Önümdeki kitabın sayfalarını aceleyle çevirmeye devam ederken kitabın sonunun geldiğini görünce oflayarak kitabı diğerlerinin yanına attım ve başka bir kitap alıp onu okumaya başladım.
Neden mi kitap okuyordum?
Çünkü şu bileğimde beliren hilal işaretinin ne anlama geldiğini çok merak ediyordum. Günlerdir bu yüzden derslere katılamamıştım. Şimdi ise soluğu kütüphanede almıştım ve semboller ile ilgili olan bütün kitapları gözden geçiriyordum.
Geçen yine zekiyim.
Elimdeki kitabın sayfalarını hızlı bir şekilde çevirmeye devam ederken yanlışlıkla çevirdiğim sayfayı duraksayarak geri çevirdim.
Sonunda!
Saatlerdir aradığım şeyi bulmanın sevinciyle kocaman gülümseyerek yaklaşık iki sayfalık metni okumaya başladım.
Sonuç: Bir bok anlamadım.
Kitapta büyücüler dünyasında hilal işaretinin kaderi temsil ettiği yazıyordu. Bir de tuhaf bir efsaneden bahsediyordu ve ben onu da okumuştum. Ne kadar anladığım ise tartışılırdı.
Efsanede bir kadından bahsediyordu. Tüm yaşamı boyunca insanların kaderini belirleyen bu kadın, Dünya'yı nasıl isterse yönetebilecek güce sahipmiş. Fakat o kadar iyi yürekliymiş ki, kötülük aklının ucundan dahi geçmezmiş. O, sadece gerekenleri yaparmış. Birinin acı çekmesi gerekirse çektirir, mutlu etmesi gerekirse de mutlu edermiş. Fakat bütün bunları insanlardan gizli bir şekilde yaparmış. Yaşlandığı zaman ise bu kadın, görevini başka bir kadına henüz bebekken devredermiş. Bebekken devretmesinin nedeni güçlerinin bedeninde gelişmesi için zaman gerektiğindenmiş. Tabii bir de bebeğin kötü biri olmasını engellemek içinmiş. Bebek büyüdüğünde ise o kadının yerini devralır ve aynı onun gibi insanlığın kaderini belirlermiş.
Ve bu yıllar boyunca bu şekilde sürüp gidermiş.
Açıkçası böyle bir şey olduğunu sanmıyorum. Yani, hadi ama! Kadının birinin bizim kaderimizi belirlemesi kadar saçma bir şey duymadım. İnsan kendi kaderini kendi belirlendi bana göre.
Yani, ben bu efsaneye inanmıyordum.
Her neyse, konudan saptım. Gelelim hilal işaretine.
Açıkçası işaretin anlamını öğrenmem pek de bir işe yaramadı. İşaret hakkında tek bir şey bile yazmıyor. Sadece anlamının 'Kader' olduğunu öğrendim o kadar. Aman ne büyük gelişme!
Neyse. Bir ara araştırmaya devam ederim ama şimdi uyumam gerekiyor. Saatlerdir uyumadım yahu! Ölüyorum ben burada!
. . .
"Nabersiniz gençlik?"
Hoplaya zıplaya girdiğim İhtiyaç Odası'nda kaşları çatık bir adet ağabey ile karşılaştığımda zıplamayı kesip Uslu Çocuk Moduna büründüm.
"Nasılsın ağabeycim?"
Ağabeyim beni baştan aşağıya süzdükten sonra yüzünü buruşturdu. "Normal davranmadığın zamanlarda senden nefret ediyorum. Kendine gel."
Ağabeyimin sözleriyle Uslu Çocuk Modundan çıktım ve kocaman gülümsedim. "Mükemmel biri olduğumu biliyorum, lütfen yüzüme vurmayın!"
Ağabeyim derin bir nefes alarak sakinleşme çabalarına başlarken ablam araya girdi. "Her neyse Çakal. Seni çağırma sebebimiz, Harry, Ron ve Hermione'nin sana güvenmemesi. Onlara Çok Özlü İksir kullandığımızı söylemedik ve doğal olarak sana hiç güvenmiyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakal [ Tamamlandı ]
FanficDikkat, dikkat! Hogwarts'da kaçak var! Kim mi? Tabii ki ben! Yaşlanmış ve tabuta girmeyi inatla reddeden Dumble Amca'nın inadına, Hogwarts'a kaçak gitmek pek de akıllı işi sayılmaz, değil mi? Akıllı olduğumu iddia eden bana zorluk çıkarmayıp intihar...