f i f t e e n
yoongi
Çok sık hatalar yapmazdım. Yaptığımda ise gerçekten güzel sıvardım ve o sıvadığım anlardan biri dönüp dolaşıp beni bulmuştu. O gün Joon'un peşine Jungkook ile buluşacağını bildiğim için takılmıştım ve kendimi zorla masaya oturtmuştum. Açıkcası onu özlemiştim. Onu gerçekten özlemiştim ve o kendini bizden soyutlamayı bu kadar isterken bencillik yapan yanımın kurbanı olmuştum. Çocukların hepsi en azından Jimin ve Taehyung hariç aramızda bir şeyler olduğunun farkındaydı fakat Jungkook ile ne zaman adım atmaya kalksam beni yarı yolda bırakıyordu.
Bir sevgilim bile yoktu. Masada varmış gibi davransam bile bana tahammül edebilen insan sayısı parmaklarımı geçmiyordu. Dahası Jungkook'un 'yıldızımı buldum onu seviyorum' takıntısı hâlâ devam ediyordu ve o kişi bendim. Fakat bunu o bilmiyordu. Bilse belki de ikimiz için daha kolay olurdu ama beni o olduğumu bilmeden sevmesini istiyordum.
Tepeye ilk defa beni götürdüğünü söylemişti, sevgilim olduğunu sanırken beni öpmüştü ve ben onun attığı adımlara kucak açarken benim adımlarımla o geriye gidiyordu. O kadar saçmaydı ki bu durum saçımdaki telleri teker teker koparmak istiyordum.
Hoseok önüme bir bardak sıcak kahve koydu ve "Ne düşünüyorsun öyle?" diye sordu. Yanımdaki yerini almış, ince bacaklarını kendisine çekmişti. Saat gece ikiydi. İkimizi de uyku tutmamıştı ve kahve içmeye karar vermiştik. Hoseok ile konuşmayı seviyordum. Beni küçüklüğümden beri tanıyordu ve hatalarımı bana dürüstçe, korkmadan ifade edebiliyordu. "Jungkook." dedim.
Ne düşündüğümü zaten biliyormuş gibi gülümsedi. Ondan bir şey saklamazdım. Saklasam bile eninde sonunda sakladığım şeyi kendisi buluyordu. "Nasıl düşünüyorsun?" dedi gülümsemesini genişletirken. "Hm, banyo? Vazgeçtim! Parkta?"
Gözlerimi devirdim. "Kes sesini Jung Hoseok." Güldü. "Hadi ama Yoongi! Bunu bana anlatmazsan kime anlatacaksın? Soğuk nevalenin tekisin sen. Bir anda küçük bir çocuktan etkilenmeye başladın ve şimdi de peşinde koşturuyorsun."
Nefesimi sertçe dışarıya verdim. Uzanıp kahvemden bir yudum alırken, "Beni istemiyor." dedim. "Hoşlandığı başka birisi var."
"Yani? Seni öperken hoşlandığı kişi aklına bile gelmemişken bir anda mı kıymete bindi, saçma."
"Bilmiyorum sadece" sözümü kesti. "Kendine olan özgüvenini yerine getirmem için ne yapmam gerek? Jungkook'u tam olarak tanımıyorsun. Onunla yıllardır görüşüyoruz fakat biz bile doğru düzgün tanımıyoruz. Konuşmaz, gülümsemez, sürekli karamsar takılır, düşüncelerini ifade etmeye çekinir. İşe bak seninle tanıştıktan sonra Yugyeom'un iğrenç şakalarını devam ettirir oldu."
Kollarıyla bacaklarını sardı. "Benim yıllardır yapmaya çalıştığım şeyi seninle tanıştıktan sonra hiçbir etki kalmadan kendi kendine gerçekleştirdi. Onun hayatına ışık olduğunu göremiyor musun?"
Gülümsedim. "Senin ışığın daha göz alıcı" dedim. "Daha parlak."
"Belki de o loş ışıklardan hoşlanıyordur? Kendine acı çektirmeyi bırak, kahveni iç sonra doğru yatağa!" Kalktı ve bitmiş bardağını alıp mutfağa geçti. Bense balkona çıkıp sigara içmeyi tercih etmiştim. Elimi pantolonumun cebine atıp telefonumu çıkarırken kesinlikle düşünmeyi bir kenara bırakmıştım. Yoksa çaldırdığım telefon numarası ona ait olmazdı.
İlk çalışta açtı. Açmasa ikinciyi asla aramazdım çünkü, cesaretim öten ses ile çoktan tuzla buz olmuştu. "Efendim?"
"Ses verecek misin, Yoongi?" Konuşmaya devam etti. "Alo?" Kapatacağını anlayınca ses verdim. Sesini duymaya ihtiyacım varmış gibiydi ve sabaha kadar konuşsa sesimi çıkarmadan onu dinlerdim. Bundan asla sıkılmazdım. "Selam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfiction[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'