18. Bölüm

1.9K 100 38
                                    

Oğuz'u kurtarma çalışmaları son hız devam ediyordu. Tabi ki de bensiz. Zaten ben Oğuz'a bakarken Barış arkadan gözlerimi kapatmıştı. Bu seferde elleri bana huzur verdi. Her şeyiyle bana huzur veriyor. Bizimkiler Oğuz'u tuvaletten çıkardığında karşımızda öylece dikilen Bade'yi gördük. Belli ki hala şoktaydı. Ben tekrar küçük bir kahkaha attım ve benle birlikte herkes kahkaha atmaya başladı. Bade hariç tabii. O hala bize şok içinde bakıyordu.

Bade'yi ilk bir süre sallamadık koltukta oturup televizyon izledik. Ama yarım saat geçmesine rağmen Bade hala orada duruyordu. "Ne oldu Bade ruhunu teslim etmek için mi bekliyorsun?" Deyiverdim bir anda. Ama Bade kendinden beklenilen hareketi yapmadı. Çantasını alıp hızlı bir şekilde dış kapıdan çıktı. Normalde Bade'den beklenilen hareket laf sokması falan olabilirdi. Kapıdan kafamı çevirdiğimde çeteye,"Kabul edin iyi intikamdı." Diye güldüm. Arkadından Gökhan,"Oğuz ve hiç çalışmayan beyni bir işe yaradı sonunda." Dedi. Oğuz bozulup hemen lafa girdi,"Bir kere ben ölünce çok işe yarayacağım...Kendimi kadavra olarak tıpa adayacağım." Herkes güldü. Sonra Sinan,"Yalnız kendini bağışlayabilmen için bir işe yaraman gerekir yani sen değil organlarının bir işe yaraması gerekiyor ki ben çok şüpheliyim." Gene güldük...Gene güldük...Hep güldük.

                                            *****
Akşam herkes dağıldığında Barış beni eve kadar bırakacaktı her zaman olduğu gibi. Zaten Ali'nin evi bize çok yakındı. Yolda havadan sudan konuştuk. Aslında belli etmesemde onunla baş başa vakit geçirmeyi çok özlemiştim. Evin önüne geldiğimizde zile bastım ve annem kapıyı açtı. Bir anada annemin kızgın bakışlarıyla karşılaştım. 'Herhalde geç kaldığım için bana böyle bakıyordur' diye düşünürken bir anda gözleri Barış'a kaydı. Ve gülmeye başladı. Sonrada kapının dışına çıkıp,"Niye içeri davet etmiyorsun kızım." Dedi. Ve her zaman ki ana kraliçe zor da olsa Barış'ı içeri sokmayı başardı.

"Hadi siz Yaprak'ın odasına gidin bende size yiyecek bir şeyler getireyim." Dedi annem. Merdivenlerden yukarı çıkarken Barış kulağıma fısıldadı,"Seni özledim." Sadece yüzüne bakıp gülebildim. Direk zaten ikimizde yatağa kurulduk ve sohbet etmeye başladık. "Bugün Bade'yi nasıl kekeledik ama o bizi keklediğini sanıyordu salak." Diye güldüm ama o sadece yüzüme bakıyordu."Bir sıkıntımı var Barış?"
"Çok güzelsin..."
"...."
"Niye ben sana doyamıyorum."
"Bilmem hem bende sana doyamıyorum." Barış yavaşça bana yaklaştı tam dudaklarımız deyecekti ki annem elinde Merve tabağıyla içeri girdi. Hemen toparlandık tabii. Allah'tan bizi yakalamadı yoksa biterdim ben. Annem gelip meyve tabağını ortamıza koydu. Sonrada bana göz kırptı ne demek istediğini anlamasında bende ona gülümsedim. Annem kapıyı kapattığında Barış hala bana bakıyordu. "Hmm şimdi Barış Ozansoy..." Dedim ayağa kalkarak. Elime masadan bir kağıt aldım."Liste kabarık gözüküyor."
"Ne listesi?" Dedi gülerek. "Bana bakma sürelerinin listesi."
"????"
"Yani şöyle ki nerede ne zaman ne yaparsak yapalım sen hep bana bakıyorsun. Ne yapıcam ben senle ya gözlerini falan mı oysam?" Bana gülüp cevap verdi," Tek bir şartla gözlerimi oyabilirsiniz küçük hanım."
"Neymiş o?" Dedim parmaklarımı gözlerine yaklaştırırken. Önce düşünür gibi yaptı sonra kahverengi gözlerini bana dikerek,"Belki de kaldığımız yerden devam edersek affederim." Dedi.
'Kaldığımız yerden derken' önce bir düşündüm ama sonra annemin odaya girmeden önce yaptığımız şey aklıma geldi biraz utandım yanaklarım kızardı. O da bunu farketti ve,"Utanınca çok güzel olduğunu söylemiş miydim hanımefendi?" Dedi. Ben de hemen cevap verdim,"Söylemiştiniz beyefendi." dedim sonra yatağa tekrar oturdum ve gözlerin içine baktım. Normalde bu gibi bakışmaları dizilerde gördüğümde 'biriniz de konuşun' diye tepki gösterirdim ama bunu bir gün yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi barış benim gözlerim içine bakıyor ben de onun kilere bakıyordum. Sonra dayanamayıp ona kocaman sarıldım o da beni kocaman kollarıyla sardı,"Seni seviyorum amazon kızı."
"Ben de seni seviyorum sırık oğlan." Sonrasında Barış bana bir şey söyledi ancak ben anlamdım. 'Anlamadım' demek içine kafamı kaldırdım. Ama o da bir anda başını eğdi. Bir nevi kazayla da olsa dudaklarımız birbirine deydi. Ya normalde ilk defa yapmıyorduk utanmama gerek yoktu. Dudaklarımızı ayırdığımızda onun bana bakışları hala sürüyordu. Ben de cümlemi toparlayıp,"Sen ne diyordun?" Dedim. O da,"Boşver artık bir önemi kalmadı." Dedi. Sonra gözlerim annemin bize verdiği meyve tabağına kaydı,"Ozansoy biz hiç yememişiz vallahi annem bizi pençeler ben sana söyleyeyim."dedim gülerek. O da "O zaman Oya teyze bizi pençelemesin." Dedi ve eline bir tane armut aldı. Tabii önce armutu sevdiğine şaşırdım ama sonra boşverip ben de elime elma aldım. Öylece birbirimize bakıyorduk. Farkındayız çoğu şeyde de zıtız elmayla armut gibi.

4N1K YAPBAR✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin