0.7

797 144 46
                                    


merhaba arkadaşlar kaptanınız konuşuyor, kemerlerinizi bağlayın çünkü kitaba giriş yapıyoruz

S e v e n

Uzaklardan okyanusun sesini duyuyorum. Etrafım ağaçlarla çevrili ve nerede olduğumu bilmiyorum. Okyanusa yakınsam evime çok uzakta sayılmaz mıyım? Ağaçların arasında dalgalanan rüzgar ayaklarımı harekete geçiriyor. Gitmek istediğim yön orası değil fakat kalbim beni oraya götürüyor. Senin yanına.

"Kurabiyem, fındıklı kurabiyem!" Yugyeom, dudaklarını kulağıma yaklaştırmış bağırırken göz kapaklarımı aralayıp suratına baktım. Mart ayının başındaydık ve ilkbaharla birlikte o da çiçek açmaya başlamıştı. "Çok uyuyorsun bu sıralar." dedi. Ellerinden birini kaldırıp çenesine dayadı ve gözlerini kıstı. "Aşık mısın?"

Ona gözlerimi devirerek baktım. Cevap vermeye bile tenezzül etmeden oturduğum yerde gerindim. "Sana birini ayarlamalıyız Jungkook. Bu yalnızlık nereye kadar kardeşim?"

"Yugyeom" dedim nefesimi dışarı vererek. "Sadece on dakika sessiz olamaz mısın?"

Kafasını sağa ve sola yavaşça sallarken yerimden kalkıp eşyalarımı topladım. "Kurabiyem ben konuşmazsam kim konuşacak? Sen ayda yılda bir kere uzun cümle kuruyorsun. Onda da sessiz olmam konusunda bana nasihat veriyorsun. Ne yapayım ben öleyim mi?"

Sarı ceketimi okul üniformamın üzerine geçirip çantamı sırtıma taktım. "Yugyeom bugün sırası değil."

Kolunu omzuma atıp beni kendisine çektiği sırada okulun önünde bekleyen bedenle kafalarımızı birbirine çevirdik. Burada ne işi vardı?

Önünde eğilip selam verirken Hoseok hyung elindeki piknik sepetiyle bize gülümsüyordu. "Hava çok güzel değil mi çocuklar? Birlikte piknik yapmaya ne dersiniz?"

Yugyeom sırıtarak ikimize baktı. "Hyung benim işim var. Siz ikiniz gitmeye ne dersiniz?"

Omuz silktim ve bakışlarımı Hoseok hyunga çevirdim. "Bana fark etmez hyung."

Dişlerini göstererek ikimize birden bakarken "Yugyeom senin için en sevdiğin sandviçlerden birini yapmıştım, emin misin?" diye sordu. Hoseok hyung yemek yapmakla içli dışlı olmasa da pratik yemeklerde harikaydı. Kısa sürede karın doyurabiliyordu ve bizim için önemli olan da buydu. Yemek yemekle vakit harcayan biri pek değildim. Pişirmekten de anlamazdım. Bu yüzden liseyi ailemin yanında okumak istemiştim. Annem her gün yemeklerimi yapıyor, karnımı doyuruyordu. Temizlik ya da para için dert yanmama da gerek kalmıyordu.

Düşüncelerimden Yugyeom'un sırtıma iki kere vurmasıyla sıyrılırken imalı bir şekilde suratıma baktı. Bu yaptığı çok aptalcaydı fakat Yugyeom zaten aptal biriydi.

Hoseok hyung ile yan yana parklardan birine yürürken "Sarı sana yakışmış." dedi. Sağ elimi ceketimin cebinden çıkardım ve alnıma dökülen saçları hafifçe geriye atarken cevap verdim. "Teşekkür ederim hyung."

"Jungkook şurası nasıl?" Parmağıyla gösterdiği alanı kafamı sallayarak onayladım ve kısa süre sonra kendimi kırmızı beyaz kareli örtü üzerinde otururken buldum. Geçen sefer örtü getirmemişti ve bu yüzden pantolonumda çimen lekeleri oluşmuştu. Bunu hatırlayıp yanında örtü getirmesi beni mutlu ederken aynı zamanda içimi şüpheyle dolduruyordu. Sonuçta Hoseok hyung herkese iyiydi, korkmamı gerektirecek kuruntuları kafamın içerisinde bulundurmama gerek yoktu. Saçma düşüncelerimi rafa kaldırmalıydım.

"Yoongi ile görüşüyor musunuz?"

Ani sorusuyla içtiğim meyve suyu soluk boruma kaçmıştı ve peş peşe öksürürken endişelendiğini belli eden surat ifadesiyle sırtıma vurdu. "Jungkook iyi misin?"

galaxy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin