s i x t e e n
•
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Genelde bunun üzerine çok düşünen birisi olmazdım. Bu hak bana çok fazla tanınmamıştı. Yugyeom insanları yönlendirmekten zevk alan birisiydi. Ona pek uyum sağlamamaya çalışsam bile dediklerini dinlerdim. Benim için önemliydi. Düşünceleri, davranışları. Tek arkadaşımdı.
Ağabeyi Taehyung ise gözümde her şeyi zorlaştıran kişiydi. Biz kek yemek isterdik, o bizim kekimizi elimizden alırdı. Biz kaydıraktan kayardık, o bizi kaydıraktan iterdi. İlk zamanlar ikimize yapsa bile zamanla bu sadece bana dönmüştü. Bana karşıydı. Ne düşüncelerimi dikkate alırdı ne de davranışlarımı önemserdi. Yugyeom onun Jimin'den hoşlandığını düşündüğünü söylediğinde Kim Taehyung'un bir kalbi olabileceğini bile bilmiyordum. Benimkini öyle bir parçalıyordu ki bana kalpsiz izlenimi vermişti.
Şimdiyse karşımdaydı.
Elinde bir termos ve battaniye vardı. Ben telefonda ağlarken, çıtırtı sesleriyle arkamı döndüğümde görmeyi beklediğim en son kişi şimdi karşımdaydı. "Bölmüyorum ya?" diye sordu. Sesi kısıktı. Cevap vermedim.
Tekrar önüme döndüm. Kim Taehyung buradaydı ve buraya kimse gelmezdi. Burası benim özel alanımdı. Onu burada istemiyorum. Tanrım, onu burada istemiyorum lütfen bana yıldızımın o olmadığını söyle. "Kiminle konuşuyordun? Yoongi ile mi?"
Cevap vermedim. Onunla ne konuşabilirdim ki? Birbirimize laf sokmaktan -ki bunu genelde kendisi yapıyordu- başka bir şey yapmazdık. Tahammül sınırlarım her zaman Yugyeom'un ağabeyi olduğu için genişlerdi. Neden buradaydı? Ağlamaya devam etmek ve Yoongi ile konuşmak istiyordum. Beni sakinleştirmesini, güzel sesini duymak istiyordum. Elimde ise Kim Taehyung vardı. "Bana cevap vermeyecek misin?"
Yanıma çöktü. Bacaklarını kendisine çekti ve battaniyesine sarılarak termos içindeki içeceğini yudumladı. "Pekâlâ, Kookie. Burada neden bulunduğumu merak ediyorsun değil mi? Hemde gecenin bir köründe? Açıkçası ben de merak ediyorum. Yugyeom'a nerede sakinleşebileceğimi sordum ve burayı tarif etti."
"Merak falan etmiyorum." dedim. Ağzımın içinde gevelemiştim. Tabii ki buraya geliş nedenini merak ediyordum. Fakat bir yandan tahmin etmesi zor değildi. Canı sıkılmıştı ve bana bulaşmak istemiş olabilirdi. İhtimaller kafamın içerisinde dönüyordu ve boş vermeye karar verdim. Elindeki termosa odaklanmak daha cazip gelmişti. Kırmızı termosumu Yugyeom'un beni çağırdığı günden sonra bir daha bulamamıştım fakat sorun değildi. Sonuçta aramızdakileri düzeltmiştik ve en sevdiğim termosumu kaybetsem bile bunun için üzülmemeliydim. "Merak ettiğini biliyorum." dedi. "Yugyeom senin her gece buraya çıktığından da bahsetti. Ona söylemiyormuşsun fakat seni anlıyormuş falan filan. Tuhaf açıkçası. En yakın arkadaşından neden bir şeylerini gizliyorsun ki?"
"Bundan sana ne Taehyung? Kendinle ilgilen ve bana kafa yormayı bırak!" dedim. Onu neden dinliyordum ki? Yanımda oturmuş boş yapıyordu. Beni sevmezdi bile. Fakat ilk kalkıp giden kişi ben olmayacaktım. Burası benim özel yerimdi ve ilk ben gelmiştim. Burada bulunmaması gereken kişi oydu, ben değil. "Yoongi ile aranızdakileri ne zaman anlatacaksınız? Jimin'e bin kere seninle bir şey yaşayamayacağını söyledim fakat bir umut işte, bekliyor."
"Benimle konuşma." Sesime istemedende olsa sinirimi yansıtmıştım ve ona koz vermemek için gerçekten kendimi sıkıyordum. Tırnaklarım avuç içimin derinliklerine ilerliyordu. "Yoongi hyung sana nasıl baktı anlamıyorum. Aslında Jimin'i de anlamıyorum. Küçük bir çocuksun işte, sıradan bir çocuk. Sende ne buluyor olabilirler?"
"Sende olmayan bir şeyi bulmuş demek ki." dedim. Bunu dememle dilimi dişlerimin arasına almam bir oldu. Onunla cephe alıp savaşmak istemiyordum. En yakın arkadaşımın ağabeyiydi o, bunu yapamazdım. "Sonunda! Sonunda bana gerçek yüzünü gösteriyorsun işte." Parlak evleri izlerken konuşmuştu. Bana bakmıyordu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy
Fanfic[tamamlandı] Jeon Jungkook her gün bir bardak çay alır ve galaksiyi birlikte keşfedebileceği birini beklerdi. s | 18'