Bölüm 8

18 4 0
                                    

Rian'a vardığımda yine bir ara sokakta geldim. Herhalde anlıyor beni. Ne bileyim Ejderha Diyarı'nda direk karşılarında beliriyordum, Ork Diyarı'nda da aynı mevzu. Ama burada kimsenin beni görmediği yerlerde ortaya çıkıyorum. İnşallah şansa falan değildir de ayarlıdır bunlar. Yine meydana doğru ilerledim. Birinin elimi omuzumda hissettim. Arkamı döndüm ve karşımda gardiyanlar vardı:

Gardiyan-"Sen buralardan değilsin. Giriş belgeni göster." Hassiktir. Daha maceram yeni başladı amk.

b-"Ben Ourun köyünden geliyorum. (Kitap saolsun) Miras Styla için adak almaya geldim. Yoksa adağıma mı engel olacaksınız?" Biraz tedirgin oldular.

Gardiyan-"Hayır tabiki. Engel olmak istemeyiz ama yine de belgenizi görmek zorundayız." Belge konusunda ne ısrar ettiler amk. Bahane düşün düşün...

b-"Bir dakika. Belgem burada bir yerde olmalı." Elimi ceblerime attım ve arıyormuş gibi yapıyorum. O arada gözlerimi kapattım ve kaçış yolları düşünüyorum. Tam kaçmaya yeltenecekken birden herkes diz çökmeye başladı. Diz çökmek mi? İçgüdüm yanılıyor galiba. Gözlerimi açtığımda herkes diz çöküyordu. Ben de mi çöksem acaba? Ama şimdi kıyafetler var üzerimde. Bana ait değil. Çöksem mi çökmesem mi? Sonunda çökmeye karar verdim. Kellemden olmayayım boşuna. Hani şu ortaçağlarda 4 kişinin sırtında taşıdığı arabalar olur ya. Ha işte ondan. Araba bize doğru yöneldi. Tam önümüzde durdu. Ben hala duruşumu bozmuyorum. Bozamam da. İçgüdüm izin vermiyor. Veya çok gerginim. Arabadan biri indi. Ayaklarını görebiliyorum. Bir kadın ayağı bu. Kafamı kaldırmadım. Bana bir ses geldi:

"Kalk diyar gezgini. Senin bu diyarda diz çökmene gerek yok." Ne? Bana mı dedi? Sesi hani şu filmlerde rahibeler olur ya ince ama güzel sesleri olur. Hah. Tam o sesi çıkarıyor işte. Benim çenemin altına dokundu ve kendine doğru çekti. Ben de ayağa kalktım mecburen. Kapşonumu açtı.

"Demek bir insansın. Sizin ırkınızı binlerce yıl önce bulmuştum. Güzel günlerdi." Yüzünü görünce bir şeyler anımsadım ama aklıma kim olduğu gelmedi.

b-"Siz kimsiniz?"Gardiyan ayağa fırladı ve bıçağı boğazıma dayadı:

Gardiyan-"Bu ne saygısızlık. Demek bize yalan söylüyordun. Tanrıçam. Bu pisliğin sizi kirletmesine izin vermeyin. Bırakın onu idam edeyim."

"Ben size ne zaman tanımadığınız kişileri idam edin diye öğüt verdim? O bir gezgin. Benim gibi."

b-"Kim Styla mısın?" bıçağı boğazıma iyice yaklaştırınca gözlerimi kapadım ve zayıf noktasını bulup hafifçe vurdum. Zaten o da orada kıvranmaya başladı. Ama kimse yerinden kımıldamıyor. "Bağışlayın. Böyle bir şey yapmak istemezdim ama beni o zorladı."

"Her koyun kendi bacağından asılır Bir Bine. O seni sıkıştırdı. Sen de karşılık verdin. İstersen içgüdünü kullanıp öldürebilirdin ama yapmadın. Ben Kim Styla değilim. O benim kız kardeşimdi. Uzun süredir bulamadım kendisini. Ben Miras Styla." Miras mı? Ama nasıl?

b-"Bir dakika bir dakika. Şimdi sizin ülkede 2 tane mi gezgin var?"

Miras-"Bu bize verilmiş en büyük lütuftur. Kardeşim eğer yanlış yola düşmeseydi onunla bu evrendeki sorunları çözdüğümüz gibi diğer evrendeki sorunları da çözebilirdik. Şimdi bunu burada konuşmayalım. Tapınağıma gidelim. Orada konuşmamıza devam edelim." Dedi ve arabaya (araba diyorum ona ne deniyor bilmiyorum. İnternetten de baktım lakin bulamadım.) bindik. Arabayı kaldırdılar ve yürümeye başladılar.

Arabayı taşıyan insanların gerginliklerini hissedebiliyorum. Benim binmemden pek hoşnut değil gibiler. Güneşin arabanın içine vurmasıyla daha önce hiç Miras Styla'nın yüzüne dikkatle bakmadığım aklıma geldi. Sadece heykelde görmüştüm. Yüzü gerçekten de heykeldeki gibi pürüzsüz. Gözlerimi kısarak bakmak zorundaydım. Çünkü saçları gümüş renginde olduğundan güneşin ışıklarını yansıtıyordu. Gözlerinin biri mavi diğeri ise pembe renkte. Pembe mi? Yok değilmiş. Güneş çekildikten sonra diğer gözü de mavi renk oldu. Gözünün renk değiştirmesi muhtemelen Rian'lıların genetik özelliği falandır. Ne bileyim yani. Zaten biyoloji dersinde bezelyeleri bile çiftleştiremezdim.

Miras-"Dalgın görünüyorsun. Genelde böyle durumlarda sizin ırkınız biraz korkar."

b-"Senin kadar olmasa da bir çok tür gördüm. Alıştım artık."

Miras-"Kaç diyar dolaştın peki?"

b-"Bunu size neden söyleyeyim?"

Miras-"Bana güvenmiyorsun. Ama nedenini anlamıyorum. Bu diyara gelişinin bir şans eseri değil bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Tapınağıma vardık. Sohbetimizin kalanına tapınakta devam edelim." Tapınak dediği bizdeki kiliseler gibi. Ama tek farkı bizim dünyada haç şekline iken onlarda iki göz şeklinde. Güneş vurunca anladım nedenini. Camlar mavi renkte ama güneş vurduğunda sanki binanın çevresini pembe bir ışık sarıyor. Ve camın rengi de pembe oluyor. Cam yapılırken muhtemelen Miras'ın gözlerinden esinlenmiş.

Tapınağın önü bayağı kalabalıktı. 7 den 70 e herkes bir sırada bekliyordu. Miras'ı gördüklerinde bir çoğu yanına koştu ve isteklerini sıralamaya başladılar.

"Çocuğum hasta. Ne olur yardım edin."

"Sevgilim beni terk etti. Aşk acısı çekiyorum. Lütfen bir yol gösterin." (Senin gelme nedeninin amk.)

"Ailemden 3 gündür haber alamıyorum. Guon köyüne gitmişlerdi. Biliyorsunuz Ejderhalar en fazla o yolda sivillere saldırıyor. Aileme de saldırmış olabilirler. Ne olur yardım edin ne yapmalıyım?" Gibi bir çok yardım isteyen kişi geliyordu. Lan hala ejderhalara yükleniyorlar ya. Lan ejderha dediğin bildiğim mülayim, kendi halinde takılan kişiler. Miras'ın sözü düşüncelerimi kesti:

Miras-"Sakin olun ve sıraya geçin. Öğrencilerim ve ben sizinle ilgileneceğiz." Hepsi koyun gibi tekrar sıraya geçtiler. Üzülüyorum açıkcası hallerine.

Miras-"Biraz üzülmüş gibisin. Onlara burada yardım etmedim diye muhtemelen. Rian'lılar da tıpkı insanlar gibi. Kendi sorunlarını çözecek güce sahiplerken uğraşmıyorlar. Başkalarının kendi sorunlarını çözmesini bekliyorlar. Ne kadar acınası. Hem de sen anlatmana rağmen seni dinlemiyorlar."

b-"Buna yardımlaşma deniyor. Eğer ki birbirimizin derdine yardım etmezsek bu sefer de herkes kendini düşünen bencil insanlar olacak." Bunları ben mi söyledim? İçime ne kaçtı lan benim? Tamamdır. Bunu instagramda kesin paylaşacağım. Ama telefonum yok değil mi?

Miras-"İleride beni anlayacaksın Bir Bine. Kendi çözemedikleri sorunlar da olacak elbette. O zaman başkalarından yardım alabilirler. Fakat buraya gelenlerin çoğu sorunlarının çözümünü bile biliyor fakat başkalarından duymak istiyorlar. Üzücü bir durum ama çözülemez değil. Her yeni gelen nesil yeni bir ümit anlamına geliyor. Bir çok nesil gördüm. Git gide gelişiyorlar." Tapınağın girişine doğru yürüdü ve ben de arkasından girdim. 

RİAN DİYARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin