçük duruyordu. Bazı yerlerinde sargılar vardı. Kız düz,soğuk bir tonda; "Ağaca mı takıldın? Neyse benim için iyi seni sürekli kovalamak için uğraşmayacağım." dedi. O kadar kaçtıktan sonra...Kız bana doğru bir kaç adım attığı anda önümde bir kararı belirdi. Kişinin arkası bana dönüktü ve üstünde bir pelerin vardı,pelerinin kapşonu kafasına geçirilmişti. Vüzur yapısı uzun,inceydi. O ikisi bakışırken saçımı kurtarıp ayaga kalktım,ağaca sindim.
"Burayı terk edersen canını bağışlarım." sesine bakacak olursak bu kişi kızdı. Yinede sesi çok sert ve soğuktu. Zor zamanlar geçirip artık duyguları kenara atan birinin sesi gibi. "İşim senle değil,çekil." önümdeki kız kafasını hafifçe sağa sola sallayıp kapşonunu açıverdi. Kapşonunun açılması ile uzun siyah saçları omuzlarından aşağı yavaşça döküldü. Aynı zamanda kan kırmızısı gözleri ortaya çıktı. Gözleri nerdeyse mattı. Delici ve aşırı soğuk bakıyordu. Karşımızdaki kız tepki vermeyip bir süre öylece baktı. O anlarda kızın gözlerinde bir ışıltı geçtiğine yemin edebilirim.
"Sen Chumanasın. Dokuz kardeşten kurtulan iki kişiden büyük olan. Tür tehlikesi; birinci sınıf,kişilik tehlikesi; birinci sınıf,tür;safkan gücünde iblis ve iblis yanını normallerinden çok daha güçlü olmasını sağlayan vampirlik geni." kız-diğer kızın dediği kadarı ile Chumana-kaşlarını çattı. Birden kızın kafasının dibinden,yanağını sıyırarak,bir ok kan akıtarak yoluna devam edip arkalardaki ağaca saplandı. Bununla kız gözlerini ağaçların biraz sıkıştığı tarafa dikti. Tüm dalların arasından bir şeye direk olarak bakıyor gibiydi. "O da diğerlerinden kalan tek kardeşin."
"Biraz daha konuşursan sadece yaralamak ile kalmayacak." aniden Chumana birden yok oldu ve ortam bulanıklaştı. Sadece kız normal kalmıştı ve nerdeyse dibimdeydi. "Hâlâ zihne direk giriş yapamıyorum bu yüzden beni en son gördüğün zamandan giriş yaptım zihnine. Yerinizi buldular neredeyse. Bu sefer Eric bile seni koruyamaz. Kişisel söyleyecek bir şeyim var: Eric'in gizli yanlarını gördükten sonra da hâlâ ona aşık olmaya devam edecek misin Step?"
Gözlerim aniden açılırken hızla doğruldum. Doğrulurken acıyla inledim. Çok sıcak,terlemişim. Ter yanaklarımdan,boynumdan ve sırtımla tişörtüm arasında akıyordu. Bir yandan kaslarım katılaşmış gibi ağrıyor. "Uyandın mı?" kapının ve tanıdık sesle oraya baktım. Lolika elinde tepsiye bana bakıyordu. Ona bakınca bana gülümseyerek yanıma geldi. Tepsiyi bırakıp "İyi olmana çok sevindim." dedi ve bana sımsıkı sarıldı. Kollarımı yavaşça ona sardım. Önemli bir şeyler olmuş ama hatırlayamıyor gibi hissediyorum. Boğazımda bir yumru var. "Noldu?" biraz durup devam ettim. "Neler oldu?" Lolika ayrılıp bana baktı. Ellerini yanaklarıma koyup beni deli gibi mıncırmaya başladı. Bir yandan "Önce kendine gel! Sonra sana ne oldu,ne edildi anlatılacak zaten. "
Lolika,yanaklarımı bıraktığında yanaklarımdaki kasların daha da ağrımaya başladığı bariz şekilde hissediliyordu. Ben yanaklarımı ovalarken Lolika tepsiyi önüme koydu. Bayadır sohbet etmediğimiz içindir galiba ki ben hem yerken hem sohbet ettik. Sohbeti bıraktığımızda hava kapkaranlık olmuştu. Bu seferde bayadır konuşmadığımızdan konuşurken kendimizi kaptırmıştık. Sohbetimiz bu seferde Lolika bir ara uyuklamaya başlayıp ben susunca benim kucağıma düşüp uyuyana kadar devam etti.
Miriba!Xı bölümün kısalığı için üzgünüm bir iki günde yazdım:')) ne yapacağımı daha önceden tam olarak tamamlamamıştım o yüzden galiba ki kelimeler doğru düzgün akmadıXD bir dahakine unutturmayın enfes yazacam:33 hadi burda bana gerek kalmadı byssssX33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...