"Herhangi bir şey buldunuz mu?" derken Chumana ağır adımlarla yanlarına geldi. "Hayır,yardım edebilecek kişileri hücreye attırdığındandır belki?" Maria,Chumana'ya hiç geri adım atmadan tam gözlerine sertçe bakıyordu. Aldığı cevap üzerine Chumana'nın normalde sert duran kaşları iyice sertleşmiş Maria'nın sert bakışlarına karşılık veriyordu.
"Hey,sakin olun. Bu sadece işleri zorlaştıracak. Üstelik Chumana kendi isteği ile sokmadı onları. Oylama ile yapıldı ve Chumana da bende Jonathan da ' hayır' diyenlerdendik." Azura,Chumana ve Maria'nin arasına girip ortamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Her ne kadar konuşsada ortamda bir an ölüm sessizliği oluyor bir anda da fırtına kopuyordu.
"Anlıyoruz ama madem kendisi bir 'mareşal' ve kan kırmızısı gözleri var birilerine laf geçirmeyi,çevresindekileri korumayı beceriversin." Azura sanki olacakları tahmin etmiş gibi dudağını ısırırken Andy ve Jonathan'a baktı. O sırada Chumana Anna'nın-sert olanın- üstüne gelmeye başlamıştı bile. "Mareşalliğim ve gözlerimle ne alakası varmış?" Anna kendi kan kırmızısı gözlerini Chumana'nın kan kırmızılarına dikti. "Hakketmenle alakalı."
"Kızlar yet-"
"Sus Andy! Jonathan sende yerinde kal!" adım atmak üzere olan Jonathan Chumana'nın yükselişiyle duraklamıştı. Jessica ise 'yapma' der gibi Anna'nın kolundan tutmuş hafif çekeliyordu.
"Sen tekrarlasana o dediğini bakayım." Anna hâlâ tereddütsüz kandan gözleri Chumana'nın sert kandan gözlerindeydi. Hiç bir mimiği kıpırdamadan ağzını yavaşça oynattı. "Hakketmenle alakalı dedim."
"Chumana!"
★★★★★★★★★★★★★★★
"Abla yardım edebilir misin?" kafamı sese doğru çevirdim. Küçük kardeşim merdivenlerin yukarısında dikelmiş öylece duruyordu. Farkında olmadan tebessüm edip büyük adımlarla yanına geldim. "Perilerin istekleri reddedilmezmiş." derken kardeşimin elini tutup merdivenlerden inerken yardım ettim. Sonuna geldiğimizde kafasını bana çevirip gülümsedi. Her ne kadar herkes iyide olsa içimde huzursuzluk var.
"Biz geldik." eve giren erkek kardeşlerime ve kapıdan geçerken eğilen abime baktım. "İyi koloçan ettiniz mi?"
"Abla kafana çok takıyorsun. Burası ormanın ücra bir yeri. Kim bulabilir ki? İnsanlar gelmiyor buraya. Gelse gelse melez gelir,safkan gelir. Onlarda bir şey yapmıyorlar zaten." yavaş adımlarla onun önüne gelip kafasına geçirdim. O sızlanırken ben devam ettim. "Ablaya karşılık verme. Döverim valla Luis. İsmini vermek istemedigim bir-beş harfi Harry-sürekli kız arkadaşı ile buluştuğundan gelip gidiyor. Önlem alıyoruz." Luis ve abim kıkırdarken Harry hafiften kızardı.
"Abi sen hiç gülme. Azura' ya nasıl baktığını gördüm." bu sefer Luis kahkahayı basarken abim Harry'e eşlik ederek kızarmıştı. "Konuşturmayın beni hepinizi ortaya sererim."
"Ben,Kachina,Luke ve Luis abim ve Naomi ablam rahatız."
"Seni alan olmaz merak etme Nani." Nani duraksarken asasını Luis'e tuttu. "Kurbağalardan aşırı huy oluyordun değil mi abicim?" Luis yavaşça abimin arkasına geçti. Öylece onları izlemeyi bırakıp ağır adımlarla dışarı çıktım. Şu saatlerde Naomi'nin gelmiş olması gerekirdi. Nedensiz bir şekilde içimde berbat bir duygu var. Sanki midemin tam ortasına bir kazan yerleştirilmiş ve içinde cıvık bir şey karıştırılıyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama Naomi gözükmüştü.
"Geciktin."
"Labrotuvar harekete geçti. İş çıkaracak anlaşılan."
"Merak etme. Ben hallederim." Naomi başıyla onaylarken yorgun şekilde tebessüm etti. Onun omzuna hafifçe vurup evden uzaklaştım. Midemdeki kasılma,karıştırılma hissi artıyor. Sebebi onlar mı yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead End
AdventureYine mi aynı yalanlar? Cidden sıkıldım... Benim küçükken içtiğim anda ne oldu? Kim onu söküp kökünü kazıdı? Bir karar? Bir kişi? Bir olay? Bir gerçeklik? Ya da sadece söylediğim yalanlardan biri? Hayal kurmayı bıraktım ki hayal kırıklığına uğramayım...