bu bölüm egve egve iyi ki dogdun jeongguk diyen min serefsiz yoongi'ye ithaf edilmistir
hayallerimin katili bir numaralı serefsiz
E i g h t
•
Kendi doğrularım vardı. Rayına oturttuğum düşüncelerim. Asla değiştirmeyeceğimi düşündüğüm alışkanlıklarım. Yapmaktan zevk aldığım hobilerim. Küçüklüğümden beri değiştirmediğim çok şeyim vardı. Bunlardan birisi de salıncağa binmekti.
Ayaklarım yerden kesildiğinde ve gökyüzüne yaklaştığımda düşüncelerimi geride bırakıp, sadece ona odaklanırdım. Beni rahatlatırdı.
Şimdiyse rahatlatmıyordu.
Jung Hoseok ve Min Yoongi birlikte çimenlerin üzerinde benim onların yanından ayrılmamdan dolayı yalnız bir şekilde oturuyorlardı.
Kendimi aptal gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. Aylar sonra Yoongi hyungu tepemde gördüğümde ne kadar mutlu olsamda ondan bahsederken karşıma çıkması beni germişti. Söz konusu o ve bendik. Bizim birlikte olmamız düşüncesi.
Yanaklarımı şişirip oturduğum salıncakta sallanmaya devam ettim. Sağ elimi sarı ceketimin içerisine sokup telefonumu çıkardım. Yugyeom'un numarasını tuşlarken pek bir şey düşündüğüm söylenemezdi sadece aklımı dağıtacağına emindim. "Alo?"
Kim Taehyung uykulu sesiyle aramaya cevap verdiğinde telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve tuşladığım numaraya baktım. "Yugyeom yok mu?"
"Yugyeom aptalı benim telefonumu kendisine ait sandığı için alıp çıkmış. Sen neden aramıştın?"
Gözlerimi ayakkabılarımdan çekip köşede koşturan çocuklara baktım. "Bir şey yok hyung. Sonra görüşürüz."
"Sesin kötü geliyor seni almamı ister misin?"
Kim Taehyung beni almaya gelecekti? Uykusundan ve çok değerli yatağından kalkıp, beni almaya gelecekti? Bu düşünce beni güldürüyordu çünkü, isteyerek sormadığına adım kadar emindim. "Gerek yok hyung. Eve doğru yürüyordum zaten."
"İyi o zaman, hoşça kal."
Cevap vermemi beklemeden telefonu kapattığında düşüncelerimde haksız olmadığımı biliyordum. Beni küçüklüğümden beri sevmezdi ve anlaşamıyorduk işte. Ona karşı her zaman diğerlerine göre daha uzaktım. Yugyeom, Yoongi için soğuk diyordu ama asıl soğuk olan ağabeyiydi. Yoongi soğuk gibi görünen ama yaklaştığında sıcaklığıyla seni kendine bağlayan biriydi.
Salıncaktan hızla kalkıp elimle saçımı dağıttım. Düşünmek istemiyorum dedikten sonra bile onu düşünüyordum. Neden bir anda bütün kapılar ona çıkmaya başlamış gibiydi ki? Beni rahat bıraksa olmuyor muydu?
"Oh, sonunda! Ben de seni arıyordum."
Saçımdaki elim yavaşça yere düşerken arkamı döndüm. Bu bir tür kamera şakası olabilir miydi acaba? Yoksa ben gerçekten aklımı mı yitirmiştim kestiremiyordum. Min Yoongi, elleri iki yanına düşmüş koşmaktan dolayı hızlanan nefesiyle bana bakarken ne tepki vereceğimi bile kestiremedim. "Hoseok parkta olabileceğini söyledi. Açıkcası her köşebaşı park kaynıyor bu kadar yakında olabileceğini düşünmediğim için bayağı koşturdum."
"Neden geldin?"
"Anlamadım." Kaşlarını çatmıştı şimdi. Sinirli ya da alınmış gibi bir surat ifadesi yoktu sadece çatmıştı işte. Rahatsız olduğundan dolayı bile olabilirdi ama neden rahatsız olsundu ki? "Neden peşimden geldin?"
"Konuşmak için. Gidişim biraz ani oldu seni tanımak istiyorum." Adımlarını bana doğru atarken kendimi geriye doğru adımlarken buldum. "Biz zaten tanışıyoruz hyung."
"O manada tanımak değil. Seni daha yakından tanımak istiyorum, kendini bana açmanı istiyorum."
"Söylediğinden hiçbir şey anlamıyorum ve ben seni tanımak istemiyorum hyung." Söylediklerimle kahkaha atmıştı. Minik gözleri kısılırken ışıl ışıl gülümsemesi gün yüzüne çıkmıştı ve bu beni aylar sonra bile mahvediyordu. Böyle düşünmem yanlıştı. Bu kadar etkilenmem doğru değildi. Onu tanımıyordum bile. İçimde oluşan şeyler mantıklı değildi. "Jungkook kendinden pek emin gibi durmuyorsun."
Bana doğru adım atmayı kesmişti fakat gülümsemesi hâlâ yüzündeydi. "Neden emin olmayayım ki?"
"Benden hoşlandığın için."
Bunu beklemiyordum. Bunu gerçekten beklemiyordum ve açılan dudaklarım, yerinden fırlamak üzere olan gözlerim de bunu savunur nitelikteydi. Söylediği şey yalan değildi. Ondan etkileniyordum. Bunu inkar etsem bile bana inanmayacağını biliyordum. Hoseok hyung tepkilerimden dolayı böyle bir sonuç çıkarmıştı ve bunu da onunla paylaşmıştı anlamak zor değildi. Yine de bunu ona söylemek çok zordu. Neden burnunu bu işlere bulaştırıyordu ki?
"Hyung ben yıldızımı buldum, seni istemiyorum." Gözlerimi rüzgarla sallanan salıncağa çevirdim. Ona elbette yıldızımı aylardır görmediğimi söylemeyecektim. Yıldızımı ilk görüşüm aynı zamanda son görüşümdü.
"Biliyorum Jungkook, ben de seni istediğimi söylemedim zaten."
Şimdi kaşlarını çatma sırası bana gelmişti. Söyledikleriyle çeliştiğinin farkında mıydı acaba? "Bana beni tanımak istediğini söyledin hyung. Hem de o manada? Şimdi de istemiyorum mu diyorsun?"
"Evet, söyledim. Belki seni tanıdıktan sonra senden hoşlanmayacağım nereden biliyorsun?"
Kollarımı göğsümde birleştirmiş suratına bakarken kafamı sağa sola salladım. "İyi. Hoşlanma benden. Benim yıldızım var, ben onu seviyorum."
"Sev sev" dedi gülmeye devam ederek. Sanki komik olan ne varsa.
•
selam!!! karın agrısından kösede her an can verebilirim, siz nasılsınız?
tatlıs bir fotograf bırakıp uyumaya gidiyorum, kendinize cok iyi bakın sonra ki bölüm görüsürüzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Фанфик[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'