Blaise kucağındaki Amelia'yı içeriye götürmek için hareketlenirken ben de dolan gözlerimle birlikte ayağa kalktım. O sırada bizim biraz uzağımıza bir anda gelen Voldemort ve Harry ile ellerimi yumruk yaptım.
Amelia ölmüş olabilirdi, fakat başka bir canın daha öylece yanmasına izin vermeyecektim.
Elimdeki asamı kırmamak adına elimi yumruk yapmayı kessem de bu sefer dişlerimi sıkmıştım. Sakinleşmeye çalışarak gözlerimi kapattığım sırada düello seslerini daha net duyabilir olmuştum.
O an ne oldu bilmiyorum, fakat içimdeki sese kulak verdim ve asamın elimden düşmesine izin verdim. Ardından büyük bir patlamayla her yerin sarsıldığını hissettim.
Gözlerim o anda açıldığında beni fazlasıyla tuhaf bir görüntü karşılamıştı.
Hogwarts'daki her bir masum insanın etrafında sarı renkli kalkanlar vardı ve onlara isabet eden her büyü, ters teperek sahibine geri ulaşıyordu.
O an fark ettiğim bir diğer şey ise, ayaklarımın yere değmediğiydi.
Ben uçuyordum amk!
Esen rüzgarla birlikte saçlarımın savrulduğunu hissederken yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirdim.
Her şeyin bir bedeli vardı, değil mi?
İki yanımda boş boş duran ellerimi havaya kaldırdım, ardından ise bir şeyi iter gibi hızlıca ellerimi ileriye doğrulttum.
Bunu yapmam ne işe mi yaramıştı?
Tüm Ölüm Yiyenler üzerlerine gelen lanetler ile geriye savrulurken bir çoğunun ayağa kalkamayacağına emindim. Voldemort ise kendine pay düşen lanetten pek de etkilenmemiş gibi görünüyordu fakat daha da güçsüz düştüğüne emindim.
Bizim tarafımızdakilere tek bir lanet bile gelmezken etraflarında olan kalkanlar hâlâ varlığını sürdürüyorlardı.
Bunu fırsat bilerek istedikleri gibi Ölüm Yiyenlere lanet savuran Hogwartslılara karşı Ölüm Yiyenler fazlasıyla zayıf düşmüştü.
Zaman geçtikçe güçsüzleştiğimi hissetsem de hâlâ havada durmaya devam ediyordum ve kalkanlar da oldukları yerdeydiler.
Tüm Hogwarts'daki yüzlerce kişinin her birine birer tane kalkan yaratmak kesinlikle kolay değildi.
Ama hayır, sürdürmek zorundaydım. Artık tek bir kişi bile ölmemeliydi. Amelia öldüğünde aklım başıma gelmişti.
Ben sadece öldüklerini bildiğim kişileri korumuştum. Fakat bilmediğim yüzlerce insan daha vardı ölen. Ve ben, onları korumak için hiçbir şey yapmamıştım.
Şimdi ise hatamı telafi ediyordum.
Artık gücümün fazlasıyla tükendiğini hissetsem de durmadım. Bu sırada Nagini de ölmüştü. Voldemort ölmek üzereydi.
Az kalmıştı. Dayanmalıydım.
Ben dişlerimi sıkarak kendimi zor tutarken birinin bana seslendiğini duydum. Başımı aşağıya çevirip baktığımda ise bunun Draco olduğunu fark ettim.
"Çakal! Bu kadarı yeterli, artık aşağıya inmelisin!"
Başımı iki yana salladığım sırada gözlerimden düşen tek bir yaş ile ellerimi yumruk yaptım.
Acı çekiyordum.
Ama Amelia daha fazla acı çekmişti..
"Çakal! Ah, hadi ama!"
Draco inatla beni aşağıya indirmeye çalışırken gözüm ilerideki Voldemort ve Harry'ye kaydı ve yüzüme ufak bir gülümseme yerleşti.
Neredeyse bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakal [ Tamamlandı ]
Hayran KurguDikkat, dikkat! Hogwarts'da kaçak var! Kim mi? Tabii ki ben! Yaşlanmış ve tabuta girmeyi inatla reddeden Dumble Amca'nın inadına, Hogwarts'a kaçak gitmek pek de akıllı işi sayılmaz, değil mi? Akıllı olduğumu iddia eden bana zorluk çıkarmayıp intihar...