10. BÖLÜM

55.6K 2K 80
                                    

10. BÖLÜM

Selamlar, bu bölümde baya bir uzun oldu. Size söylediğim gibi yakınlaşmalar git gide artıyor :) Geçen bölüm yorum atıp beni sevindiren üzerine bir de vote atan okuyucularıma sonsuz teşekkür ederim. Sınır 150 vote, yeni bölüm salıya kadar gelir. Bayram şekeri niyetine çok uzun ve güzel bir bölüm sizi bekliyor canlar. Yeni kapak resmi için pinkhappy4 de çok teşekkür ederim, çok beğendim bu resmi. Bu bölüm ona adanmıştır. İyi okumalar :)

Ben ufacık bir kız çocuğuyken her ağlayışım da yatağımın altına saklanırdım. Soğuk zemine yatar ve gözyaşlarımın dinmesini beklerdim. Soğuk zemin bana acılarımı unutturur ve mutlu hissettirirdi. Saatlerce beklerdim. Bilirdim ki birazdan beni aramaya annem yada babam çıkacaktı. Eğer her seferinde yatağın altına saklanmasaydım, soğukla tanışmasaydım acılarım geçmezdi. Annem her ne kadar benim nerede olduğumu bilse de bilerek bu işi uzatır ve bütün evi bana seslenerek bulmaya çalışırdı. O zaman daha çok sevinirdim, çünkü annem benden hiç bıkmamış ve beni teselli etmeye çalışıyordu. Hepimizin acıları yüreklerinde kabuk bağlamış bir şekilde durur. Kimimiz onu her seferinde deşerek kanatır, hissettiği acıyla yaşadığının verdiği histe kavrulur. Kimimizde kaybolmuş bir kız çocuğu gibi saklanıp, tekrar kaybolmayı bekleriz. Üzerimize değen yılların hatırını sormadan..

Betül E.

Boran arabasından aceleyle indi, konağın kapısına varmadan üzerini düzeltti. Kapıda ki adam Boran ağayı hemen tanımıştı.

“Hoşgelmişiniz ağam, buyurun..”

“Hoşbulduk!” dedi Boran içeriye geçerken.

Sülo ağa nargilesini içerken oğluna baktı.

“Dinlen birkaç gün daha, sonra geçersin işlerin başına..”

“Dinlendim kaç gündür, yarından tezi yok hemen işlere geri dönmem lazım!”

“Oğlum, bak doktorunla geçen konuştum. Diyor ki Tahsin beni hiç dinlemiyor, ilaçlarını ihmal ediyor!”

Tahsin yüzünü çevirdi. İlaçlar onda ağır uyku ve yorgunluk yapıyordu, hastalığının ciddiyetindeydi ama yinede dinç olmayı arzuluyordu.

“Ben ne yaptığımı iyi bilirim baba, ilaçlara gelecek olursak! Yeterince bu iğrenç şeylere katlandım. Daha fazla uğraşmak istemiyorum..”

Sülo nargilesini kenara bıraktı. Üzülmemesi elde değildi, Tahsi'nin ne kadar inatçı ve zor biri olduğu doğduğu günden belliydi.

“Tahsin! Eğer ilaçlarını ihmal edersen ağrıların artar, yeterince ağrın varken neden biraz daha çekesin ki! İç o ilaçları, ananı da üzüyorsun..”

Tahsin ofla, ilaçlarla ayakta durduğunu biliyordu. En başından beridir. İki yıl önceki kilosuyla şimdiki kilosu arasında yaklaşık 35 kilo fark vardı. Amerikaya hem eğitim hemde hastalığının tedavisi için gitmişti. Epilepsi yani Sara hastalığı son 3 yılda ilerlemiş ve son yer olan Amerikaya gitmişti. Bu kimi zaman güçlü baş ağrılara, bayılmaları kimi zamanda kalp krizine kadar gidebiliyordu. 4 kere kriz geçirmişti, ilkini Dicle'nin yanı başında. Dicle onu her görmemezliğe vurduğunda krizleri tetikleniyor ve aniden nöbet geçiriyordu. Nöbetlerinin birçok kez nedeni Dicleydi. Şu son üç yılda spor ve dietten başka çok şey yapmıştı. Mesela yeniden var olmamın mutluluğunu ararken Dicle'nin hasreti ağır gelmiş ve geri dönmüştü.

“Anamlar nerede?” dedi Tahsin elindeki bilekliği okşarken.

“Davut ağaların konağına gittiler..” dedi Sülo gülerek. Adam hemen başını kaldırıp babasına baktı.

YABAN GÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin