0.3

921 140 45
                                    

t h r e e

Kim Yugyeom hayatta sahip olduğum tek arkadaşımdı. Bunun sebebi arkadaş edinemediğim ya da sosyal bir insan olmadığım için değildi. Tamam, kabul etmek gerekirse sosyal bir insan değildim. Yine de benimle konuşmaya çalışan, etrafımda dönüp dolanan insanlar vardı. Onlardan biri de Min-Ah'dı.

Min-Ah okul standartlarına göre güzel bir kızdı. İnsanlara yardımcı olmayı severdi ve ışıl ışıl bir gülümseye sahipti. Okulda herkes onu melek olarak görürdü. Bense tam tersini düşünüyordum. Melek maskesiyle insanlara yardımcı olurken içten olduğunu değil, zorunlu olduğu için bunu yaptığını görüyordum. Belki de devamlı olarak peşimde olduğu için onu böyle görmek istiyordum. Beni artık rahatsız etmeye başlamıştı ve şimdi de öğlen yemeğimi Yugyeom ile beraber yerken tam olarak yanımdaki sandalyeye oturmuştu. "Nasılsınız beyler?"

Yine gülümsüyordu ve zaten hayatımda fazlasıyla gülümseyen bir insan vardı. Yugyeom, Min-Ah'ı severdi. Melek olduğunu düşünenlerden biri de oydu. "İyiyiz, Min-Ah, sen?" derken önümdeki yemeğe tekrar odaklandım. Yemek yerken konuşmayı sevmezdim. Onu görmezden geldim. "İyi." dedi gözlerini tekrar bana çevirdiğinde. "Daha iyi hatta."

"Ne güzel."

Konuşmanın devamına daha fazla odaklanmak istemedim. Onu daha önce reddettiğimi hatırlıyordum. Geçen yıldı. Sürekli peşimdeydi. Beraber harika olabileceğimizi anlatıp duruyordu. Bunu istemediğimi, yalnızken daha iyi olduğumu söylediğimde üzülmüştü ve herkesin 'melek kız' dediği o ifade suratından yok olmuştu. Yerine benim onda hep gördüğüm 'gerçek' ifadesi gelmişti. Daha önce beni iki kere tehdit etmişti. Birisi beni sigara içerken gördüğü gündü. Ailemin bana kızacağını biliyordum yine de onun istediklerini yapmaktansa, öğrenmelerini tercih ederdim. Nitekim öğrendiler. Babamla beraber güzel bir akşam geçirmiştim ve bunu bir nevi beni ispiyonlayan Min-Ah sayesinde gerçekleştirmiştik. Uzun zamandır onunla beraber tek kalamıyordum, işi yoğundu ve akşam yemeklerini kaçırıyordu. Ertesi gün Min-Ah'a teşekkür ettiğimde şaşırmıştı. Bunu beklemediğini biliyordum fakat onun bilmediği şey; ailem katı kurallara sahip insanlar değildi. Ağabeyim ile tecrübesizliklerini atlattıkları da bir gerçekti.

Yine de yılmadı. İkincisi ise beni gece geç saatlerde evden kaçarken yakalamıştı. Onun orada ne işi vardı bilmiyorum sadece beni gözetlemesi fikri bana korkunç ve saplantılı geliyordu. Elinde tuttuğu fotoğraflarımla bana geldiğinde dehşete düştüğümü hatırlıyorum. Yugyeom karşımda ellerini salladığında zaten yemediğim yemeğimi önümden ittim. Bir an da iştahım kaçmıştı. "Gideriz değil mi?"

Konuşmayı dinlemediğimi anladığında sorusunu tekrar sordu. "Bu geceki partiye, gideriz değil mi?"

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve Yugyeom'a kaşlarımı kaldırarak baktım. "Hafta içi olduğunun farkında mısın? Ertesi gün ayılamıyorsun ve devamsızlığın sınırda."

"İyi biz de çok kalmayız." dedi. Gitmek istemesini anlıyordum fakat parti insanı hiçbir zaman olmamıştım. Üstelik dün tepeye de çıkmamıştım. Bugün orada zaman geçirmek istiyordum. "Hayır ben gelmiyorum."

Min-Ah hangi cesaretle koluma yapışmıştı anlamıyorum fakat bana alttan gözlerini kırpıştırıp "Lütfen." dediğinde etkilenmekten çok göz devirdim. Bunu bana Yugyeom yapsa daha fazla etkilenebilirdim. "İstemiyorum, dedim." diyerek sertçe kolumu çektim ve ona kaşlarımı çatarak baktım. Yugyeom, Min-Ah'ın bozulan suratına, "Geleceğiz." dediğinde bir anda güldü ve ellerini çırparak ayağa kalktı. "Akşam görüşürüz!" diyerek yanımızdan ayrıldığında bende ayağa kalktım. "Sana iyi eğlenceler Yugyeom."

galaxy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin