23. Bölüm

1.7K 91 19
                                    

Az çok biliyorsunuz Bade'nin ne kadar kurnaz ve itici olduğunu. Onun beynindeki kötülükler şeytana pabuç bile bırakmaz. Bakalım göreceğiz neler karıştırdığını çıkar yakında.

Ben kapıyı gözetlerken hala onların neyin peşinde olduklarını çözmeye çalışıyordum. Ama çok vaktim yoktu çünkü her an fizikçi gelebilirdi.

Ben onlara odaklanmış bakarken bir anda önüme Barış çıktı. Onu elimle kenara çektim. "Çekil Barış önümü kapatıyorsun."

"Gene neyi gözetliyorsun Amazon." Deyip başını baktığım yöne çevirdi. Ve galiba o da benimle aynı durumdaydı. "Onlar ne yapıyor orada ya?"

"Keşke bunun cevabını bilsem sırık." Biz onlara dikkat kesilmiş bakarken karşıdan fizikçinin geldiğini gördüm. "Barış fizikçi geliyor kaybol."

"Tı tı tı hayır Yaprak."

"Ne demek hayır ya? Hoca geliyor diyorum." Galiba biraz fazla sert çıktım. Bir anda o mükemmel gülen yüzü kendini üzgün bir surata bıraktı. "Peki Amazon." Dedi ve üzgün bir şekilde arkasını dönüp gitti. Peşinden gitmeyi ne kadar istesem de yapamadım. Çünkü devamsız yazılacak bir dakikam bile yoktu.

Ben yerime geçmiş üzgün bir suratla bakınırken bir anda gülmemi sağlayan bir olay oldu. Fizikçi içeri girerken iki gözüde Gökhan'ın üzerindeydi. Gökhan içinden fizikçiye beddua ederken galiba duaları tuttu dedirtti. Fizikçi hiç beklemediği bir anda önündeki kürsüye tosladı. Eeee ne de olsa Gökhan'ın aşkından gözleri kör olmuştu:)

Teneffüste çeteyle küçük bir toplantı yaptık. Ben gördüklerimi anlattım ve hepsi yüzüme şok olmuş gibi baktı.

Yaklaşık yarım saatlik bir beyin fırtınasından sonra bir karara vardık. Ben hiç bir şey yokmuş gibi yaparken bizimkilerde onları izleyip bir şeyler öğrenmeye çalışacaklardı. Öğlen arası başlamayı planlıyorduk.

Öğlen yemeğini yerken çok stresliydim ve çok endişeliydim. Önümdeki makarna olduğu gibi duruyordu. Oğuz anında durumu fark edip olaya müdahale etti. "Hemşire neyin var. E tamam hallettik planı da yaptık neye üzülüyorsun bu kadar? Bak bir sorun varsa..."

"Yok Oğuzkuşum bir şey." Oğuz ikna olup önüne dönerken benim bakışlarım Barış'ın üzerindeydi. Çünkü onu üzdüğümün farkındaydım. Neredeyse iki haftadır ona hiç zaman ayırmıyordum doğru düzgün konuşmuyordum bile. Ama ben bu akşam onun gönlünü alacaktım.

Yemeğimi bitirip sınıfa çıktığımda bizimkiler işe koyulmuştu. Ben sırama oturmuş telefonumdan oyun oynarken bir kaç kez kapıdan Bade'nin beni gözetlediğini gördüm. Varya şu bir bitsin ben ona yapacağımı biliyorum.

Neredeyse bütün öğle aramı böyle geçirdim. Ve sıradaki ders Nazan hocanındı. Tarih dersini ne kadar sevmesem de Nazan hocayı seviyordum.

Dersin ortalarına doğru kapı çaldı gelen nöbetçi öğrenciydi."Hocam müdür bey Yaprak Ayvaz'ı çağırıyor." Hayda başa mı döndük yani. Barış'ın taktikleri ünlü oldu galiba.

Herkes bana bakarken ben Nazan hocaya bakıyordum. Bana kafasıyla 'git' işareti yapınca ayağa kalkmaktan başka çarem olmadığını anladım.

Nöbetçi öğrencinin arkasından giderken tedirgindim ve korkuyordum açıkçası. Ben nöbetçi öğrencinin beni başka bir yere götüreceğini tahmin ederken hiç beklemediğim bir şey oldu. Gerçekten de müdürün odasının önünde durduk. Her ne kadar bu odaya gelmeye alışkın olsamda bilmediğim bir nedenden dolayı gelmek beni geriyordu.

Yavaşça kapıyı çalıp içeri girdim. "Hocam beni çağırmışsınız."

"Gel Ayvaz gel. Gel otur şöyle. Seninle konuşmamız gerekiyor." Tedirgin bir şekilde yerime otururken kafamda kurduğum senaryolara engel olamıyordum.

4N1K YAPBAR✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin