💌cigarettes after sex-sunsetz
twenty one
•
Alacakaranlığın tepemize çöktüğü vakit uçurum kenarındaydık. Kabusumun tozlu havası dağılmış sayılmazdı ve nereye gidersem gideyim Yoongi'yi peşimde sürükleme isteğimi yok edemiyordum. Elindeki kitabı parmakları arasında döndürüp kafasını bana çevirdiğinde göz göze geldik. Yıldızlar öpmüştü onu gözlerinden. Güzeldi, parlaktı ve benimdi. "Bir sayı söyle." dedi. Göz kapaklarımı kapatıp ellerimi arkamdaki çakıl taşlarına yasladım. "Kırk dört." Sayıyı söylemem ile göz kapaklarımı açmam bir oldu. Kafamı çevirmeden hareketlerini izledim. Kırmızı dudaklarını yaladı, uzun ince beyaz renk parmaklarını kitabın kapağı üzerinde gezdirdi ve söylediğim sayfayı açtı. Gözleri satırların arasında gezintiye çıkarken ben onun ilahi görüntüsüne seyre dalmıştım. Dudak kıvrımı yavaşça kalktığında içimi mutluluk kapladı. Onun beğenisi, onun görüşleri benim için önemliydi. Min Yoongi benim hayatımda önem verdiğim sayılı insanlardan birisiydi ve onu kaybetme düşüncesi zehirli bir ok gibi beynime saplanmış durumdaydı.
"Sözcüklere dökülebilen, onlarla biçimlendirilen gerçek, insan yaşamını besleyen, varsılaştırıp güzelleştiren en büyük güçtür." Kafasını bana çevirdi. "Ne demek bu?"
"Savaşmayın, sevişin?" Dişlerimi göstererek sırıttım. "Sanki bunu söylüyor, hm?"
Güldü. "Arsız bir çocuk olduğunu biliyordum!" Bacaklarıyla bağdaş kurup bana döndüğünde doğrulup düşmemesi için onu tuttum. "Dikkatli ol."
"Kook, sakin. Dengemi sağlayabilecek kadar aklı başında bir insanım." Kaşlarım çatılmış arasındaki mesafeye bakarken geri çekildim. "Yine de dikkatli ol." Zihnimde dönüp duran görüntülere engel olamıyordum fakat şu an karşımda olması beni uyandığım halime göre daha çok rahatlatıyordu. "Bence insanların konuşurken düşünmeleri gerektiğinden bahseden bir söz." dedi. "Tek bir lafıyla karşısındakinin geleceğini, düşüncesini değiştirebilir. Önemsiz olarak gördüğümüz tek bir lafın bile karşımızdaki kişiyi incitebileceğinden bahsetmiş."
"Haklısın." dedim. "Seni çok kırdım. Bundan sonra kırmayacağıma dair söz veriyorum." Serçe parmağımı ona uzattım. Kaşlarını çatıp gözlerini parmağıma dikti. "Ne demek bu?"
"Yemin? Söz? Ne anlam yüklemek istersen o olsun. Bazen barışmak için uzatırım, bazen yemin ettiğim zaman." Serçe parmağını serçe parmağımla birleştirdi. "Yeminlere önem veririm," dedi. "Beni kırmayacağını biliyorum. Beni isteyerek kırmadığını da biliyorum. Bunun için kendini suçlamana gerek yok. İnsanlar ergenlik dönemlerinde çokta sağlıklı düşünemiyorlar."
"Bana ergen mi demek istiyorsun?" Gözlerimi kocaman açıp ona yaklaştım. "Evet." Minik ön dişlerini göstererek gülümserken dudaklarımı dudaklarına değdirip geri çekildim. "Bir ergenle sevgilisin." Belimi kavrayıp beni kendisine çekti. Bacaklarımız birbirine dolanırken kokusu soluğum olurken huzurlu hissettiğimi fark ettim. "Bir ergenle sevgiliyim," dedi. Kafasını geriye atıp gözlerini parlak yıldızlara çevirirken açıkta kalan boynunu öptüm. "Bu hatayı nasıl yaptım, tanrım?"
Göz göze geldik. Gülüyordum. "Hâla bir fırsatın var? İstersen giderim."
Ellerini sıkılaştırıp dudaklarını yanağımda gezdirdi. "Seni aklı başında on adama tercih ederim," dedi.
"Sağ ol ya." Güldü. "O on adamın haberi var mı peki?"
"Olsalardı ağlıyor olurlardı," dedi. "Haklısın, sen mükemmel bir adamsın ve daha mükemmel olanı ne biliyor musun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfiction[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'