s e v e n t e e n
•
Her şey yolunda.
Söylenebilecek en kolay cümle ve duyulmak istenecek en son cümle. Belki de duymaktan nefret edilebilecek tek cümle. Çünkü, hiçbir şey yolunda değil. Hiçbir şey hiçbir zaman yolunda olmadı.
Zordu ve zorla baş etmek kolay değildi.
Sorunlarımın gözümde bu kadar çoğalacağını düşünmezdim. Sınava girip çıkalı iki gün olmuştu ve kafamın hafiflemesini, bir şeyleri yoluna sokmayı beklerken gittikçe dibe batıyordum.
Güneş tepemde, sıcak bir yaz günü kot ceketimle kalabalık bir kafenin içindeydim. Sigara kullanmıyordum fakat onun kullandığını bildiğim için en doğru yerin burası olabileceğini düşünmüştüm. Buluşma saatimizden yarım saat önce kafeye giriş yapmış, kendimi su içerken sakinleştirmeye çalışmıştım.
Sakinleşmiyordum.
Kafamı karıştırıyordu, duygularım birbiri önüne geçiyordu ve her şey bittiğinde geriye sadece ben kaldığımda tek düşünebildiğim şey oydu. Hastalıklı bir düşünceydi ve ben bir hastaydım. İnkar etmemin bir anlamı yoktu.
Kendisiyle sürekli çelişen, bir dediği diğer yaptığına uymayan birisiydim. Sadece ergendim. Düşüncelerimin bu kadar çabuk şekil değiştirmesi yine de normal değildi. Böyle birisi değildim. Tanrım, ben daha nasıl biri olduğumu bile bilmiyordum. Bir de kararlar almaya mı kalkışıyordum gerçekten?
"Hey!" Siyah perçemleri yüzünü hafif kapatmış, üzerinde benimkilerin neredeyse aynı olan kıyafetlerden giyinmişti. Tek farkımız belki de ondan uzun olmam ve mavi kot ceket giyinmem olabilirdi. Tıpatıp aynıydık. "O suratındaki ifade ne?" Sandalyeyi çekip karşıma oturdu. İlk başta bana yönelmiş gibiydi fakat daha sonra bundan vazgeçtiği belliydi. Belki de dediği gibi suratımdan hoş şeyler demeyeceğim anlaşılıyordu. "Sınavının iyi geçtiğini duymuştum."
"Sınavım iyi geçti." dedim onaylayarak. Kafamı hafifçe sallamıştım ve o garsonu çağırıyordu. Kafa hareketimi görmemiş bile olabilirdi. Benden gerçekten hoşlanıyor muydu? Benden neden hoşlanıyordu ki? Ben hoşlanılası biri değildim. Tutarsız bir ergendim sadece. O ise bir yetişkindi. Mantıklı karar vermesi gerekmiyor muydu? Benden hoşlanmak ne kadar mantıklı bir karar olabilirdi ki?
"O zaman bu suratındaki ifade ne? Neden mutsuz görünüyorsun?" Arkasına yaslanıp sigarasını yaktığında ellerimi kavuşturdum. Ona nasıl anlatabilirdim ki? Beni mutsuz ettiğini düşünmüyordum aslında ben sadece kararlarıma uymak istiyordum. Hayatımda kendim hakkında aldığım tek kararı uygulamak istiyordum. Onu bile uygulayamıyordum işte. Ona kapılıp gitmiştim ve beynim çatlayacak gibi hissediyordum. "Mutsuz değilim." dedim en sonunda konuşmaya karar verdiğimde. Gelen kahvesini yudumlarken önüme bir bitki çayı konmuştu. Gülümsedim. Beni sakinleştirecek şey kesinlikle bir bardak su değil, bitki çayıydı.
"Klasik müzik dinlemeyi seviyorum." dedim. "Oyun oynamaktan hoşlanmam. Video oyunları değilse. Koşmak beni yoruyor, yürümeyi severim." Güldü. Minik diş etleri ortaya çıktığında ve gözleri kısıldığında mükemmel görünüyordu. Çayımı yudumladım. Ellerimi tekrar bacaklarımın üzerinde toparladım. "Şu an bir randevuda mıyız?" diye sordu. "Pek hazırlıklı gelmedim."
"Randevu mu?" Gözlerimi masaya çevirip "Hayır, öyle düşünmemiştim." dedim. "Sadece artık konuşmamız gerektiğini düşünmüştüm."
Yoongi söylediklerimi dinliyor ve bunları gerçekleştiriyordu. Ona ilgi duymamın nedeni bu olabilir miydi?
"Öyleyse ben de bir şeyler söylemeli miyim?" diye sordu. Kafamı kaldırdım ve gülümseyen suratıyla rahatladığımı hissettim. Hayır ona ilgi duymamın nedeni sadece bu olamazdı. Daha ötesi var gibiydi. Elleri çok güzeldi mesela, bana söylediği sözleri çok güzeldi. Gözlerinin içerisinde kocaman bir galaksiyi barındırıyordu. Benim boş gökyüzüme karşı onun parlak yıldızları. Anlaşabilir miydik? "Klasik müziği sevdiğini biliyorum, yürümeyi de. Ayrıca neyi sevdiğini bildiğimi biliyor musun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfikce[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'