Bu bölüm biraz, hatta ne birazı aq baya kısa oldu ama bunu sorun edeceğinizi sanmıyorum 😏
İyi okumalar 🙃
. . .
Etrafı meraklı bakışlarla seyrederken kaşlarım havalanmıştı. Öyle ki giydiğim topuklu ayakkabıları bile umursamamaya başlamıştım.
Merlin... Burası mükemmel bir yerdi.
Tabii bunda herkesin kız ve sarışın olmasının da payı vardı. Gerçi hâlâ bu konuyu anlamış değilim.
Emily yanımda yürürken heyecanlı olduğu iki kilometre öteden bile belli olabilirdi. Neden heyecanlı olduğunu sorduğumda ise 'Senin başarın, benim başarımdır. Ben senin eğitmenin sayılırım.' diye bir cevap vermişti.
Ne eğitmen ama!
Emily ile tıpkı diğer Kader Kadınları gibi Ana Kadın denen kişiyi bekliyorduk. Bu süre boyunca birkaç kişinin bana bakarak fısıldaştığını görmüştüm.
Ne konuşuyorlardı sanki amk.
En sonunda beklenen an gelip kürsüye yine sarışın bir kadın çıktığında herkes sesini keserek o kadına dönmüştü. Bu Ana Kadın olmalıydı.
Eh, daha farklı biri beklediğim doğrudur.
Ana Kadın yüzündeki zarif gülümsemesiyle başını hafifçe öne eğerek herkese selam vermiş ve konuşmaya başlamıştı.
"Sevgili Kader Kadınları, bugün burada sık sık yaptığımız bir şey olan kutlamalarımızdan birini yapmak için toplandık. Bugünün özel konuğu ise, Çakal Doğulu isimli, aramıza henüz katılalı fazla olmayan bir Kader Kadınıdır. Özel konuğumuz olmasının nedeni ise..." derken biraz daha gülümsemiş ve devam etmişti.
"Çok önemli bir savaşta fazlasıyla adaletli davranmış olmasıdır. Aslında o savaşta onlarca kişinin ölmesi gerekirken Bayan Doğulu, güçlerini bile kullanmadan onlarca kişinin hayatını kurtardı. Öncelikle Bayan Doğulu'yu yasaları çiğnemediği ve gücünü kötüye kullanmadığı için tebrik etmek isterim."
Bu sözlerden sonra bir alkış tufanı kopmuştu. Emily kocaman gülümseyerek bana bakarken bir süre sonra son bulan alkışlarla Ana Kadın konuşmaya devam etmişti.
"Ayrıca bu savaşta arkadaşlarına olan güvenini kanıtlamış, onlara değer verdiği fazlasıyla belli etmiş olmasına rağmen bir yakını kaybetmiş olması Bayan Doğulu için fazlasıyla üzücüydü. Fakat buna rağmen savaşmaya devam etmesi, herkesin başarabileceği bir şey değildi. Ayrıca gücünü gerçekten doğru bir anda kullanmış olması da takdire şayandır. Ve ben tüm bunları başarabilen Kader Kadınını, kürsüye davet ediyorum."
Tekrar herkes alkışlamaya başladığında Emily heyecanla beni sırtımdan hafifçe itmişti. Ben ise neler olduğunu anlamaya çalışmakla meşguldüm.
"Hadi, gitsene Çakal."
Emily'nin sesiyle kendime gelirken omuzlarımı dikleştirdim ve derin bir nefes alarak kürsüye doğru yürümeye başladım. Kürsüye çıktığımda ise yavaş adımlarla Ana Kadın'a doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda karşımdaki yüzlerce kişiye bakarak yutkundum. Bu sırada Ana Kadın konuşmaya devam etmişti.
"Neredeyse her kutlamada yaptığımız ve gelenek hâline gelen özel konuğumuzun hediyesini de vermek isterim."
Bekle, ne hediyesi ya?
Ben Ana Kadın bir hediye paketi falan verecek diye beklerken o beni yanıltarak bambaşka bir şey yapmıştı. İki elini avuçları dışa bakacak şekilde birleştirmiş ve birkaç söz fısıldamıştı. Ardından ise avucunda bir anda belirmeye başlayan beyaz ışık topu büyüyene kadar beklemiş, büyüdüğünde ise ellerini havaya kaldırarak ışık topunu havaya atmıştı.
Işık topu havada yok olurken Ana Kadın bana dönmüştü. "Seni tekrar tebrik ederim Çakal. Ve umarım hediyeni beğenirsin." dedikten sonra salona dönmüştü. "Hepinize iyi eğlenceler!"
Ana Kadın bir anda buharlaşarak yok olduğunda yerimden sıçramıştım.
Tövbe, o neydi lan?
Daha fazla kürsüde durmayı anlamsız bularak kürsüden indiğimde Emily bir anda yanımda belirmişti. Henüz o ağzını açmış bir şey diyecekken ben konuşmuştum.
"Ana Kadın ne hediyesinden bahsediyor?"
Emily söyleyeceği sözü ağzına tıkmamı umursamadan yine de heyecanla cevap vermişti.
"Bilmiyorum. Kimse bilmiyor çünkü herkese farklı hediyeler verir. Ama genelde çok değer verdiğin bir şeyi hediye eder. Benim ailemle barışmamı sağlamıştı. Ah... Ona minnettarım."
Acaba bana ne vermişti lan?
. . .
Hastane odama geri döndüğümüzde Emily basit bir büyüyle elbisemi değiştirmiş ve eski berbat hastane kıyafetini giymemi sağlamıştı. Ben ise fazlasıyla yorgun olduğumdan tek istediğim yatıp uyumaktı.
Ve mümkünse uyanmamak.
Emily hâlâ giydiği beyaz elbisesi ve mükemmel saçıyla bana gülümsedi. "Artık biraz dinlensen iyi olur Çakal. Daha sonra seni görmeye gelirim."
Emily'yi başımla onayladığımda tekrar gülümseyerek arkasını döndü ve bana bir bakış atarak odadan çıkmıştı. Onun gitmesiyle rahat bir nefes alarak sonunda uyuyabileceğimi kendime hatırlattım. Başımı yastığa koyduğum gibi tam gözlerim kapanırken bir anda odamın kapısının açılmasıyla yerimden sıçrayıp kim olduğuna baktım.
Bella nefes nefese kalmış bir hâlde, yüzündeki kocaman gülümsemesiyle birlikte bana bakıyordu. Ben tam onun neyi olduğunu soracakken o fazlasıyla yüksek bir sesle bağırmıştı.
"Yaşıyor! O yaşıyor! Amelia yaşıyor!"
Bekle, ne?!
. . .
Mükemmel bir yazarınız var, biliyorsunuz dimi 😏
Değerimi bilin ulan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakal [ Tamamlandı ]
FanfictionDikkat, dikkat! Hogwarts'da kaçak var! Kim mi? Tabii ki ben! Yaşlanmış ve tabuta girmeyi inatla reddeden Dumble Amca'nın inadına, Hogwarts'a kaçak gitmek pek de akıllı işi sayılmaz, değil mi? Akıllı olduğumu iddia eden bana zorluk çıkarmayıp intihar...