2.0

658 109 22
                                    

💌cem adrian-sen yağmurları sevdiğinde

bu aralar fazla hızlıyım sanki? iyi okumalar .-.

t w e n t y

İnsanlar yaşamları boyunca hangi evrelerden geçer? Evreler kaça ayrılır? Hangi evrede olduğumuzu nasıl anlarız? Evrelerimiz duygulara mı ayrılır yoksa her yaşımız farklı bir evreyi mi temsil eder? Evrelerimiz giriş, gelişme, sonuç gibi çocukluk, ergenlik ve yaşlılık dönemine mi benzer? Bu bir evre midir?

Yerdeki halı desenlerini incelerken beynimi yiyip, kemiren düşüncelerim Yoongi'nin bacağıma koyduğu eliyle dağılırken nefesimi dışarı verdim. Bana dokunuşu, bedenime yaydığı ısısı daha önce hissetmediğim, içimde barındırdığım duygularımı bir kapıyı aralar gibi aralıyordu. O bir anahtardı ve benim duygularım bir kapının gerisinde kalmış, tozlu gri bir buluttu. Anahtarı döndürüp kapıyı araladığında gri bulut onun havasıyla karışıyordu. Bu his güzeldi fakat beni korkutuyordu. Zaten beni ne korkutmuyordu ki?

"Sonunda bir atak görmek beni mutlu etti." dedi Yugyeom. Aralarında en çok şaşıran kişi Jimin'di. Herkes benim duygusuz olmamdan ziyade aşık olamayacağımı düşünüyordu, biliyordum. Ben de aşık olamayacağımı düşünüyordum. En azından Yoongi ile tanışana kadar. Onunla tanışana kadar takıntıları olan tuhaf bir çocuktum. Belki de tuhaf olan ben değil diğer insanlardı. Ben normal olandım. "Emin ol ben de." dedi Yoongi. Rahat görünüyordu. Diken üstünde oturan kişi bana dokunana kadar bendim. Dokunuşuyla rahatlamış, oturduğum yerde biraz rahatlamama sebebiyet vermişti. "Ne kadar zamandır?" diye sordu Jimin. "Ne kadar zamandır çıkıyorsunuz?"

Sesi hayrete düşmüş bir şekilde çıkmıştı. Benim bir sevgilim olduğundan ziyade bu kişinin Min Yoongi olması belki de onu hayrete düşüren şeydi. İkimiz de soğuktuk insanlara, yabaniydik. Sıcak kalplerimizin etrafı buzlanmıştı. "Yeni." dedi yanımdaki beden. Bacağımı sıktı hafifçe. "Bir iki gün oldu. Söylemek için erken olduğunu düşündüm." dedi. Aksine bunu düşünen kişi bendim fakat konuşmadım. Konuşamadım. Şok olan kişi sadece onlar değildi. Yoongi'yle balkondayken ona öyle bir tutunmuştum ki, içimdeki tutkuyu hissetmişti. Onu istediğimi artık biliyordu. Ben ise manasızca kalbimin istediğini değil aklımın istediği için uğraşıyordum. Kafamdaki sesleri susturabilmek, sırf güzel bir uyku çekebilmek için. Kalbimin isteğini göz ardı ediyordum.

En azından içimdeki patlamaya kadar. Şimdi biraz daha sakinleşmiş, onun dudaklarında bulmuştum ilacımı. Gözlerindeki galaksiye tutunmuştum. Belki benim yıllardır beklediğim galaksi değildi fakat kalbimin bir kuş gibi kanat çırpışı, yabancılık duymadığım bu dudaklar, gözlerinde gördüğüm yıldızlar bana ait hislerin bir karışımıydı. Bir kutuydu o ve o kutu bana aitti. "Ne düşünüyorsun Jungkook?"

Namjoon hyung bana bakarken hafifçe kaydım ve başımı küçük bedenin omzuna koydum. "Tamamlanmış olduğumu." dedim. "Sanki ben son cümleye ihtiyaç duyan tamamlanmamış bir romanım ve Yoongi beni tamamlayan son cümle."

Parmaklarını yanağımda dolaştırdı. Yumuşak parmakları yanağımı okşarken mayıştığımı hissettim. Saat epey bir geçmişti ve bu saatlerde ayakta durmaya alışık olduğum halde tek dokunuşuyla getirmişti uykumu. Almıştı bütün düşüncelerimi benden. Benim yerime de düşünüyordu. Vazgeçmişti belki de bu gece ki uykusundan. Öyle yoğun oluyordu ki düşüncelerim, hislerime ağır geliyordu. Alıyordu uykularımı benden. Götürüyordu içimdeki bir şeyleri.

"O zaman sorun yok beyler." dedi. "Hadi yatmaya gidelim. Uzun bir gece geçirdik. Hepimiz yorgunuz." Namjoon hyung ayaklanırken diğerleri onu takip etti. Bense yarı aralık gözlerimle izledim herkesi. Hoseok hyungun onlara yatabileceği yerleri söylemesini dinledim. Sonra kulaklarımda tatlı bir mırıltı yankılandı. Yoongi parmaklarıyla okşadığı yanağımla sanki uykumu getirmiyormuş gibi bir şarkı mırıldanmaya başlamıştı.

galaxy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin