iki gün üst üste moment yedik
i n a n a m ı y o r u m
hâlâ kendime gelemedim, cimcikleyin beni
e l e v e n
•
Hayatım boyunca Yugyeom ile kavga edeceğimi hiç düşünmemiştim. Bana kırılabileceğini, en ufak detayları kafasına takacağını ya da benden ona açılmamı isteyeceğini. Kim Yugyeom hayatım boyunca sahip olduğum tek gerçek dostumdu fakat onu yeterince iyi tanımıyordum. Asla dediklerine dikkatimi vermemiştim. İsteklerini yapmaya çalışsam, ona ayak uydurmayı denesemde kendi çizgimden taviz hiç vermemiştim.
Bana kırılabileceğinin, daha büyük adımlar atmam gerektiğinin farkında bile değildim. Bana benden nefret ettiğini haykırırken etmediğini biliyordum. Sadece çok sinirlenmişti işte, dayanamamıştı artık benim dengesizliklerime. Ama ona yalan söylememiştim. Bana inanması gerekiyordu çünkü, ona tamamen dürüst olmuştum.
Ben onu tanımamıştım bunca zaman. Peki ya o? O beni tanımış mıydı?
Benden uzak kalmak istemekle haklıydı. Kafeteryada yanımdan geçip gitmekle, yanına oturduğumda sırasını kafaya yaslamakla. Onu tüketmiştim. Kendi sınırlarımı asla genişletmediğim için yavaşça sömürmüştüm içindeki bütün enerjiyi.
İnsanlara zarar veriyordum.
Kim Taehyung benden nefret etmekle haklıydı. Kim Yugyeom benden uzak durmak istemekle haklıydı. Ama Min Yoongi bana yaklaşmak istemekle haksızdı işte. Bana yaklaşmamalıydı. Beni öylece kollarıyla çevrelerken onu itmeliydim. Sıcaklığıyla ısınmamalıydım, kendimi güvende hissetmemeliydim. Zarar veriyordum işte herkese. Ona da zarar vermemeliydim.
Bu yüzden telefonlarını meşgule veriyordum işte.
Kendi çizdiğim doğrultuya hak verirken bunu yapmak zorunda hissediyordum. Onunsa umurunda değildi sanki hiçbir şey. Günlerdir onun aramalarını meşgule atıp, mesajlarına cevap vermiyormuşum gibi davranmıyordu beni okul kapısının önünde beklerken. Neden gelmişti ki? Burada ne işi vardı?
Yugyeom omzuma çarpıp önümden geçip gittiği sırada göz devirdim. Buna daha kaç gün devam edecekti? Beni yok sayması önemli değildi fakat fiziksel şiddete girecek kadar bir anda nefret duyması beni üzüyordu. Yoongi hyungun önünde durduğunda adımlarımı durdurdum. İkisi konuşurken Yugyeom'un yanına gitmek istemiyordum bu yüzden Yugyeom'un gitmesini bekledim. Fakat düşündüğüm gibi olmadı.
Yoongi hyung, Yugyeom'un koluna girdi ve beraber uzaklaştılar.
•
Bazı anlar bana kendimi dünyanın merkezindeymişim gibi hissettirirken ertesi gün yaşanan olaylarla düşüşüm daha sert oluyordu. Yere öyle bir seriliyordum ki sanki beni çevreleyen duvarlara hiç sahip olmamışım gibi, her zaman tek başımaymışım gibi geliyordu. Farkında değildim belki de. 'Tek başıma olduğumun farkındayım' dediğim her an aslında değildim.
İlgi istemiyordum. Gerçekten. Sürekli çevremde dolanan insanlardan bunalmıştım ve 'Jungkook bugün daha iyi misin?' diyerek atılan mesajlar kendimi kötü hissettirirken 'Evet, çok iyiyim' yazmak da cabasıydı.
Sadece kendi halimde takılmak istiyordum. Ve sanırım bunu başarmıştım.
Öncelikle Min Yoongi'nin arama kayıtlarının tarihleri gün geçtikçe rehberimin altında kalıyordu. Bugün, dün, cuma, cumartesi olmuştu. Hoseok hyung artık mesaj atmıyordu. Okul çıkışıma gelmiyordu ve bana sandviçler paketleyip göndermiyordu. Jimin dans kursunda hareketlerimi azarlamaktan ve çatık kaşlarını üzerimde gezdirmekten çekinmesede ne olduğunu sormuyordu artık. Peşimde dolanarak bana su içirmiyordu. Havlu getirmiyordu. Sanki Yugyeom ile birlikte hepsini kaybetmişim gibi hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfiction[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'