düzenlemeyi unutarak paylaşıyorum umarım sonradan pişman olmam, iyi okumalar (duzenledim sakin ol) [düzgün düzenleyememişsin ben tekrar düzenlemeye geldim relax stay be cool canım]
t h i r t e e n
•
Cehennem kadar sıcak, ateş gibi yakıcı.
Eğer bana hissettirdiklerini bir cümle ile anlatacak olsam bunları söylerdim. Hoş, yüzüne bakarken telaffuz edemesemde içimden geçirdiğim tek şey sana olan hayranlığımdı. Ve sen şimdi öylece yatağımdaki battaniyeye sarılarak uyurken ben yine senden başka bir şey düşünemiyordum.
{gece1:50}
Yoongi hyung ile ıslak bir şekilde tüm caddeyi yürüdük ve ardından farklı yollara saparak ayrıldık. İkimizden de ses çıkmamıştı ve ben ne söylemem gerektiğini gerçekten bilmiyordum. 'Üzgünüm, hyung. Seni öpmek istediğim için öptüm, hadi bu olay yaşanmamış gibi hayatımıza devam edelim' diyemezdim ya. Ki bu cümlenin ardından yaşamamında bir garantisi yoktu. Yoongi hyungun beni sağ bırakabileceğini düşünmüyordum. Üzerime neden bu kadar geldiğini anlamasamda beni çıldırtacak noktaları biliyormuş gibiydi. Belki de hissediyordu.
Onun hakkında bildiğim tek şey karşı konulması en güç insan olduğuydu.
Kendisine gerçekten birini bulup bulmadığını bile bilmiyorken öpmüştüm onu. Gerçekten aklım neredeydi ki?
Üstelik ben galaksime yıldız olan kişiyi bulduğumu iddia ederken gidip başkasını öpmem nasıl bir davranıştı? Salağın tekiydim işte. Ben olsam kendime asla güvenmezdim.
Bundan sonra ne olacaktı şimdi?
Termosun içerisine sıcak suyu koyarken sadece bunu düşünüyordum. Onunla ne yapacaktım? Ona karşı duyduğum hislerimle nasıl başa çıkacaktım?
Her defasında bu son diyordum ve tekrar ona doğru koşarken buluyordum kendimi. Yaptığım aptallıkların arkası gelmiyordu ve bunları anlatabileceğim kimsem de yoktu.
Tek başımaydım. Ne kadar kabullenmesi zor olsa da yalnız başıma kalmıştım işte. Yugyeom o an onu düşündüğümü hissetmiş miydi bilmiyorum fakat aramada onun adını gördüğüm zaman çok şaşırdım. Aramayı cevaplarken adımlarımı yavaşlattım ve konuşmasını bekledim. "Acilen görüşmemiz gerek."
Saat neredeyse üçe geliyordu ve ilk söylediği cümle buydu. Başına bir şey mi gelmişti? Kötü bir durumda mıydı? Sesi çok ciddiydi ve endişelenmiştim. "Konum at, geliyorum." dedim.
Üzerimde param yoktu fakat konum o kadar uzak değildi ve hızlı koşarsam ona yetişebilirdim. En sevdiğim termosumu kayalığın üzerine koydum ve yokuş aşağı koşarken düşme tehlikesini yok sayarak daha da hızlandım. Virajı alamamış yere doğru kapaklanmış olsamda Yugyeom acil demişti ve başına bir şey gelmiş olabilirdi. Düşmekten dolayı tahriş olmuş avuç içlerim, tırnaklarımda içeriye gömüldüğü için biraz canımı acıtıyordu ama önemli değildi. Önemli olan tek şey beni artık arkadaşı olarak görmeyen arkadaşımdı.
Attığı park konumuna ulaştığım sırada adımlarımı durdurdum ve salıncakta tek başına sallanan Yugyeom'a baktım. Kafasını yere eğdiği için beni fark etmemişti fakat karanlık sebebiyle yüzüne bir şey gelip gelmediğini düşünmekten kendimi alamadım. Bu yüzden endişeyle ona koşup kafasını ellerimin arasına aldım ve yüzüne baktım.
Gözlerimde muhtemelen ona karşı duyduğum endişeyi görüyordu fakat onun gözleri saf sinir içeriyordu. Onu bu denli kızdıracak ne yapmıştım?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfiction[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'