0.9

619 30 4
                                        

Kahkahalarla ekrana baktım ve Jim Carrey'nin hareketlerinin ne kadar komik olduğunu bir kez daha kendime tekrar ettim. "Mükemmeldi." dedi Harry gözünden gelen yaşları silerken, aslında pek mükemmel sayılmazdı ama birlikteyken gülmek için bir ton sebebiniz olabiliyordu.

Boş mısır kasesini sehpadan alıp mutfağa yürürken Harry portakal suyuyla dolu şişeyi ve bardakları arkamdan getiriyordu. Masaya bıraktığını gelen tok sesten anladım, kaseyi tezgaha koyup arkamı döndüğümde onunla yüz yüze gelmeyi beklemiyordum. Kalbim korkuyla atmaya başladığında önüme gelen saçlarımı geri ittirdim, kollarını belime doladığında başımı kaldırıp ona baktım. "Selena," dedi derin bir nefes alıp. "bazen sana baktığımda, hayatımda verdiğim en doğru kararın sen olduğunu görüyorum ve sanırım, yaptığım şey beni öldürüyor."

Yutkundum. "Bunu sana yaşattığım için o kadar pişmanım ki, tarifi olur mu bilmiyorum ama çok özür dilerim."

"Harry, ben... Iı, sanırım..."

"Lütfen beni affettiğini söyle." dedi gözlerimin en içine bakıp. "Senin için her şeyi yaparım, sana olan sevgimi her şekilde kanıtlayabilirim, her ne istersen ayaklarının altına, önüne sermeye hazırım."

Dolu gözlerimi ona diktiğimde üzerimdeki ince hırkanın kollarını avcuma kadar çekmiş, didikliyordum. Bir anda ellerimi yüzüne yerleştirdiğimde ben bile ne olduğunu anlayamadan dudaklarımı onunkilerin üstüne kapattım, ona yaptığı şey için kızmıştım ama bu geçmişti ve her şeyi geride bırakmaya da hazırdım.

Kalçamı kavrayıp beni mutfak tezgahına oturttuğunda hala dudaklarımı yavaşça öpüyordu, sadece bu bile beni onu affetmeye itiyordu. Onu kendime daha çok çektiğimde elleri sırtımda gezinmeye başlamıştı, bacaklarımı belinin etrafına sardığımda vücudunu benimkine yasladı. Dudaklarımdan ayrılıp bana sarıldığında bir an şaşırsam da sustum, yüzünü omzuma yasladığında bir elim hala yüzündeyken diğerini saçlarına götürdüm. "Seni seviyorum," dedi, titreyen sesini göz ardı etmeye çalışarak saçlarını okşadım. Eğer ağlarsa benim de ağlamam kaçınılmazdı. "seni çok seviyorum."

Başını göğsüme çevirdiğinde kollarımı etrafına sarıp kalp atışlarımı dinlemesine izin verdim. İkimiz de bir başkasına dokunmuştuk ama ne olursa olsun yine birbirimize dönebilmiştik ve asıl önemli olan bu değil miydi? Belki de değildi...

Geri çekildiğinde gözlerime baktı, ağladığını görmek kalbimi kırıyordu. "Hayır," dedim yüzünü küçük ellerimle tutarken. "sakın ağlama."

Gözyaşlarının ıslattığı yanağını öptüğümde gerilen yüzünü hissettim, büzülen dudaklarını ve çatılan kaşlarını hissettim, kalbinin hızlanmasını ve duyduğu pişmanlığı, hissettiği acıyı bile hissettim.

Hep neden, demiştim, neden bütün bunlar oldu, neden beni aldattı? Onu anlamak o kadar zordu ki! Her şey güzel giderken birden yaşadığımız şeyler beni birçok şeyi sorgulamaya itmişti.

Ama şimdi birbirimize her anlamda o kadar yakındık ki, onu çok iyi anlayabiliyordum...

Back To You / HarlenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin