Sayın DribbYucel , bu bölüm sana ithaf edilmiştir. Seviliyorsun!
. . .
Elimdeki kitaba tuhaf bakışlar atmaya devam ederken arkamdan bir kız sesi duydum.
"Pansy!"
Artık alıştığım isim ile arkama dönüp gelen kıza baktım. Bakar bakmaz da gözlerimi kıstım.
Bellatrix geçmişe mi gelmiş lan?
Önüne gelen siyah kıvırcık saçlarının ardından kız bana gülümsedi. "Çok şaşırdığını biliyorum ama şuan aptal gibi görünüyorsun. Şu ifadeni düzeltir misin?"
Kıza olan bakışlarımı düzelttim ama bu demek değildi ki onu tanıyorum.
Bu kimdi amk?!
"Ah, merhaba."
Evet. Üstün zekamla kurduğum mükemmel cümle işte budur sayın seyirciler. Bir alkış alabilir miyim?
Kız garip bakışlarıyla beni incelerken ben, aklıma gelen mütüş fikirle etrafta kimsenin olup olmadığına baktım. Kimsenin olmadığını gördüğümde de derin bir nefes alarak karşımdaki Bellatrix çakması kıza döndüm. Gözlerimi gözlerine diktiğimde tüm konsantrasyonumu toplayarak fazla yükse olmayan bir sesle konuştum.
"Zihnifend."
Kız hazırlıksız yakalanmış olmalı ki bir anda zihnine girivermiştim.
Geçen yine mükemmelim.
Zihninde neredeyse on saniyede falan bilmem gereken her şeyi öğrenmiştim. Özet geçmek gerekirse, karşımdaki Bellatrix çakması kız gerçekten de Bellatrix'in kızıymış. Babası ise Regulus Black'miş ve ben bunu kesinlikle beklemiyordum. Tabii benim de bildiğim gibi babası ölmüş. Kızın adı ise Bellatrix Junior Black. Nedense Bellatrix'in kızının böyle bir ismi olması beni şaşırtmamıştı.
Ayrıca Bellatrix Junior ile Pansy fazlasıyla yakın arkadaşlarmış. Ama o geçen sene yanlışlıkla McGonagall'a lanet attığı için Hogwarts'dan atılmış.
Pansy de o gidince ağlayıp zırlamış falan.
Neyse işte, bu sene de Dumbledore onu geri kabul etmiş.
Bir de, ona Bella denmesinden nefret ediyor ama Pansy sürekli ona Bella diyormuş.
Bu kadar bilginin yeterli olduğunu düşünerek zihninden çıktığımda daha o bir şey yapamadan cebimdeki asamı elime aldım ve ona doğrulttum.
"Obliviate."
Az önce yaptığım her şeyi hafızasından sildikten sonra yüzüme kocaman bir gülümseye kondurdum.
"Bella! Burada ne işin var?!"
Bella kendine geldiğinde o da gülümsedi. Ama tabii benim gibi hayvan gibi sırıtmadı.
"İhtiyar Dumble hata yaptığını anladı ve beni geri aldı. Bende eğer bir süre daha bensiz kalsaydın komaya gireceğini düşünerek geri geldim."
Abartılı bir kahkaha attım. Ağzım yırtılmazsa iyi.
"Geldiğine çok sevindim! Sen yokken neler oldu neler. En kısa zamanda hepsini sana anlatmalıyım. Hatta hemen şimdi anlatayım!"
Bella bana gözlerini devirdi. "Sakin ol Pansy. Daha yeni geldim ve yorgunum. Belki yarın. Ayrıca, diğerleri nerede?"
"Diğerlerinden kastın Draco mu?"
Bella'nın yüzü önce tuhaf bir ifadeye büründü. Sonra kendine gelerek cevap verdi. "Evet. O ve Blaise. İkiz ayıları merak ettiğim pek söylenemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakal [ Tamamlandı ]
Hayran KurguDikkat, dikkat! Hogwarts'da kaçak var! Kim mi? Tabii ki ben! Yaşlanmış ve tabuta girmeyi inatla reddeden Dumble Amca'nın inadına, Hogwarts'a kaçak gitmek pek de akıllı işi sayılmaz, değil mi? Akıllı olduğumu iddia eden bana zorluk çıkarmayıp intihar...