dört buçuk ay sonra
"Zayn!" diye bağırdım yatağın üzerini örterken. "Zayn, neredesin?!"
Örtüyü bırakıp belimi tutarak odadan çıktım. Onun odasını ikimiz için dekore etmiştik, misafir odalarından birisiyise bebek odası olmuştu.
Merdivene yürüdüm, Zayn hala ortalarda görünmüyordu, aşağıda olma ihtimalini düşünerek basamakları yavaşça indim ama sekiz buçuk aylık hamileyken bu çok zor olabiliyordu, çünkü karnınızda gezegen taşıyor gibi olurdunuz ve her zaman taşımanız gereken bir çocuk vardı.
"Canım?" dedim merdivenleri bitirdiğimde. Salon boştu, koltuklar dün düzelttiğimizden beri hiçbir şekilde bozulmamıştı, yastıklar bile yerindeydi ki Zayn oturmuş olsa yastıklardan birisini muhakkak kucağına alırdı, ya da örtüler bozulurdu en azından.
Düşüncelerle boğuşurken adımlarımı mutfağa çevirdim ama orası da bomboştu. Tezgahın üzerinde duran süt, yumurta, şeker ve daha birkaç şeyden oluşan karışım ve nutella kavanozunu gördüm sonra, bu da onun birkaç dakika önce burada olduğunun göstergesiydi işte. "Zayn neredesin, korkmaya başladım!" dedim soluklanmak için masanın etrafındaki sandalyelerin birini çekerken. Bebek nefesimi tıkıyordu, ya da zorlaştırıyordu ya da ikisi birden?
Hırkamın kollarını çekiştirip birkaç dakika nefes aldım ve tekrar kalktım ayağa. Yavaş adımlarla alt kattaki misafir odalarını kontrol etmek için koridora döndüm ve birkaç adım attıktan sonra ilk kapıyı elimle ittirdim ama içerisi bomboştu, pencerenin önünde duran yatağa uzun zamandır el sürülmediği belliydi ama pencere açıktı.
Pencere neden açıktı?
Kaşlarımı çatarak yaklaşık yedi adımda yatağın önüne yürüdüm ve beyaz nevresimin üzerindeki ayak izini o anda gördüm. Çamurda ıslanmış bir bot iziydi bu ve 44 numaraydı, yani çok yüksek bir ihtimalle erkek ayağıydı ama Zayn değildi.
Pencereyi kapattım ve odadan geri çıkarken yerdeki küçük beyaz halıya gözüm ilişti. Aynı ayak izleri vardı üzerinde ve bu hiç iyiye işaret görünmüyordu.
Koridora tekrar çıktım, bir sonraki misafir odasına yürürken yerdeki parkelerin de çamurla ıslanmış olduğunu gördüm. Burada ne olmuştu böyle? Eve kim girmişti? Zayn'i beklemeli miydim, peki ya ona bir şey yapmışlarsa? Acaba polisi mi arasaydım? Yoksa çok mu geç olabilirdi? Bunu yapan kim olabilirdi ki? Acaba onu...
Harry.
Kulağıma dolan psikopat gülüş o kadar tanıdıktı ki tanıdık olmasına lanetler ederek gözlerimi sıkıca kapattım ve sadece dinledim. Sesler epey uzaktan geliyor gibiydi ama anlaşılıyordu. "Aptal karın deli gibi seni arıyor ve birazdan buraya da gelecek." diyordu Harry.
"Sonra bu bıçakla," dedi, duraksadı, ardından Zayn'in iniltisininduydum. "senin gözlerinin önünde, önce onu öldüreceğim sonra da karnındaki o yaratığı."
"Hayır." dedim kendime, fısıldar bir tonda. Elimi karnıma yerleştirirken mantıklı düşünemiyordum, bir anda arkamı dönüp koşmaya başladığımda önüme bile bakamaz haldeydim ve neden yavaş adımlarla yürümediğimi çamurun üzerine basıp yere düşene kadar düşünemedim bile. Yüz üstü bir şekilde zemine düştüğümde ellerimle karnımı kavrasam da bu bebeğim için yeterli değildi, biliyordum, hissediyordum, ama artık elimden bir şey gelmediğini de biliyordum. Kafam yere şiddetlice çarptı, karnımı saran kollarım zeminde öyle bir sürtündü ki derimin soyulduğunu hissettim.
Acıyla bağırdım. "Zayn!" dedim. "Yardım et!"
Bir anda arkamda bıraktığım odanın kapısı aralandı ve Harry Zayn'le beraber içeriden çıktı. "Canım yanıyor." dedim gözümden gelen yaşlara engel olamayarak. "Çok acıyor, lütfen yardım et, ona yardım et Zayn..."
Zayn yanıma koşarken Harry öylece dikilmiş duruyordu, şoka girdiği belliydi, elindeyse kanlı görünen bir bıçak tutuyordu. Zayn'e baktığımda bu kanın onun kolundan aktığını gördüm. "Bebeğim." dedi yanıma eğilirken. Telefonunu çıkarıp 911'i tuşladı, bense hala acıyla kıvranıyordum. "Kızımıza bir şey olmayacak, tamam mı, sakın korkma."
"Zayn," dedim bacaklarımın arasından akıp giden sıcak sıvıyı görmediğini fark ettiğimde. "ne olur kan olmadığını söyle, ne olur kızımız doğuyor olsun sadece,"
Konuşmasını bitirdi ve telefonu yere resmen fırlattı, dizlerinin üstünde geriledi ve gecelik elbisemden açıkta kalan bacaklarımın arasına baktı. "Lanet olsun." dedi. "Lanet olsun, öldüreceğim seni!"
Ayağa kalkıp Harry'nin yanına gitti, elinde tuttuğu bıçağı boğazına dayandığında daha sert çığlık attım. "Yapma!" dedim bağırarak. "Ne olur yanımda ol, sana ihtiyacım var!"
Bıçağı bir kenara attı, tekrar yanıma eğildiğinde üzerindeki kot gömleği çıkardı. "Suyun gelmiş." dedi, rahatlamıştım ama sonrasını duyunca bütün rahatlık hissi birden yok oldu. "Ama kanaman da var."
Gömleği bacaklarımın arasına sıkıştırdı, ağlayarak yerde kıvranmaya devam ettim, ta ki kapı açılana ve ambulans görevlileri beni alana dek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To You / Harlena
Cerita Pendek"Yakılıp gidenler için üzülme, seninle yeni anılar yaratacağız." Dusk Till Dawn kitabının devamıdır. ✌